• türksolu gazetesinin genel yayın yönetmeni. 19 mayıs 1980 - 22 arlık 2003
  • nekrofili hastasi toplumumuzun son yillardaki bahtsiz kurbanlarindan biri.
    kendisine biçtigi "ulusalci-atatürkçü-devrimci-teorisyen" rolü ve etrafinin acimasizca devam ettirdigi oyundan yorulmus ve intihar etmistir.
    allah yurdakul'a rahmet eylesin ve cümlemizin taksiratini affetsin. zira, gençlerin hayatini bu kadar bencilcesine harcayan, yüklenemedikleri sorumlulugu süslü laflarla bu çocuklarin sirtina bindiren ve insan tabiatina, sosyal bilimlere aykiri sloganlari kulaklarina fisildayip, sirtlarini sivazlayan zevatin günahi ancak allah'in gaffar ismi ile aklanabilir.
  • ölümünün ardından öner yağcı'nın " bir cumhuriyet çocuğu " olarak andığı türk solu dergisinin eski genel yayın yönetmeni..

    gerektiğinde sosyalistlerin karşısında duran, gerektiğinde salt şeyhlere/mollalara karşı olmanın ilerici ya da atatürkçü olmak için yeterli olduğunu düşünen bir kısım insanın; sosyalist söylemlerle demagoji üreten faşizan bir yayın organının genel yayın yönetmenliğini yapmış olan birine "cumhuriyet çocuğu" tanımını yapabilmelerinin ne kadar manidar olduğunu gösteren bir metindir bu..

    öner yağcı'nın kendisinden övgü ile sözettiği metnin tamamı şöyledir;

    " ülkemiz son hızla şeyhler, müritler ülkesine dönüştü-rülürken; atatürk’ün üniformalı fotoğrafından rahatsız olan meclis üyeleri seslerini yükseltirken, ama kendi üniformalarıyla şeyhlerinin kızının cenazesine katılıp şeyhin otomobilini, sakalını, eteğini öperken;

    kıbrıs sinsi manevralarla vatan toprağı olmaktan çıkartılıp peşkeş çekilmeye çalışılırken;

    hükümet üyeleri siyasi ahlakı bir yana bırakıp tüccarlığa soyunurken;

    cumhuriyet’in temeli laikliğe karşı olduğunu göğsünü gere gere haykıran biri en büyük bürokrat makamında otururken;

    cumhuriyet’in temellerine dinamit koyma yapılandırılmaları “derin demokrasi” gevelemeleriyle dillendirilirken;

    okullar molla yuvasına dönüştürülürken...

    yeni bir yıla giriyoruz.

    yeni yıla, tüm bu oluşumlara bir cumhuriyet çocuğu olarak varlığıyla karşı çıkan erkin yurdakul’suz giriyoruz.

    cumhuriyet, bu erken ve genç ölümle bir eksik yaşıyor şimdi.

    boğazda düğümlenen bir soluk oldu şimdi o.

    türkülerimize bir hüzün daha katan can oldu.

    ölümü güzellemek yakışmaz, hele ki ölüm hiç yakışmamışken ona.

    o yaşamın ve sevmenin yarattığı bir düşü gerçek kılmanın sıra neferiydi; bu kıvançla, bu onurla vardı.

    arayışın, coşkunun, kendine güvenin çocuğuydu o; genç ve yeni bir yurtseverlik hareketinin delicoş bir parçasıydı.

    erkin’i anlatmak, erkin’i söylemek, yıllardır karşıdevrimin adımlarıyla çökertilmeye çalışılan cumhuriyet’i; çağdışı eğitimin onca boğazlamasına boyun eğmeyerek aklının ışığıyla yakaladığı, özümsediği düşüncelerle ve mustafa kemal’in sürekli devrimciliğinin, bilge öngörülerinin ışığından aldığı güçle aydınlık gelecek arayan tüm yurtsever gençliğimizi anlatmaktır.

    nedir gençliğin coşkusunu düş kırıklığına çeviren?

    nedir sonsuzcaymış gibi görünen umuda prangalar vuran?

    bir sevdaya nokta koymak kolay mı?

    koşmak kolay mı yaşamın eşitsiz kulvarında?

    vatan sevmenin ustası olmak kolay mı?

    kolay mı, sola, unutulan değerlerini yeniden kavuşturmaya baş koymak?

    fedanın örneğini vermek yaşamıyla, kolay mı?

    yaşamımızın her anındadır, her alanındadır bu soruların yanıtları.

    erkin, bu yanıtların, emperyalizme karşı ulusal kurtuluş savaşlarının öncülü olan ve bağnaz bir toplumu çağdaş bir cumhuriyet’e dönüştüren düşünce ve eylemin egemenliğindeki bir yaşam biçiminde verilmesi gerektiğine inanıyordu ailesiyle, arkadaşlarıyla, ileri’yle, türksolu’yla, tüm aynı kaygıları taşıyan cumhuriyet insanlarıyla bir.

    bir kardeşçe, bir oğulca sevgi yumağıydı erkin ve onun yaşamını koyduğu sevda ve onun özverili dayanışmasının yarattığı omuzdaşlık bu yumağın harmanıydı.

    harman şenliklerinin imparatorluklara inat türküsüydü, çığlığıydı, direnişiydi.

    türküsu susmayacak erkin kardeşimin; çığlığı, direnişi susmayacak.

    ileri’nin ilk sayısının giriş yazısında bir şiiri vardı erkin’in; “yaşamanın ve sevmenin gençliği” diyordu orada. şimdi “ölümün gençliğini” eklemek gerek o dizelere.

    şiirini, “duvarların durduramadığını / durdurabiliyorum ya sen ona bak” dizeleriyle bitirmişti; eklemek gerekmez mi: “ölümün durduramadığını durdurmaktır asıl olan.”

    yaşam nöbete devam ediyor, kaygılanmasın cumhuriyet çocuğu erkin. "
  • kendisinden sonra genel yayın koltuğuna gökçe fırat'ın gelmesi, türk solu dergisinin provakatif yayınları erkin yurdakul'un intiharında şüphe uyandırmaktadır. özellikle fırat sonrası türk solu çizgisinden kopmuştur.
hesabın var mı? giriş yap