• (bkz: alamut)
  • pandemi sebebiyle zoom üzerinden söyleşisini yaptığımız kitap.

    --- spoiler ---

    ibni tahir'le halime'nin bir gün karşılaşıp birbirlerine aşık olacağını sanırsınız ya da tahir'in nizamülmülk'ün onca merhametinden sonra hasan sabbah'ı öldüreceğini. ama onlar birbirlerini hiç görmezler ve tahir ne yapar? korku filmlerindeki saf kızlar gibi davranır.
    --- spoiler ---

    ıyi ki kurgu.

    düzeltme=imlâ
  • hayli kalın olmasına rağmen en hızlı bitirdiğim kitap olabilir kendileri. evet pek hızlı okuduğum söylenemez.*
  • hani hep çevrenizden duyarsınız ya bu kitap sana ne kattı diye? belki mükemmel bir teknik ve hikaye anlatımı yok ama anlattıkları ve sorgulattirdiklariyla, özellikle bizim gibi toplumlar için eşsiz bir kaynak. ki hikaye anlatımı da oldukça başarılı ve sürükleyici. kitabın tarihi bir karaktere dayanması ve bunu islam coğrafyasından olmayan yabancı bir yazarın dini terimler dahil oldukça başarılı bir şekilde gerçeklere sadık kalarak işlemesi takdire şayan. keşke bizden, islam coğrafyasından birisi, bu konuyu temel alarak dinin istismar edilmesi ve manipülasyon hakkında bir kitap yazsa. keşke kendi kendimizi objektif bir şekilde elestirebilsek.

    atatürk biliyorsunuz, "beyaz zambaklar ülkesinde" kitabını askeri liselerde okutulması zorunlu kılmışti. ben olsam bu kitabı biraz daha sadelestirip ve basitlestirip, insanın fikirlerinin gelişip olgunlaşmaya başladığı lise çağında tüm okullarda okutulması zorunlu kılardım.
  • dün gece itibariyle bitirdiğim kitap. kalın bi kitap olmasına rağmen sıkmayan, gayet akıcı bi dile sahip, hasan sabbah'ın zekası, soğukkanlılığı ve manipüle yeteneği müthiş işlenmiş okurken kendimi kaledeymişim gibi hissettim.
  • semerkantı okuyup çok beğendiğimi belirtince önermişti birkaç arkadaşım. keşke semerkantın peşinden hemen okusaymışım diyorum şimdi. nizamülk ile ilişkilerinin semerkant yorumu silinmiş çünkü zihnimden pek bir şey hatırlamadım. neyse bundan sonrası spoiler.

    hasan sabbah hakkında bir şeyler biliyordum ama kurduğu evreni anladığım anda evde yok artık nidaları eşliğinde şaşkınlığımı atmaya çalıştım. şeytani bir zeka. bu zekaya hayran mı olsam yoksa nefret mi etsem karar veremedim.

    bundan sonraki yorumlarımı alıntılar üzerinden devam edicem.

    --- spoiler ---

    "-eğer kişi hakikatin aslında erişilemez bir şey olduğunu hatta herhangi bir hakikatin var olmadığım öğrenirse ne olur?’ verdiğin cevabı hatırlıyor musun?
    -hatırlıyorum, ibni sabbah. şöyle bir şey söylemiştim: ‘eğer kişi insanların mutluluk, sevgi, sevinç olarak tanımladıkları şeylerin tamamıyla yanlış temeller üzerine inşa edilmiş varsayımlar olduğunu keşfederse yüreğinde derin bir boşluk bulur. onun için bu büyük boşluğu doldurmanın yegâne çaresi de gerek kendisinin gerekse de başkalarının kaderleri üzerine kumar oynamasıdır. bunu başarabilecek yeteneğe sahip birinin gücü her şeye kadirdir."

    şu diyalogu okuyunca ciddi anlamda derinden sarsıldım. oynayacak bir kumar arayışına girenlerden olmadığıma göre üzerine kumar oynanlardan olduğumu düşündüm.

    *
    "-nihai bir bilgi imkânsızdır, dedi.
    -çünkü duyularımız bizi aldatır. etrafımızı kuşatan şeylerle aramızdaki yegâne bağ zekâmızın ürünü olan düşüncelerimizdir."

    beyaz dişi okuduğumda da benzer düşünceler içine girmiştim. duygularımız bizi zayıflatıyor ama onları saf dışı bırakınca tüm vahşilikle bir kuşatma yaratabiliyoruz kendimizle dünya arasında.

