• malazgirt'ten önce ilk olarak karin (erzurum) kuşatılır. 11. yy'da yaşamış ermeni tarihçi aristakes lastivertsi şöyle anlatır bu kuşatmayı:
    “bir kez daha iran’dan öfke dolu dev dalgalar kabardı. onlar geniş pasin ve karin (theodosiopolis, erzurum) ovasını doldurdular. bu istilâ seli ülkenin her tarafına yayıldı. kuzeyde ispir, tayk ve arşarunik kalelerine, güneyde taron’a, hoşdiank’a ve khortziank’a kadar ilerlediler. 14 gün boyunca çalılıklarla kaplı dağları ve tüm arazileri ele geçirdiler. cesur erkekler silahlandılar ve kadınlar yüreksiz gençlerle alay ettiler. düşman her taraftan halkı kuşattığı için bir çıkış yolu bulamıyorlardı. orada sevgililer ağıtlar yaktı. babalar ve analar çocukları için sevgi ve şefkati unuttular. rahiplerin dudaklarında ilahiler ve mezmurlar. istisnasız herkesi korku ve titreme kaplamıştı. birçok hamile kadın bebeğini düşürdü. selçuklular, ağlarını atmış avcılar gibi bitkin ve halsiz halkı kuşatmışlardı. mayıs ayında üzerine ne yağmur ne de çiğ düşen, simbat dağı şimdi şimdi üzerine düşen imanlı erkeklerin ve kadınların kanını içiyordu.”

    11. yy'da yaşamış din adamı ve ermeni tarihçi simbat ise erzurum'un fethi hakkında şunları yazar:
    “onlar, bu şehrin surdan mahrum ve hadsiz hesapsız hazinelerle ve insanlarla dolu bulunduğunu görünce ona taarruz ettiler. kaçacak bir yeri ve yardım ümidi olmayan halk onlara karşı şiddetli bir mukavemet gösterdi. onların yegâne ümidi ölümdü. halk, düşmanın şiddeti önünden kaçabildi ise de müslümanlar onları takip ederek, ellerindeki kılıçlarını kaldırmış oldukları halde onların arkasından şehre girdiler ve onları kâmilen kılıçtan geçirip telef ettiler. onlar, büyük miktarda altın ve muhtelif cins kıymetli kumaşlarla zenginleştiler. şehirde, davit adlı bir korepiskopos vardı. düşmanlar onun hazinesini alıp kırk deveye yüklettiler. onun evinden yüz adet altılı öküz çıkıyordu. şehirde 700 kilise vardı. işte zalimler bu zengin ve güzel şehri kılıçtan geçirdiler. ölülerin birçoğu yüzüstü bırakılmış olup yırtıcı hayvanlara ve kuşlara yem oldular. güzel kadınlarla çocuklar da köle olarak iran’a götürüldüler. bu vaka, ermeni ülkesinin mahvolmasının başlangıcı oldu. çünkü kılıç kuvvetiyle zaptedilen ilk şehir bu olmuştur.”

    ardından, malazgirt’e yönelik ilk selçuklu seferi 1054’te tuğrul bey tarafından düzenlenir. ermeni tarihçi urfalı mateos'un anlatımı şöyledir:
    "(8 mart 1054-7 mart 1055) tarihinde ermenistan üzerine zehirli ve öldürücü bir rüzgâr esti. iran sultanı tuğrul, payitahtından hareket edip deniz kumu kadar çok olan askerlerle beraber ermenistan'a yürüdü. sultan, bergri* şehrine gelip burasını hücumla zaptetti ve oranın ileri gelenlerini, zincirle bağlı oldukları halde esir olarak götürdü. o, diğer şehirleri de kılıçla tahrip etti ve halkı öldürdü. o, ateş fışkıran kara bir bulut gibi hareket edip öldürücü bir dolu sağanağı ile birlikte erciş denilen şehrin üzerine geldi. bu şehre karşı sekiz gün şiddetli bir muharebe yaptı. düşman askerlerinin çokluğuna karşı aciz bir vaziyete düşen şehir halkı, altın, gümüş, at ve katırlardan ibaret birçok hediyeleri hamilen sultana itaat etmeye koştular. halk, bu suretle ve yalvarmaları sayesinde dostluk ve sulh akdetmeye muvaffak oldu ve: “ey cihangir sultan! git malazgirt şehrini zaptet, biz ve bütün ermenistan sana tâbi olalım” dediler. sultan tuğrul bu sözlerden çok memnun kaldı. ordusuyla beraber hareket etti ve her türlü fenalıklarla dolu bir yılana benzeyen malazgirt şehrine geldi”.

    malazgirt'e gelen tuğrul şehri almaya yönelik türlü girişimlere bulunur, lâkin ne yaptıysa başarılı olamaz. -yine mateos'un anlatımıyla- "..işi durdurttu ve çok mahcup bir vaziyete düştü. bunun üzerine şehirliler, mancınığa bir domuz koyup onu sultanın ordusunun içine fırlattılar ve hep bir ağızdan: “ey sultan, bunu kendine karı yap, biz de malazgirt şehrini cihaz olarak sana veririz” diye bağırdılar."

    ne cihazı aq, koca şehri ayfonuma mı takıcam dememiştir tabi tuğrul bey; o da biliyor ki cihaz çeyiz demektir (bkz: #15888170) tuğrul dişlerini sıkarak bu madara olmuşluğun acısını çıkarmak için hemen plana koyulur, ancak 1063'te ölünce yerine gardaşı çağrı bey'in oğlu alp arslan geçer ve amcasının intikâmın peşine düşer. tarihçi mateos, alp arslan'ın 1070'deki “taşkın bir nehir gibi” malazgirt’e geldiğini ve amcasının yapamadığını bir günde yaparak şehri ele geçirdiğini ve o işte domuz başı, cihaz çeyiz türü sululukların hesabını büyük bir katliam yaparak kapattığını yazar.

    kaynaklar:
    serdar korucu, "ermeni tarihçilerin gözünden malazgirt", bianet, 25.08.2017.
    ibrahim tellioğlu, "ermeni kaynaklarının gözüyle anadolu’nun fethi”, türk tarih kurumu/türk-ermeni külliyatı.
    ergin ayan, "tuğrul bey dönemi selçuklu-bizans ekseninde ermeniler", yeni türkiye, sayı: 60, 2014.
    urfalı mateos, urfalı mateos vekayi-nâmesi (952—1136) ve papaz grigor’un zeyli (1136-1162), çev. hrant d. andreasyan, türk tarih kurumu, ankara, 2000

    ayrıca bu muharebeyi bizans saray tarihçisi michael attaleiates'in gözünden anlatan dolu dolu bir entry için @kase/(bkz: #46954858)
hesabın var mı? giriş yap