• futbol işletmeciliğinden milyarlar kazanan bazı akıllıların uydurduğu futbol sadece futbol değildir sözünün antitezi. olması gerekenden daha fazla önemsenen bir olgu olmasını kim isteyebilir? hayatı sadece futboldan ibaret olan binlerce erkeğin dünyasını sınırlayan kimdir? bu ve bu tarz şeyleri yumurtlayan ve programlarda saatlerce bilimadamı modunda car car konuşan insanlar. sanki dünyayı daha güzel kılıyor futbol saatlerce pozisyonlar izlenince. tamam zevkli izlemesi ama abartılmamalı. saygınlığı kalmıyor piyasaya düşünce. futbol yıllardır piyasada. futbol sadece futboldur arkadaşlar. gidin sevdiklerinizin yanına şimdi, go go go!(one-metallica, şarkı başlarken)
  • futbol ve pek çok sporun kökü eski roma'daki arenalarda yapılan gösterilere, gladyatör dövüşlerine vs. dayanır. bugün de hâlâ pek çok benzerlik taşır. artık o dönemi anlatan filmler ve dizilerde de anladığınız gibi, o gösteriler halkı eğlendirmek, kafalarını ve dikkatlerini toplumda olan bitenlerden uzaklaştırmak için hazırlanır. yüce, kutsal bir tarafı yoktur. sonuçta birkaç gariban adamın birkaç metre ileride oturan gerizekalıların zevki için verdikleri eziyetli bir hayatta kalma mücadelesidir.

    "futbol asla sadece futbol değildir" derken bu benzerliğe dikkat çekmek isteniyorsa, onu kabul ederim.

    futbol'un popülerlikten ziyade din haline gelmesinin arkasında irdelenesi bir tarih ve bir çok faktör var. özetle şöyle denebilir ki, tıpkı eski roma gibi, toplumun sorunlarını ört bas etmek için medya sayesinde insanlar futbola yöneldi. kutuplaşmalar yaratıldı. göztepe karşıyaka veya fenerbahçe galatasaray gibi rekabetlerin giderek kanlı bir hale gelmesi ancak gelişmemiş ülkelerin cahil insanları üzerinde medyanın uyguladığı baskı (özellikle son 30 yılda) sayesinde oluştuğunu düşünüyorum. çok az bir azınlığın uyguladığı, geri kalan belirli bir çoğunluğun ise eğlenmek için izlediği spor, bu kadar önemli bir mesele* haline getirilmemeli. sonuçta sen daha türkçe yazmasını doğru düzgün bilmeyip hayatın için gerekli bilgileri inatla öğrenmek istemeyip afrika'nın ortasında daha forma için para biriktiren mahalle takımının kadrosu ve oyun stratejisine kadar futbol hakkında her otu boku biliyorsan, bu genel kültürden ziyade bir sorundur arkadaş.

    halkın gereksiz ilgisinin yanında, futbol da kendi kendini bitirdi. 90 dakika içinde oynanan oyun yerine klüp başkanları arasındaki laf atışmaları, futbolcu kavgaları takip edilir oldu. futbol endüstrisi deniyor artık bu ortama. çok yazık. millet artık başarıyı klubün bilançosuyla ölçer oldu. en çok paraya transfer edilen oyuncu, yetenekli oyuncu kabul edildi. en son örnek ise devler ligi. tamam format güzel, futbola damgasını vurmuş adamları oynatıyorsun ama onun dışında her şey çok çirkin. soyunma odasındaki bağırış çağrışmalar, sanki dünya kupasında final oynuyormuş havasında geçen oyunlar (televizyon izleyen kitleye oynuyorsun lan salak), kavgalar itirazlar, arkadan konuşmalar. bu insanları böyle maymuna çevirmek için acun ne kadar para verdi acaba.

