• eski, buyuk, ihtisamli sinema salonlari. ayi kirpip kirpip yildiz yapanlar bu sinemalari da kirpip kirpip sinema komplekslerine* donusturmektedirler. o guzelim salonun yerinde yillar sonra bir bakarsiniz alti yedi tane saloncuk var, tahta kokusunun yerinde de plastik kokusu...
  • bir şiirin ruhu bundan daha net anlaşılıp da şarkı yapılmaz dedirten timur selçuk bestesi.

    bkz. https://www.youtube.com/watch?v=ntl8cqtiffe#t=45
  • başka bir atmosferdir , farklı hissettirir
  • 70’lerde babamla hemen her gece bir sinemaya giderdik.
    annem ve babamın şehzadebaşı yeni sinema’ya abone bileti vardı.
    o zamanlar ailece sinemaya gidilirken iyi giyinilir ve bazen sinema öncesi şehzadebaşı hamamı’nın karşısında yer alan foto moda’da bir aile pozu çektirilirdi.
    babamın anlattığına göre önceleri istanbul’un elit eğlence semti olan şehzadebaşı’nda 1950’lerin başlarında 5 sinema varmış.
    bir tarafta ferah, turan ve ege sinemaları, karşı sırada da milli ve emre. daha sonra 70’lerde kalite epeyce düşmüş, kadınların gitmediği, bazen 4-5 eski film birden oynatan şehzadebaşı, kulüp, karşısında da önceleri düğün salonu sonraları okuldan kaçıp bilardo oynadığımız ''gültekin bilardo'' olan gün ve gündeş sinemaları vardı, hepsi de sinema olarak çok güzel salonlar olmakla beraber turan sineması apayrı bir güzellikteydi, kat kat localarının üstü melek kabartmalarıyla süslü, heykelleri ile sütunlarının sizi rokoko çağına götürdüğü turan sineması, duvar ve tavan süslemeleri ile avrupa’daki opera salonları ile boy ölçüşebilecek bir güzellikteydi, önceden naşit tiyatrosu’ymuş, sonradan nasıl olup da yıkılıp yerine çirkin bir işhanı yapıldı ve 1976’da sünger deposu oldu ve bir gün yangında kül oldu. burada yuki’nin mucidi orhan boran elindeki mendili ile tur atardı, yeni sinema’nın diğer şehzadebaşı sinemaları ile fiyat farkı vardı, diğerleri 35 kuruşken yeni sinema 60 kuruştu, şehzadebaşı’nda toplam 5 sinema hatırlıyorum. şehzadebaşı sineması’nın önünde tezgah kurup okuduğum zagor`:https://eksisozluk.com/zagor--36392`, gordon, zembla, kızılmaske, teksas, tom braks, mandrake, red kid, asterix, tenten, conan, kaptan swing, tom miks dergilerini ve sinema afişlerini satardık.
    şehzadebaşı sineması’nda hala ımdb'de falan bulamadığım! ''ataragon'' adlı japon yapımı bilimkurgu filmini hatırlarım, filmdeki ucunda matkap bulunan dev bir denizaltı ile okyanus diplerinde canavarlar kalmış aklımda, ilk göz ağrım 1968 yapımı roger vadim yapımı ''barbarella'' ve tabi ki açılış sahnesindeki 'jane fonda'' nın dansı , stanley kubrick'in yönetmenliğini yaptığı ve zamanın ötesindeki öngörüleri ile herkesi şaşırtan arthur c.clarke romanı uyarlaması ''2001: uzay macerası - 2001: a space odyssey (1968)'' `:https://eksisozluk.com/2001-a-space-odyssey--43060`filminin dev karton maketler ile kırmızı süslü fuayeleri hatırımda kalanlar.
    birkaç yıl sonra mahalle arkadaşım “ayı mehmet” çemberlitaş - gedikpaşa azak yokuşundaki azak sineması’nda makinistlik yapmaya başladı, bende projeksiyon odasında kopan filmleri kazıyıp, asetonla yapıştırdığım makinist çırağı dönemlerimde pek çok film izledim bu şimdi yerinde yeller esen sinemada, yerinde otel ve bir ingiliz barı var şimdi.
  • çok tatlı bir şiirin, yaramaz şarkısıdır. içinde özlediğimiz, sokak sokak koşarak aradığımız her şey vardır.
  • eskiden