    *
    "halklar da yaşlanırlar,’ diye cevap verdi. cennet düşüncesi eski önemini kaybetti. ölünce gidecekleri cenneti tasavvur ederek eskisi kadar mutlu olmuyorlar. ama aynı şekilde inanmayı da sürdürüyorlar. zira yepyeni bir şeylerin peşinden koşmaya yeltenemeyecek kadar tembeller."

    yıllardır deist olma yolundaki ilerleyemeyişimin cevabı. gerçi şu an artık deistim diyebiliyorum ama bu cümleyi kuramamın açıklaması resmen bu cümle.
    *
    "-demek beni zerre kadar sevmedin?
    sevgiden öte sana hep ihtiyaç duydum. hâlâ da duyuyorum. ama sen neden benim soruma cevap vermiyorsun?

    hasan’ın kendisini sevmiyor oluşunu öğrenmenin tesirinin bu derece yoğun olabileceği aklına gelmezdi. belki de acısının böylesine yoğun olmasının asıl sebebi bu değildi. hepsinden de kötüsü artık hasan için yalnızca hedefe ulaşmakta kullanılan bir vasıta olduğunu idrak etmişti ve bunun da sevgiyle yakından uzaktan bir alakası yoktu.

    bu cümlenin benzerlerini duyup idrak edemeyişim ama meryem in duyguları ile net olarak nasıl bir şeyin içinde olduğumu anlamam enteresan oldu. ben de kendi hasan sabbah ıma aşık olup sonra onda gördüğüm vahşiliğin ardından eşekten düşmüşe dönmüştüm. benim hasan sabbah ımda planına beni dahil etmişti ama işin ciddiyetini anlayamamıştım oyun gelmişti. meryem oldum bu cümlelerden sonra.

    *
    "esasen her türlü tarikat, mensuplarını aldatma üstüne kurulur. insanların idrak kabiliyetleri farklı farklıdır. onları idare etmek isteyen biri bu kabiliyetlerin sınırlarını tespit ederek dikkate almaya mecburdur. kalabalıklar peygamberlerden mucize istediler. itibar sağlayabilmek için peygamberler kendilerinden istenileni yapmak zorundaydılar. bilinç seviyesi ne kadar düşerse fanatiklik de o ölçüde artar. kısacası ben insanlığı iki temel gruba ayırırım. birinci grupta neyin ne olduğunu bilen bir avuç insan vardır. diğer guruptaysa hiçbir şeyin farkında olmayan kitleler. birinci grup liderlik etmek ikinci grupsa onları izlemekle yükümlüdür. birinci gruptakiler anne babalara ikinci gruptakiler de çocuklara benzer. ilki hakikate asla ulaşılamayacağını bilir. ikinciyse ellerini uzatarak hakikate koştuğunu sanır. bu durumda ilk gruptakilerin diğerlerinin zihinlerini masallarla hayal ürünü hikayelerle doldurmaktan başka çaresi var mıdır? yalan söyleyip kandırmaktan başka ne gelir elinden? üstelik bunu ikinci gruptakilere merhamet dolu hislerle yaparlar. eğer kitleleri anlayamadıkları ve hiçbir zaman da anlamayı başaramayacakları hedeflere ulaştırmak için oyunlar oynayıp, kandırmacalar sergilemek kaçınılmazsa mükemmel bir teşkilat kurmak için bu imkandan faydalanmanın nesi yanlıştır?"

    *
    "kalabalıkların kalbini kazanarak güçlenmişti. bunu da sevecen, cömert tavırlar sergileyerek, kişisel arzularından taviz vererek yapmıştı. onun gibi biri var mıydı dünyada? nizamülmülk aslında her alanda kendisini yenmişti. on yıldır hasan’dan daha üstün mertebedeydi. bu yüzden de hasan’a onun tam aksi istikametinde ilerlemekten başka çıkış yolu kalmamıştı. o gülümsüyor, öyleyse ben somurtmalıyım. o affediyor öyleyse ben merhametsiz olmalıyım. o etrafındakilere şefkat dağıtıyor öyleyse ben de korku salmalıyım. buna rağmen baş vezirin istediğinde kendisinden bile zalim ve merhametsiz olabileceğinin de farkındaydı."

    *
    "şu an yaşadıkları mutluluk, onları hiç bilmedikleri bir yöne doğru çekmekte olduğumdan zerrece şüphelenseler nasıl da bir anda kedere dönüşür bir düşünsene. ya da yaşadıklarına ilişkin onlardan çok daha fazla şey bildiğimi öğrenseler mesela? veyahut kendilerinin elimde yalnızca birer oyuncaktan, çaresiz satranç taşlarından ibaret olduğunu öğrenseler? çok daha zeki bir varlığın arzuladığı bilinmeyen bir planın basit birer parçaları olduklarını bilseler?"

    *
    "insan dünyadaki en garip yaratık,” diye mırıldandı. “kartallar gibi uçmak istiyor ama kanatlan yok. aslan gibi kuvvetli olmak istiyor ama pençeleri yok. ne kadar kusurlu yaratmışsın bizi, allah’ım. bir de yetmezmiş gibi bizlere kendi acizliğimizi idrak etme gücü vermişsin."

