• marguerite yourcenar'ın sorulara dayanıklı değilseniz okumamanız, cevaplara açsanız muhakkak okumanız gereken kitabı. zordur. herkese tavsiye etmem. rahatsızsanız, başınıza bela açmak hoşunuza gidiyorsa okuyun sadece. çünkü metne meydan okumayı seven bünyelerde ters tepip, bünyenin canına okuyor. söylemedi demeyin.

    " işkence edilerek öldürülenlere gösterilmesi gereken saygı sonunda soysuz işkence aletini soylulaştırır. insanların sefaletinin, alçalmasının, bahtsızlığının önünde eğilmiyorsanız onları yeterince sevmiyorsunuzdur. "

    " delinin suçu, kendini tercih etmesidir. bu tercihi; öldürenlerde tiksinti verici, sevenlerde ise dehşet verici buluyorum. sevilen varlık, bu cimrilerin gözünde parmaklarıyla sıkıca kavradıkları bir altın paradan farksız. bir tanrı yalnızca, bir şey... seni bir nesne haline getirmeyi kabul etmiyorum, bu sevilen nesne olsa bile... "

    " yalnızlık... onların inandığı gibi inanmıyorum, onların yaşadığı gibi yaşamıyorum, onların sevdiği gibi sevmiyorum... onların öldüğü gibi öleceğim. "

    " insan, hayatındaki her büyük olay karşısında bakirdir. acımla nasıl başa çıkacağımı bilmemekten korkuyorum. "
  • yourcenar'ın -ece ayhan deyimiyle- en sıkı kitabıdır. aşık kadınları her nedense hep itici bulduğumdan, erkek gibi seven kadınların aşklarına daha çok ilgi gösterdim. kendimi onlara daha yakın buldum fakat bu kitapta gördüm ki her ikisinden de farklı bir sevme biçimi varmış. yourcenar'ın sefaleti, alçalması ve bahtsızlığı önünde eğiliyorum.

    "ölümle bizim aramızda bazen bir tek kişinin kapladığı genişlik vardır sadece. bu kişi kaldırılırsa, sadece ölüm olur."

    "sayın yargıçlar, dünyada bir tek erkek vardır: diğerleri, her kadın için bir hata ya da hazin bir ehveni şerdir. zina da çoğu zaman sadakatin umutsuz bir biçimidir sadece."

    "sabahın ikisi. sıçanlar çöp tenekelerinde ölü günün artıklarını kemiriyorlar: şehir hayaletlere, katillere, uyurgezerlere ait. neredesin, hangi yatakta, hangi rüyada? (burayı balla kesiyorum ve yüzyıllar önce mevlana'nın yazmış olduğu şu dizelerdeki kardeş melodiye işaret ediyorum: ne kadar zaman arayacağım seni ev ev, kapı kapı / ne kadar zaman köşeden köşeye, sokak sokak) sana rastlasam beni görmeden geçerdin, çünkü rüyalarımız tarafından görülmeyiz. aç değilim: bu akşam hayatımı bir türlü hazmedemiyorum. yorgunum: hatırandan yakanı sıyırmak için bütün gece yürüdüm. uykum yok: ölüm için bile iştahım yok. bir sıraya oturmuş, sabahın yaklaşmasıyla kendime rağmen sersemlemiş, seni unutmaya çalıştığımı kendime hatırlatmaktan vazgeçiyorum."

    "...çünkü insanın kendini teslim ettiği her acı sükunete dönüşür."
  • sosi dolanoğlu tarafından çevrilen marguerite yourcenar kitabı. defalarca okunası.

    "aramızda aşktan daha iyi bir şey var: suçortaklığı."
  • (bkz: ateşler)
  • gerçek hayat bir başka oluyor, bazen karışıyor. neyi kerteriz almak gerek, belli değil. nerede bu yol göstericiler? ciciler? biciler? yırt at gitsin! gitsin, gelmesin.

    delikanlı gibi ağlamış kadın, gideninin ardından. aşkını, gelme diyerek anlatıyor: gelirsen ölürüm. bu toprakların serçesi "git, git, git; git-me!" demiş, o "gel, gel gel; gel-me!" diyor. daha ne desin be!

    ne varsa arabeskte var, olmayanlar da olmasın! efkarlandım.

    sevilmeye!
  • youcenar'ın, 32 yaşında yazdığı için bir gençlik kitabı olmadığını, aşk bunalımının eseri olarak bir aşk şiirleri derlemesi sayılabileceğini ifade ettiği eseri. ya da "belli bir aşk mefhumuyla birbirine bağlanmış bir dizi lirik düzyazı."

    anlatıların değindiği efsanevi ya da gerçek kişilerin hepsi magdalalı meryem hariç, antik yunan'a ait. aslında hiç biri kendi değil, yazıldığındaki bugüne ya da herhangi bir güne yansıması. (kim kendi olabiliyor ki) zaten yazar da "her kitap, olması gerektiği gibi, kendi döneminin damgasını taşır." diyor.

    okuması kolay değil! mitoloji ile biraz iştigal etmemişseniz arada arkadaki notlardan yararlanmakta fayda var. sanki, kişisel deneyimini ve içinde bulunduğu ruhsal durumu üçüncü kişiler aracılığıyla aktarabilmek üzere duygularını başkaca yolla dile getiriyor…

    önsözünde; "bana aşikar görünen şu ki, bu çılgın, bazen rezil, ama yine de içine bir tür mistik erdem işlemiş aşk mefhumu ancak aşkınlığa olan herhangi bir inanç biçimiyle birleşirse varlığını sürdürebilir, sırf insanın içinde bile olsa" söylevi yer alan dokuz (-1) mitolojik öykü şöyle:
    phaidra ya da umutsuzluk
    akhilleus ya da alınyazısı
    patroklos ya da alınyazısı
    antigone ya da seçim (bana çok güncel geldi)
    lena ya da sır
    magdalalı meryem ya da selamet
    phaidon ya da baş dönmesi
    klytaimnestra ya da cürüm
    sappho ya da intihar

    "mutsuz aşk yoktur: sahip olmadığımıza sahibizdir yalnız. mutlu aşk yoktur: sahip olduğumuza sahip değilizdir artık."

    "çocuk bir rehinedir. hayat bizi elinde tutar.
    aynı şey bir köpek, bir panter veya bir ağustosböceği için de geçerli. leda şöyle demiş:"bir kuğu aldığımdan beri intihar etmekte özgür değilim artık."

    "ölüm gitgide, yalnızca en lekesizlerin layık olduğu bir kutsama ayini gibi görünüyordu ona: insanların çoğu çürür, pek azı ölür."
  • zaten duyguların müthiş karmaşasından boğuluyoruz bir de üstüne dolaylı ve zorlayıcı bir kitap okumak oldukça düşündürüyor, yine de her koşul ve şartta zoru seviyorum. iyi ki yazmışsın be çiçeğiiim (bkz: marguerite yourcenar)

    “çünkü insanın kendini teslim ettiği her acı sükûnete dönüşür.”

    “aramızda aşktan daha iyi bir şey var: suçortaklığı.”

    “insan, hayatındaki her büyük olay karşısında bakirdir. acım'la nasıl başa çıkacağımı bilmemekten korkuyorum.”
hesabın var mı? giriş yap