    efendice izleyelim şu sporu, eğlenelim, sonra gerçek hayatımıza geri dönelim. allahtan türkiye 2010 dünya kupası'nda olmayacak, adam gibi izleyeceğiz şu turnuvayı.
  • yirmi iki kişinin bir topun peşinden koşması şeklinde ifade edeceğim ama okuyanlara; "hmm... cahil farkındalık amına koyyim" şeklinde düşündürtür diye vaz geçiyorum. ben vaz da geçsem bu tanımı aşabilen bir spor değil futbol. minimum iq, maksimum çirkeflik ile yıllardır insanları kendi müridi haline getirebilmiş bir spor. aynı zamanda bir kara para aklama gereci, vergilendirilmiş kumar sahası ve zaten polarize olmaya hazır bekleyen insanlarımızı birbirine kırdıran çatışma sebebi. ayrıca (ara: yaratıcı * taraftarı) diye aratırsanız da yönleneceğiniz başlıklardaki örneklere sarfedilen enerjiyi oturduğumuz evlere sarfetseydik hepsi akraba evliliğinden çıkmış gibi görünmezdi yaşam alanlarımız. bütün bu irinden sıyırdığımızda; futbol sadece futboldur evet. altı yaşındaki yeğenlerimizin, paytak ayakları ile vurduğu toplardan fazlasını ifade etmeye başladığında bambaşka birşeye dönüşür.

    (bkz: taraftarını memnun edemeyen takım siktirsin gitsin)
  • şuradan ulaşılabilecek bir platform.
  • on birer oyuncudan oluşan iki takım arasında, bir topla ve elbette ayakla oynanır. futbol maçları dikdörtgen şeklindeki çimle kaplı sahada yapılır. ve iki kale vardır. her iki takım da söz konusu topu karşı takımın kalesine atmaya çalışır. ve oralarda bir insan bulunur ona da kaleci denir. kalecinin işi topun kaleye girmesini engellemektir. diğer 10 oyuncunun işi ise topun kaleye girmesini sağlamak.

    kaleci dışında, defans, orta saha ve forvet, sağ bek, sol bek pozisyonda oynayan oyuncular vardır. defans, karşı takımın yaptığı hücumları en geride karşılayan; sağ bek savunmanın sağ ve sol bek ise savunmanın sağ tarafında görev yapan oyuncudur. forvet, gol atmak olan ve rakip kaleye en yakın oyuncu, orta saha oyuncusu ise defans ve forvet arasında kalan, hem defansif ve ofansif görevler üstlenir.

    futbol sadece futboldur.

    kaleciler hariç toplam 20 oyuncu ‘meşin yuvarlak’ denen topun peşinden toplam 90 dakika koşarlar. bir yarı toplam 45 dakikadır. 90 dakika sonunda en fazla gol atmayı başaran takım galip gelir. atılan gol sayısı eşitse maç berabere tamamlanmış olur.

    futbol sadece futboldur.

    penaltı, taç, kale vuruşu, faul, köşe vuruşu, ofsayt gibi oyuna özgü kavramlar vardır. ve nedense erkekler kadınların bu kavramlardan özellikle ofsaytı bilmediğini düşünüp bunla mutlu bile olur.

    futbol sadece futboldur. kuralları vardır. maçların kuralına uygun oynanması için bir orta hakem, iki yardımcı hakem ve bir dördüncü hakem tarafından yönetilir. temel kural topa el veya kolla müdahale etmemektir. maç sırasında iki defa sarı kart gören oyuncu, kırmızı kartla cezalandırılır, yani oyundan çıkarılır.

    futbol sadece futboldur.

    onun endüstriyel bir hale gelmesi, kulüplerin durumu, şifreli yayınlarla maç izlenebilmesi, futbolcuların milyon doların anlaşmalarda alınıp satılması buna engel değildir. iki takım arasında oynan bir oyundur.

    tribünlerde şahit olduklarımız ise bu ülkenin küçük özetidir. yani izdüşümüdür. ankaragücü- amedspor maçı bu ülkenin hiçbir yerinde bir insan kürt olduğu için linç edilmeye çalışılmamış olsaydı gerçekten tuhaf olabilirdi.