    --- spoiler ---
  • bu kitabı okumak bana çok şey kazandırdı. romanlardan tarih öğrenemezsiniz bunu baştan belirterek kendi üzerimdeki etkilerine hafifçe değineceğim.

    sabbah o kadar zeki bir adamdır o kadar hırslıdır ki kendisini zaaflardan arındırmış ve insanların zaaflarını kullanarak muazzam bir güce kavuşmuştur. günümüzde nasıl ki siyasi bir güruh insanları belli kesimlere düşman keserek oy devşiriyor ve buna rağmen türlü bokları nasıl yiyorsa hasan sabbah da öyledir işte. yani tarihin tekerrür edişine tanıklık edersiniz.

    seçtiği militanları hiç cinsel ilişkiye girmemiş bireyler olmalı bu kendisinin en başta aradığı şarttır. neden mi? çünkü onların en aç olduğu zaafları cinsellik olacak ve bunu onlara karşı farenin peynire uzanış gibi kullanacaktır. zavallı cinsel deneyim yaşamamış inançlı militanlar hem cennet arzusuyla yanıp tutuşmaktadır hem de içgüdüsel olarak cinsel birleşmeye ihtiyaç duymakta. onlara verilen uyuşturucu madde ile bilinçleri kapalıyken bakire kızların olduğu gizli bir bahçeye taşınması sağlanır. militanlarımız ilk defa cinsel ilişkiye girir ama birlikte olduğu kız da bakiredir ve tam da cennet tasvirlerinde bahsi geçen kızlar gibidirler. bu militanın inancını sarsılmaz şekilde güçlendirip çelik gibi hiç bir şeyin işlemeyeceği hale getirir böylece şeyhine karşı üstün bir sorumluluk hissine kapılarak verilen görevi "ölümü pahasına" yerine getirir. suikastler böylece başarılır olur.

    neyse ibni tahir isimli baş kahramanımız romanın sonuna doğru uyanır her şeyin farkına varır ve ibn sabbah'a gelerek hesap sormak ister. sabbah zeki biri ve tahiri yine kandırır :)
    şu tarz bir kaç cümle sarfeder;
    "insan doğasına bak erkek kadınların nesinden hoşlanıyor? yağ bezeleriyle dolu iki meme ve yağlı bir delik için yapamayacağı şey yok"

    aman tanrım! bu cümleyi bir romandan okumak... tamam abaza veya sapık değilim zaten normal bir insanım ama bu cümleleri romandan okuyup bu cümlelere hak vermek. detaylıca anlatmayacağım herkes kendi istediği gibi veya kapasitesi dahilinde algılamalı çünkü.
  • "... herkesle kendi kişiliğine ve düşüncelerine uygun biçimde konuşup zihinlerinde kurulu düzenin işleyişiyle ilgili kuşkular uyandırmaya çalışın. aynı zamanda da alçakgönüllü olup azla yetinen biri olduğunuzu gösterin. o an hangi düşünce tarzını savunuyorsanız ona uygun davranın. karşınızdakinin mertebesine dikkat ederek geleneklerine göreneklerine saygı gösterin. tüm bunlar ikna etmeye çalıştığınız kişiyi etkileyecektir. ne kadar görmüş geçirmiş biri olursa olsun üzerinde onu tek gerçek yola sevk edecek vasıfta bir ağırlığınız olduğuna ikna olmalı. bu şekilde güven tesis ettikten sonra planınızın ikinci aşamasına geçebilirsiniz. dünyada adalet sağlamak ve yabancı hükümdarları görevlendiren uzaklaştırmak amacı güden dini bir tarikata mensup olduğunuzu anlatın. kafasını iyice karıştırıncaya dek ateşli tartışmalara girin, merakını körükleyin; gizemli, sırlara vakıf biri gibi görünün.
    ...

    eğer varlıklı biriyse ya da en azından hali vakti yerindeyse ondan kendini davaya katılmış hissetmesi için büyük miktarda bağış alın. çünkü insanların uğruna para ödedikleri işlere daha fazla bağlandıkları tecrübeyle sabittir. onlardan topladığınız bu paraları, size katılan fakirlere dağıtın. yalnız dizginlerini elinizde tutmak için bu dağıtma işini mümkün olduğunca uzun aralıklarla yapın."

    kitabın yarısındayım, yukarıdaki satırlar fetö'nün temel öğretisinin esinlendiği kaynağı çok net özetliyor.
  • birazdan bu kitaba başlayacağım, entryler beni kitap için oldukça heyecanlandırdı.
  • ilk başlarda biraz sıkan ama hasan sabbah'ın görünmesiyle beraber müthiş bir okuma zevki yaratan kitap. sadece isim olarak bildiğim hasan sabbah'ı tanımak, ideolojisini öğrenmek ve planları... uzun zamandır, okuduğum bir kitap sayesinde kendime büyük derecede bir şeyler katabildim.
hesabın var mı? giriş yap