• 1980 ba$larinda turkiye'de revacta olan bir ford modeliydi bu.. ford taunus'u cok andirir bir kasasi vardi..
  • çeşit çeşit modeli çıkartılmış, başarılı bir ford modeli.

    1973 modeli fordumuz, 2300 cc motora sahip, ufak bir yayla boyutlarında bir arabaydı. ailenin sevimli bir üyesiydi, ve değiştirilmek üzere satıldığında ağlayanlar oldu.*

    önünde kara şimşek lambası vardı. ön konsoldaki * bir düğmeden açılıp kapatılabiliyordu.

    bu "station" modelin bagajında 7-12 yaşlarında 4-5 çocuk yan yana yolculuk ederken oyun oynayabilirlerdi. virajlarda birbirlerinin üstüne devrilmek kahkahalara sebep olurdu. oyun havası eşliğinde halay bile çekilirdi. (bkz: götünden sallamanın naçizane bir örneği)

    eskişehir tepebaşı'na yaklaşıldığında geçilen köprüdeki zıplatıcılarda araba küçük bir lunaparka dönerdi ve bu yaklaşık 15 saatlik yolculuğun bitti biteceğine işaret ederdi.

    kornası direksiyondaydı. ahşap kaplamalar vardı kapılarında.
  • dedem rahmetli "devlet gibi araba" derdi bunun icin. v6 motoru mu vardi ne yanli$ hatirlamiyorsam. cocukluk du$umdu benim ama $oyle kahverengisi yan citalari da piril piril nikelajlisi..
  • bilincimi yeni yeni kazanmaya başladığım yıllarda sunroof unu açıp "wele wele wele" diye bağırdığım benim bildiğim ilk ama babamların dediğine göre ikinci arabamız. çok seksi bir arabadır kendisi.
  • araba kullanmayı öğrendiğim babamın eski arabası. cok turlu hafif bir direksiyonu vardı. tork canavarıydı. uzun yolda cok keyifli yolculuklar yapılırdı. hizlandiginda yere yapisir, yol tutus ust duzeye cikardi. bir de super pati cekerdi * bu alet. severdim ben onu. lakin motoru yaktı bir gün babam. satti sonra. yerine ruhsuz bir dogan s almistik. sevmemistim onu ben.
  • 20m'den sonra 2. ford arabamızdı*. devasa sw hayvanı boyutlarına karşın boncuk mavisi* rengiyle tam bir tezat olan araba. araba kullanmayı onda öğrenmiştim piknik alanlarında direksiyon ile dashboard arasından yola bakarak* gider milleti "amanın araba kendi gidiyo" diye deli ederdim*
  • çocuklugun soğuk sabahları diye bir devam kitabı yazsam kitabımın baş karakteri olur bu araba. hatırlıyorum o günleri de; evimiz dik bir yokusun az ötesinde, basit bir lojman evi. kışın ne zaman ısınacağı, ne zaman soğuyacağı pek belli olmasa da sabahın işe gitme vakitlerinde her daim buza yakın. bense küçüğüm, öğlenciyim ve bunun rahatlığını yaşamak istiyorum. lakin beni o sıcak yatağımdan her sabah kaldıran bir şey var hayatımda: babamın ne maksatla para verip aldığını hala çözemediğim 72 model devasa bir `ford granada!` oda sıcaklığında (her ne demekse) bile çalışması pek mümkün görünmeyen bir arabadan, kendisinin araba bakımı özelliği üzerine tanımayan babam çok emin. her gün işe onunla gidecek paşamız! e servis var rahat rahat, hem kar kış ortalık; ama yok, keyifpezevengiyiz ya. ford granadayla ne keyfi olacaksa artık. pek tabi hemen ateşliyemiyor motoru yaşlı ford kışın o soğuğunda. sonra odanın kapısından babanın sesi yükseliyor: hadi kalkın da itelim arabayı. "madem her gün itilecek bu araba, neden yokuşun başına bırakmıyorsun be adam?" diye soramıyorum babama, henüz ergen asiliğine yaşça çok uzağım. babamsa, arabaya olan güveni gibi benim ufacık cüssemin devasa arabayı yerinden kımıldatmaya yeteceğinden emin. işte granada'nın hayatımda bıraktığı yegane iz odur: babaların öngörüleri çoğunlukla güvenilmez olur.
  • 73 model, 2300cc ve v6 motorlu olanına ailecek kısa bir dönem olsa da sahip olduğumuz araba. öyle bir ford sevgisi aşıladı ki ondan sonraki arabalarımız da ford oldu. arabayı aldıktan sonra tamir için verdiğimiz para, satın alırken verdiğimizi geçti, ama değdi tüm çabalara. babam, ki kendisi geçtiğimiz yüzyılda yaşayan birisidir, farkında olmadan modifiye etti granadamızı. deri koltuklar filan yaptırdı. bir de aracın muhtelif yerlerindeki maun kaplama kısımların yedek parçası olmadığı için, siparişle marangozda yapıldı bu kısımlar. ama ne oldu sonuçta; ailemizdeki bayanların estetik kaygıları ile kamyon gibi diye nitelendirdiği granadamız satıldı maalesef. ama yerini alan ford taunus da onu aratmadı sağolsun. kısmetse elim ekmek tutunca alıcam bir granada. öyle kırk yılda bir gezmek için, keza benzini içer bu granadalar.
  • lisedeyken 2700cc (geçmiş gün 2300cc de olabilir ama 2700cc diye hatırlamakta ısrarlıyım) ve v6 motorlu olan bir tanesine şirket arabası kontenjanından sahip olmuştuk. yayla gibi araba ne demek o zaman anlamıştım. hemi de ford taunus umuzdan sonra katılmıştı aramıza. yola çıktığında uyandırdığı saygı ise şöyle anlatılabilir. taksi ve minibüs şoförleri geçiş hakkının kendilerinde olduğu zamanlarda bile frene basarak granada ya yol verirlerdi.
hesabın var mı? giriş yap