• 602-610 yılları arasında doğu roma imparatorluğu tahtına oturmuş, daha doğrusu tahtı gasp etmiş olan son derece zayıf karakterli, şiddet bağımlısı ve beceriksiz imparator. nam-ı diğer phocas ya da fokas.

    asker-imparator mavrikios'un saray ve ülkenin iç işlerini ihmal edip kendini balkanlarda avarlar ile savaşmaya adaması sebebiyle önce justinianus'un bile başına bela olmuş maviler ve yeşiller ayaklanmış, bundan habersiz olarak askerlerini tuna nehri'nin ötesinde kış kampı için bırakıp konstantinopolis'e dönen mavrikios, sarayı basan binlerce isyancı tarafından öldürülmüştür. kendisiyle birlikte eşi ve çocukları da öldürülmüş ve konstantinopolis hipodromu'nda başları kazıklara geçirilerek sergilenmiştir. strategikon gibi hem askeri hem tarihi hem de felsefi olarak kıymetli bir eser bırakmış olan mavrikios'un sonunun böyle olmasının acılığı bir yana, tuna kuzeyinde aylarca kalmak istemeyen askerlerin kendilerine lider olarak seçtiği phocas yaklaşık 25 bin askerle birlikte bu katliamdan birkaç gün sonra konstantinopolis'e gelmiş ve emrindeki askeri gücün de etkisiyle apar topar imparator ilan edilmiştir.

    (bkz: mavrikios/#110447660)

    resmen ermenistan'dan tunus'a, sırbistan'dan mısır'a uzanan koskoca imparatorluğa çöküveren phocas, iktidarı gasp etmekte gösterdiği hünerin yüzde birini imparatorluğu yönetmekte de göstermiş olsaydı, belki de tarihçiler nezdinde bu kadar kötü anılmayacaktı.

    tahta çıkar çıkmaz papa ile iyi ilişkiler kurmaya çabalayıp panteon'un kilise olarak kullanılmasına müsaade etmiş ve mavrikios döneminde görevinden uzaklaştırılan ravenna eksarhsmaragdus'u affedip görevine iade etmiş, buna karşılık smaragdus da phocas sütunu olarak bilinen sütunu roma'ya diktirmiştir. dördüncü ve beşinci yüzyıllardaki birçok doğu roma imparatoru gibi trakya kökenli olan phocas hakkında olumlu ya da olumluya benzeyen sözlerimiz ise burada son buluyor diyebiliriz.

    avar ve slav kabilelerine karşı büyük başarılar kazanıp sınırları tuna'nın ötesine taşımayı başarmış olan ve 602 kışında katledilmemiş olsa muhtemelen birkaç sene içerisinde bölgeyi tamamen imparatorluk denetimi altına alacak olan mavrikios'un yıllarca savaşarak elde ettiği tüm kazanımlar, kendisinin döneminde yok olmuştur. ordular önce tuna nehri'nin gerisine, daha sonra ise serdika* civarlarına kadar çekilmiş ve sınırı koruma görevi bölgedeki diğer barbar kabilelere bırakılmıştır. bunun ne kadar kötü bir fikir olduğunu anımsamak için batı roma imparatorluğu'nun son yüz yılına ve m.s. 378 yılında gotlar ile yapılan ve imparator valens'in ölümüyle sonuçlanan adrianopolis savaşı'na bakmak yeterli olacaktır.

