• gabriel garcia marquez'in el amor en los tiempos del colera romanında yarattığı post modern mecnun..
  • --- spoiler ---

    fermina dazanın ilk genclik yillarinda kisa bir mektuplaşarak flörtleşme döneminin ardindan redderek başkası ile evlendiği; buna rağmen fermina'ya duyduğu aşktan vazgeçmeyip, tam elli bir yıl dokuz ay dört gün sonra fermina'nın kocasının ölmesiyle, yazdıkları mektupları bir baştan çıkarma unsuru olarak kullanarak hayatının son demlerinde ömrü boyunca düşlediği aşkına kavuşan gabriel garcia marquezin kaleme aldığı kolera günlerinde aşk isimli yapıtın baş kahramanı.

    --- spoiler ---
  • tuttuğunu ziken mecnun.
  • kahvesini çok koyu ve çok sıcak içer.
    fermina daza tarafından reddedilişinin ilk zamanlarında tek gıdası da bu kahvedir.
    bu yüzden, ne zaman emektar morenita espresso demliğimle koyu bir kahve yapsam, fiorentino ariza'nın şerefine içerim.
  • (bkz: bayan ariza)
  • gabriel garcia marquez'in kolera günlerinde aşk isimli romanında ele aldığı karakterdir. ilk okuduğumda florentino'nun inanılmaz saçma bir düşünüş ve yaşam tarzı içinde olduğu tespitini yapsam da gün geçtikçe biraz daha anlıyorum onu.
  • --- spoiler ---

    bünyesinde epeyce gerçekçi bir karakteri barındırsa da fermina dazaya karşı hissettiği duygunun aşk değil saplantı olduğu kanaatinde olduğum kişi. aşk değildir o, aşk olsa duramazdı, aşk olsa biterdi.
    --- spoiler ---
  • kolera günlerinde aşk adlı eserde ; fermina daza ya kavuşmak için 53 yıl, 7 ay, 11 gün bekleyen aşık.
  • sırf birinin böyle bir baş kahramanı var diye, yazarının diğer romanlarından itinayla uzak durduğum roman karakteri.
    evet florentino yüzünden marquez’in bütün o muhtemel efso sözlerinden vazgeçtim.
    romanı önceleri okuduğumda yazar neden sesini çıkarmıyor, olaya müdahale etmiyor, yapılanın iğrençlik olduğu konusunda bir parça da olsa bir yorum katmıyor, neden okuyucuya kendini hissettirmiyor diye sinirlenirdim.
    şimdiyse anlıyorum ki bir karakterden bu denli nefret ettirmek de büyük yetenek.
    bakınız mesela ben olsam ne düşündüğümü anlayın diye parantez açıp methiyeler ya da hicviyeler dizerdim ve bütün büyü bozuverirdim işte. zaten susabilmek her zaman bir meziyet olmuştur, bunu zamanla anlıyorsunuz.
    ama yine de çocukken vazgeçtiğiniz bir şeyleri büyüyünce de umursamazsınız. açıkçası marquez’in romanlarının eksikliğini zerre hissetmiyorum.
    ve hala florentino üzerinden aşk meşk güzellemesi yapanları görünce de ıyy falan oluyorum
hesabın var mı? giriş yap