*

  • jean baptiste de la salle ile akrabalıgı yoktur, aralarında ne de olsa bir bosluk vardir. o bosluk olmasaydı ve akraba olsaydılar, kimbilir belki la salle la salle de salon de provence'ın adı la salle lasalle de salon de provence olurdu.
  • bir acayip adam diyebilirim kendisi için. kısa ömründe marx gibi çağdaşlarının felsefi yetkinliğine sahip olamamışsa da diğerlerine oranla daha fazla (reel!) politikanın içinde bulunmuştur.

    lassalle zevk ve sefa düşkünü bir kimse olarak tanınmış ancak bu duruma rağmen politik olarak proletaryanın tarafında mücadeleyi benimsemiş bir politika adamıdır. sophie von hatzfeldt adlı soylu bir kadınla yaşadığı ilişki muhtemelen hayatını şekillendirmiştir.

    marx'ın temsil ettiği sosyalizm anlayışıyla lassalle'ın düşüncelerinin uyum içinde olduğunu iddia etmek oldukça zordur. lassalle, sıkı bir yurtseverdi ve bu durumun sosyalizmle çelişmediği düşüncesi onu 19. ve 20. yüzyılda sosyalizm ve milliyetçilik birlikteliğinin önemli temsilcilerinden* biri durumuna getirmiştir.

    lassalle çağdaşı olan diğer sosyalistlerin aksine devlet karşıtı da değildir. devletin gerçek sahibi olduğunu söylediği proleterlerce ele geçirilmesini önerir. aslında bu bakış açısı devletçi bir sosyal reformist programın (ki bugün bile akrabalarını görüyoruz bu anlayışın) sosyalistler arasında ilk kez ifade edilmesinden ibaretti.

    lassalle'ın sosyal reformlar konusunda da bismarck'la 1862'den itibaren görüşmeler yapmış olması önemli bir ayrıntıdır. çünkü prusya liberallerine karşı girişmiş olduğu savaşta bismarck lassalle'ın sosyalizmini kendi hakimiyetini genişletme amaçlı kullanma şansı yakalamıştı. bunun dışında lassalle'ın bu görüşmeler vasıtasıyla bismarck'ın birtakım politikalarında etkili olmuş olma olasılığı da gözardı edilmemelidir tabii ki. aynı bismarck'ın marx ile görüşmek için de çabaladığı ancak böyle bir istekle marx'ın ilgilenmediği (reddettiği) de bilinmektedir. yani bismarck lassalle yakınlaşmasının baskıcı bismarck rejiminin değirmenine su taşıdığı yadsınamaz.

    bunların dışında lassalle'ın kurucusu olduğu genel alman işçiler birliği daha sonra sosyal demokrat işçi partisi**yle birleşerek daha büyük bir oluşumun* meydana gelmesinde önemli bir rol oynamıştır. ancak marx'ın bu birleşimi yapılandıran programlara yönelik yazdıkları, günümüze kadar gelen süreçte devletçi sosyal reformizmin ve ulusalcı yaklaşımların -bugün yazılmış zannedilebilecek güncellikte- en derli toplu eleştirilerindendir.

    (bkz: kritik des gothaer programms)

    burada marx'ın lassalle'ın ulusalcı yaklaşımlarına getirdiği eleştiriler önemli bir yer tutar. örneğin:

    "komünist manifesto'nun ve daha önceki sosyalizmin tümünün tersine, lassalle, işçi hareketini, en dar ulusal açıdan kavramıştır. program tasarısında lassalle'ın bu yolu izlenmektedir - ve bu, enternasyonalin çalışmasından sonra yapılmaktadır!"

    tam metin: http://www.kurtuluscephesi.com/marks/gotha.html

    marx'ın ve lassalle'ın ölümlerinden çok sonra enternasyonal ve ulusalcı denebilecek farklı iki damara sahip sosyalist akımlardan ulusalcı olanı 1914'te tepe noktasına ulaştı denebilir. bu dönemde aldığı tutumla dikkat çeken ve marx'ın takipçisi olduğu düşünülen kautsky veya revizyonist bernstein'ın görüşleri aslında marx'tan ziyade lassalle'a daha yakın bir anlayışa denk düşmektedir. 1914 itibariyle rusya dışında neredeyse bütün avrupa'da sosyalist hareketler kendi ulusal devletlerine destek vererek ulusalcı yaklaşımın enternasyonalist olması gereken sosyalizme nasıl yıkıcı hasar verdiğini bizzat tecrübe edinmişlerdir.

    milliyetçiliğin dışında ekonomi alanında da lassallecı diyebileceğimiz görüşler aslında bugünün ve tabii ki dünün "sol"* hareketlerinde sıkça savunulmuştur. lassalle'ın sosyalizmin tarihinde fazla geri plana atılmış bir kimse olduğunu düşünen biri olarak 19. yüzyıldan bugüne gelen ve pekçok savrulmaya maruz kalan devrimci politikanın lassalle ve marx ilişkisini inceleyerek daha sağlıklı bir yol haritasına sahip olabileceğini düşünüyorum.

    kendinden yaş olarak oldukça küçük bir kadın için girdiği düello sonucu 39 yaşında ölen bu adam, kendi devrinden daha geniş bir zaman diliminde sosyalist hareketi etkisine alan pekçok düşüncenin ilk temsilcisidir aslında. reel politikanın içinde devrimci düşüncelerin ne gibi sapmalara ve esnemelere maruz kalabildiği konusu lassalle'ın siyasal kariyerinin eş anlamlısıdır adeta.