    birkaç gün önce barış istedikleri için bir aydan fazla cezaevinde kalan akademisyenlerin duruşmasını izledik. o akademisyenler için “kanlarınızı içeceğiz” diyen bir mafya bozuntusu hakkında dava açılmış ve tutuklanmış olsaydı maçlarda yaşanan bu şiddete şaşırabilirdik.

    ankaragücü - amedspor maçında yaşanan linç girişimine ses çıkarılmış, engellenmiş olsaydı, trabzobspor – fenerbahçe maçında yaşananlar için “ne oluyor yahu” diyebilirdik.

    futbol sadece futboldur.

    ve biz de sahalarda ve tribünlerde gerçeğimizi yaşıyoruz. kimse ile kardeş olmadığımız için olmak istemediğimiz için karşı takımın taraftarını boğazlamak, bıçaklamak istiyor ve bunu yapıyoruz. sadece biz kazanmak istediğimiz için, kendimizden başka hiç kimseye ve hiçbir şeye tahammülümüz olmadığı için hataları gören hakeme küfür ediyor onu dövmeye kalkıyoruz.

    futbol sadece futboldur… topun suçu yok… malzeme insandır. insan bu dünyadaki varlıkların en bencili ve bazen en sefilidir. ama onu diğerlerinden ayıran ahlakı, etik kuralları, vicdanı ve aklıdır denir. yani en basitinden ayıplanacağını bildiği şeyi yapmaya çekinir, yani karşılığında ceza alacağını bildiğinde birisine zarar vermekten korkar.

    bunun için yasalar, kurallar, kanunlar ve toplumsal kurallar vardır. insan ilkelliğinden ve bencilliğinden sıyrılsın aklı ve vicdanıyla hareket etsin diye okullar, ibadethaneler ve diğer sosyalleşme ortamları vardır.

    bir taraftardan saldırgan yaratmak, bir taraftardan ırkçı yapmak siyasetin becerisidir. ve bu ülkenin siyasetçileri bir futbolcuya “yamyam” dendiğinde bir teknik direktör “kapıcı çocuğu” denilip aşağılandığında, bir katil “hepimiz ogün’üz” diye sahiplenildiğinde hiçbir şey yapmadıkları nefret söylemi üzerine tek bir söz söylemek yerine bu söylemleri üretip çoğalttıkları için sorumludur. “hah iş gene siyasete bağlandı” demeyin. evet futbol sadece futboldur başka türlü bir şey olmasının sebebi de sonucu da siyasetçiler ve yasalardır. bu yasaları koyanlar, uygulayanlar oyunu kuralına göre oynamış olsalardı her gün en az bir kişi ölüyor olmazdı. ülkede insan canı topraktan daha aziz olurdu.

    nefret tohumu ektiğini yerde sevgi yeşermez. öldürmekle övünüyorsanız hayattan bahsetmek güçleşir. öleni değil öldüreni, zulme uğrayanı değil zulmedeni övüyorsanız zehir her yere dağılır. şimdi statlarda yaşanan tam da budur. aynı şey taksim’de, düzce’de, kocaeli’nde, herhangi bir otobüs durağında, okulda, iş yerinde de yaşanıyor. bir futbol maçında yaşanıyor olmasında bir gariplik yok sadece daha medyatik…

    10 ekim’de ankara’da hayatını kaybeden insanlar anılmak yerine yuhalanıyorsa ‘yeniliğe’ değil ilk insandan daha kötü bir yere doğru gidiyoruz demektir. ve bunda topun bir suçu yoktur. ya ırkçılığa, nefrete karşı mücadele edeceksiniz ya da bunun karşılığında göreceğiniz şiddete razı geleceksiniz. aklı, vicdanı, ahlakı olan birincisini seçer, ikincisini seçenin başının dertten ve ölümden kurtulduğu görülmemiştir.

    iyi oynayan kazansın…

    leyla alp
hesabın var mı? giriş yap