• ing. labour intensive.

    emek yoğun işler, kaçınılmaz olarak insan emeğinin çok kullanıldığı ve o işi yapabilmek için sadece maliyet değil, her anlamda (işgücü kalitesi, zaman, yasal çerçeve, sosyal şartlar vs.) insan emeği ve onu kontrol eden şartlara diğer faktörlerden daha fazla bağımlı olunan işlerdir.

    teknolojinin bu kadar geliştiği dünyada, emek yoğun işler genel olarak daha ilkel*, kaba fiziksel üretim işleri olarak kalmıştır.

    20. yy.da kapitalizmin gösterdiği gelişme ve yayılma ile beraber sermaye, bilgi, teknoloji gibi girdiler kolaylıkla transfer edilebilir hale gelmiş, bunun sonucunda emek yoğun işler de emeğin itin boku kadar değerinin olmadığı yerlerde yapılır hale gelmiştir. bu, yukarı paragraftaki tanım gereği -genel olarak- çevreyi daha çok kirleten, daha çok doğal kaynak tüketen, medeni toplumlarda daha çok tepki gören üretim metodlarının gelişmemiş ülkelere taşınması demektir.

    bu noktada o az gelişmiş ülkelere züğürt tesellisi olarak "ne güzel yabancı sermaye girişi oluyor" gibi kerameti kendinden menkul ekonomik teoriler ya da "biz tüm dünyaya xxxxx üretiyoruz/satıyoruz" gibi gaz mottolar pompalanır. örneğin adidas onyıllardır uzakdoğuda üretim yapar, ordaki 1 dolar yevmiyeli işçiler de ronaldo'nun ayakkabısını biz yapıyoruz diye sevinirler ama bundan kendilerinin ve ülkelerinin ne kazandığını sorguladığınızda sonuç, türlü imtiyazlara sahip yabancı sermaye, dolayısıyla sıfır vergi geliri, kirlenip yok olan çevre, elde* var kazık çıkar.
  • sermaye olarak insan gücünün kullanıldığı sektörlerde ki üretim biçimi.
    en ucuzlatılmış güç.
hesabın var mı? giriş yap