    http://www.marxists.org/archive/lassalle/index.htm

    http://en.wikipedia.org/wiki/ferdinand_lassalle

    http://universalium.academic.ru/…assalle,_ferdinand
  • marx kendisinden hiç hoşlanmaz imiş.

    t24'ten şöyle bir malumat aktaralım kendisi hakkında:

    ***

    ikisi de berlin üniversitesinde hegel üzerine çalıştılar. marx doktorasını demokritos veepikür üzerine yaptı. lassalle ise heraklitos üzerine çalıştı. her ikisi de sosyalist hareket içerisinde ünlendiler. bir süre sonra lassalle, alman proletaryasının kabul edilen lideri oldu. ve kendisine sosyalist hareket içerisinde marx’tan daha iyi bir pozisyon edindi. bu arada lassalle 1863’te komünist manifesto’ya karşı “işçilerin programı”nı yazdı. işte bu nedenle marx onun için “adam besbelli ki kendisini bizim malımızın varisi olarak görüyor” dedi. ama talih marx’tan yanaydı, 17 yaşında bir kıza âşık olan lassalle, kızın nişanlısı tarafından düelloya davet edildi. ve 28 ağustos 1864’te cenevre’nin varoşlarında yapılan düelloda ağır yaralandı, yatırıldığı otelde üç gün sonra 39 yaşında öldü. lassalle’in ölümü marx için dönüm noktası oldu. lasalle sahneden kaybolunca avrupa’da ünlü sosyalist tek başına kaldı.

    http://t24.com.tr/…en-cok-satan-kitap-oluyor,257600

    ***
  • karl marx, engels´e yazdigi mektuplarda kendisi icin jüdischer nigger hakaretini kullanmistir.
  • “parti mücadeleleri, bir partiye güç ve canlılık kazandırır; bir partinin zayıflığının en iyi kanıtı, dağınıklık, ve açık-seçik sınırların bulanıklaşmasıdır; bir parti kendisini arındırarak güçlenir.”

    (lassalle'nin marks'a 24 haziran 1852 tarihli mektubundan)

    lenin: ne yapmalı?
  • karl marx tarafından hezimete uğratılan alman düşünür.

    ferdinand johann gottlieb lassalle’nin herakleitos’un felsefesi (die philosophie herakleitos des dunklen von ephesos) adlı kitabında önsöz olarak yazdığı epigraf, hegel’in felsefe tarihi’nden alıntı olmakla birlikte, herakleitos’un felsefesinden alıp kendi mantığını ve fikirlerini kattığı tek bir cümlesi bile olmadığı söylenir; kitabın neredeyse tamamı hegel’in defalarca tekrarlanan kopyası olmaktan öteye geçememiştir.

    hegel ile ideolojik açıdan birçok noktada buluşan ve ondan faydalanan karl marx, tam da bu yüzden friedrich engels ile olan mektuplaşmalarında, lassalle’nin yapıtını, ilkokul ödevi diye niteleyerek dalgasını geçer. marx’ın diğer bir mektubunda ise engels’e, lassalle’nin kitabıyla ilgili “karışık, bir o kadar da ukalaca bilgiler içerdiğini, herakleitos konusunda hegel’in saf bir kopyası ve uşaklara yaraşır cinsten bir tekrarı olduğunu, bilgiden ziyade kalitesi düşük malumatlar” olarak defaatle eleştirmeye devam eder.

    marx, bir süre sonra ludwig andreas feuerbach’a, ve feuerbach’tan öteye, tarihsel diyalektik ve tarihsel maddeciliğe doğru ilerlemek üzerine hegel’i okumayı bırakır. bu sırada lassalle, almanya’da sosyalist çevreler tarafından tanınan bir gazeteci olarak berlin’de öne çıkmaya başlar. marx ile tekrar ilişkiye geçmesi de bu dönemin içinde gerçekleşir.

    bir dizi mektuplaşma üzerinden gerçekleşen ilişki, yakınlaşmaktan ziyade çerçevesi, sert ve kırmızı çizgilerle çizilmiş bir çeşit söz düellosuna döner. marx, her zamanki gibi kendinden emindir. her ne kadar hegel okumayı bırakmış olsa da onun idealizmini herkesten daha iyi bilecek kadar bilgi sahibidir. bu sebeple lassalle’nin kitabını yeniden ele olarak bir çeşit “hegelci kafa ütülemek” olarak nitelemekten ve kusurlarını ortaya sermekten çekinmez.

    lassalle, marx ile olan mektuplaşmalarından etkilenmiş olacak ki kitabının, 2. cildinde kendi yorum ve fikirlerini katarak herakleitos’u hegel’e doğru çeker. tabii bu, düşünürün maddeciliğini ya da maddeci eğilimlerini örtbas ettiği izlemini uyandırır. böylece yeniden marx’ın hedefi olmaktan kaçamaz. lassalle’nin kitabını “fihristi bol bilgili bir tarzda olsa da zekâsızca düzenlenmiş, bir yığın eski çağ ismini anmaktan başka hiçbir şey ortaya koyamamıştır” diyerek 1845 yılında feuerbach üzerine tezlerinde, lassalle’yi gerici olmakla suçlar ve kendi düşüncelerinin doğruluğu üzerinde lassalle’nin yenilgisini ilan eder.
  • tunç kanunu 'nun isim babası sosyalist filozof. şu satırları yazmış zamanında. '' yolu göstermeden amacı göstermeyin bize. dünyada sonlar ve yollar öyle karışmış ki birbirine. birini değiştirdiniz mi öteki de değişiyor. her farklı yol başka bir son getiriyor.''
hesabın var mı? giriş yap