    öbür taraftan, sasaniler'in tahtında oturan şahanşah ikinci hüsrev, uzun süreli bir barış anlaşması imzaladığı ve m.s. 591 yılında kendisinin sasani tahtına çıkmasına yardım eden mavrikios'un katledilmesini bahane göstererek doğu roma imparatorluğu'nun fırat ötesindeki topraklarına geniş ölçekli bir saldırı başlatmıştır. yaklaşık yedi asırdır farklı gerekçeler nedeniyle ve belirli bir güç dengesi çerçevesinde irili ufaklı pek çok savaşa girmiş olan roma ve pers devletleri, böylece birinin dolaylı yoldan yok olmasına yol açacak ve diğerinin de eski gücüne asla kavuşamayacak hale gelmesine ön ayak olacak ve tamı tamına 26 yıl sürecek yıkıcı bir kapışmaya start vermişlerdir.

    ikinci hüsrev, mavrikios'un oğlu olduğunu iddia ettiği teodosius isminde bir çocuğa ktesifon'da sembolik olarak taç giydirdikten sonra, yoğun bir saldırıya geçerek kısa süre içerisinde fırat'ın ötesindeki roma kentlerini birer birer ele geçirmeyi başarmıştır. yaklaşık bir asır evvel imparator anastasios döneminde pers sınırlarını koruma maksadıyla inşa edilen ve en ünlüleri dara olan sayısız kent, kale ve tahkimat birkaç yıl içerisinde sasani kontrolüne geçivermiştir. yedinci asırdaki doğu roma-sasani savaşının esas büyük kapışmaları ve her iki imparatorluk için de yıkıcılığı esasen 610 senesinden sonra ve imparator heraklius döneminde yaşanmış olsa da o dönemdeki tüm kaybedilecek şehirlerin, işgal edilecek kalelerin ve konstantinopolis'in kapısına dayanacak orduların öncüllerini phocas döneminde görmek mümkündür.

    ermenistan eyaletinin magister militum'u olan narses, taraf değiştirip sasaniler'in safına geçince savaş hepten kabusa dönüşmüş ve sasani orduları bir anda kayseri* önlerine kadar gelivermiştir.

    roma kilisesi'nin konstantinopolis'e üstünlüğünü kabul ederek başkentindeki halkın gözünden iyice düşen phocas'ın, son dönemlerinde iktidarını ele geçirmekten korktuğu herkesi korkunç şekillerde katletmeye başlamasıyla beraber yakın çevresinin desteğini de yitirmesi kaçınılmaz olmuştur. en nihayetinde, pek muhtemeldir ki saraydan birilerinin çağrısıyla harekete geçen dönemin mısır valisi baba heraklius ve oğul heraklius, önce konstantinopolis'in buğday ambarı diyebileceğimiz iskenderiye'yi kuşatmış, daha sonra da gemilerle yola koyulup konstantinopolis'e çıkarma yapmışlardır. normalde saraya ve phocas'a bağlı olması gereken donanma da kendilerine destek verince, genç heraklius 610 yılında tahta çıkıp phocas'ı haliç'e demirlettiği gemisine getirtip hunharca öldürmüştür. bazı rivayetlere göre heraklius, phocas'ın teker teker kollarını ve bacaklarını kestikten sonra en son kellesini uçurmuştur, bazı kaynaklara göre ise kendisinin phocas'a "bu ne biçim ülke yönetmektir, rezil herif!" çıkışı üzerine devrik phocas'ın "sen daha iyisini mi yapabileceksin sanki?" diye müstehzi bir yanıt vermesi üzerine tek bir kılıç darbesiyle esir ettiği gaspçının vücudunu ikiye ayırmıştır.

    hangi hikaye doğrudur, bilmek mümkün değil ama mavrikios ve heraklius gibi tarihçiler tarafından en başarılı doğu roma imparatorları arasında kendilerine yer bulan iki asker-imparatorun arasına bu kadar vasıfsız ve kabiliyetsiz bir adamın düşmesi de kaderin bir cilvesi olsa gerek.
  • phocas yakalanıp herakleios huzuruna getirilmiştir. herakleios

    aşağılık adam, böyle mi devlet idare edilir?

    diye sorusuna phocas

    sanki sen daha iyi mi idare edeceksin?

    diye cevap verince sinirleri bozulan herakleios hemen kılıcıyla orada phocas'ın kafasını uçurmuştur. phocas'ın kafası kesik cesedi başkent sokaklarında gezdirilmiş ve sonra da yakılmıştır.
hesabın var mı? giriş yap