    çocukken giderdik açık sinemalara
    birgün öncesi telaş sarardı hepimizi
    çiçekli entari boyalı kundura…
    hepimiz sabahtan hazırdık aslında
    “anamdan sen iste! ” derdi sinema harçlığını ablam
    "bir gazoz alırız yanına da bir simit ne alâ! "
    en ön sıradan yer kapma telaşı
    evi açık sinemaya yakın olan ne şanslı! ..
    bir başka olurdu damlardan sinema izleme sefası
    gizliden sözleşen sevgililer de gelirdi sinemaya
    kız beş adım ötede oğlan hemen ardında
    arada bir mahcup gülücük atan kız oğlana bakadursun
    oğlanın umurunda mı ki sinema?
    onun gizli sevdası galip gelirdi filmin jönü
    tarık akan’a!
    makiniste; “başlat artık filmi! ” diye
    bağırırdı birisi
    sevinçten el çırpardı mahallenin delisi
    film bitiyor esas kız ölüyor
    mahallenin teyzeleri bağırarak ağlıyor
    insanlar eskiden…
    sinemalar eskiden…
    masumluk eskiden…
    aşk dolu filmler eskiden…
    ne oldu şimdi?
    neydi hayatı bu kadar kirleten ve eskiten?
    oysa ki; “selvi boylum al yazmalım” da,
    türkan, kadir’i istememiş,
    ille de emek demişti.
    siz de ağlamıştınız…
    gözümle gördüm.
    adam vardı eskiden…
    aşk vardı eskiden…
    namus vardı eskiden…
    ne oldu şimdi,
    neydi bu kadar hayatı kirleten
    ve eskiten?

    ayça öztorun
  • timur selçuk'u sevmeye dair binlerce sebepten biri. her dinlediğimde 60larda fotr sapkam ve trenckotumla beyoglu'nda yurudugumu hayal ettirir.
  • atilla ılhan'in maceraperest, hayal dunyasinda yasayan erkeklere muthis hitap eden siiri. ozellikle ucuncu kitasi hep etkilemistir. nerede olursam olayim kendimi ait olmadigi yerdeki insanlara katlanmak zorunda olan, savasmayi bilen genc bir sovalye gibi hissediyorum.

    karanlığa dağılan o çocuk ben miyim
    beni mi kovalıyor tabancalı adamlar
    ıssız sarayların güngörmez prensiyim
    yalnızlığımı belki de aşk tamamlar
    bilmek zor hangi filmin neresindeyim
    ne yapsam içimde o eski sinemalar

    galiba tahtabacak korsan gemisindeyim
    prensesler cariyem akdeniz bana dar
    günlerdir teksas’ta eşkıya izindeyim
    hızlı tabanca çeken üstüme kim var
    tarzan zor durumda yetişmeliyim
    ne yapsam içimde o eski sinemalar

    kanlı bir sarışınla şanghay trenindeyim
    takma kirpiklerinde hülyalı dumanlar
    yabancılar lejyonu’nda fransız teğmeniyim
    belki harp divanından idamım çıkar
    bitmiyor nedense başlayan hiçbir film
    ne yapsam içimde o eski sinemalar
  • ne güzeldi eski dönem sinemaları.
    ilk sinemaya gidişimi hatırlıyorum, küçük bir şehirde kara kış ortasında içerisi hınca hınç dolu taş bir binaydı gittiğimiz.
    kapısında kocaman film afişleri gösterimde-gelecek-pek yakında.
    her hafta değişirdi, ne gelecek acaba diye merakla beklerdik. iki salon olduğundan sadece iki film olurdu. bazen film popülerse ikisinde de aynısı oynardı.
    sinemalar benim için, patlamış mısır kokusu, ilk gidişim gibi kalabalık duygusu, yükselen kahkaha sesidir.
    malesef artık ev konforunda film izleyenler için unutulması an meselesidir.
  • timur selçuk'un eğlenceli bir şarkısıdır. aynı zamanda atilla ilhan şiiridir.

    "kanlı bir sarışınla şanghay trenindeyim
    takma kirpiklerinde hülyalı dumanlar
    yabancılar lejyonu’nda fransız teğmeniyim
    belki harp divanından idamım çıkar
    bitmiyor nedense başlayan hiçbir film
    ne yapsam içimde o eski sinemalar"

    https://youtu.be/dzvdutfgx_q?feature=shared
hesabın var mı? giriş yap