• okurlarını roger casement ile tanıştıran mario vargas llosa'nın nobel ödüllü romanı. ne olursa olsun ana karakterin hakkı verilmeli. idam edilecekken bile bir hayalin gerçekleşmesi için tohumları atabilecek kadar sağlam bir yüreğe sahip olan karakterin hakkını vermek gerekir.
  • türkçeye kelt rüyası olarak çevrilen, perulu yazar mario vargas llosa tarafından kaleme alınmış muhteşem roman. umarım benim gibi kitap hakkında bilgi almak amacıyla gelip ilk entryde spoiler yiyip -boyunuzun ölçüsünü alarak- gitmemişsinizdir.* çoğu zaman ön söz veya arka kapak açıklamasını bile okumayan takıntılı birisi olarak öfke ve üzüntü dalgaları arasında savruldum çaresizce. neyse efendim, gelelim kitaba:

    --- spoiler ---

    biyografik özellikler içeren romanın başkahramanı roger casement isimli irlandalı bir diplomattır. kendisi aynı zamanda maceraperest bir gezgin ve zulme uğrayan insanların haklarını sonuna kadar savunan cesur bir aktivisttir. joseph conrad'ın heart of darkness/karanlığın yüreği romanını beğendiyseniz, bu adamın öyküsünü okurken karanlığın yüreğindeki kılcal damarlara gireceğinizi bilin. zaten gerçek yaşamda roger casement ve joseph conrad tanışmaktalar, buna kitabın muhtelif yerlerinde değinilmektedir. belçika kongosu özelinde afrika'nın 19. yüzyıl sonundaki panoramasının bütün çıplaklığı ile sergilendiği satırlarda ağzımız açık kalır; mazlum afrikalıların "medeniyet-teknoloji-din" havarisi avrupalılar tarafından nasıl yok edildiğini çoğu zaman öfkelenerek okuruz. bu noktada belirtmek isterim ki, internet teknolojisinin "gore" unsurlara ulaşmada sağladığı kolaylık sebebiyle artık kitap okurken bildik anlamda "dehşet"e düşmüyoruz muhtemelen. hele 2014-16 arası ışid'in hd yayınlarını izleyenler heart of the darkness ve benzeri eserleri okuyunca "kanım dondu" diyemez. zira teröristler amaçlarına ulaşıp bizi yeterince terörize etti, hatta kendilerinin bile hesaplamadığı şekilde duyarsız hâle gelmemize sebep oldular. ancak yine de edebî anlamda derinden etkilenme ve vicdanen rahatsızlık hissetme konusunda bazı romanlar hâlâ etkili. özellikle kitaplara mekan olan coğrafyalar ortadoğu, güney amerika ya da afrika ise..

    kitabın ikinci yarısında roger casement rotasını güney amerika'ya çeviriyor ve kongo'da edindiği deneyimler ışığında amazon yerlilerinin durumunu mercek altına almak istiyor. gitmeden önce "ben afrika'da göreceğimi gördüm, bundan sonra hiçbir şey beni kolay kolay etkileyemez" diye düşünürken amazon yerlilerine yapılan zulümle adeta donakalıyor. basit bir hata neticesinde infaz edilen insanlar, alelade sebeplerle kesilen kol ve bacaklar, ibret olsun diye diri diri yakılanlar, kendi ağırlığından fazlasını kilometreler boyunca taşımaya zorlanan çocuklar.. belki de en fenası, bu yaşanan acı olayların hem zalimler hem de mazlum için gayet sıradanlaşması; devlet yetkililerinin veya yerel otoritelerin engellemek için hiçbir şey yapmaması. eğer roger casement, afrika ve güney amerika'da yaşanan zulümlerin hafiflemesinde bir nebze katkıda bulunduysa insanlık tarihine adının altın harflerle yazılması gerekir diye düşünüyorum.

    ve son olarak, başkarakterimizin kendi ülkesinde yaşadığı derin ikilem. ki bu ikilem zamanla büyük bir çıkmaza dönüşüyor ve bütün kariyerini yerle yeksan ederek "hain" olarak damgalanmasına neden oluyor. irlanda'da özgürlük rüzgârlarının estiği bir dönemde ingiltere'den bağımsızlık elde etmek yolunda kendince bir şeyler yapmak isteyen casement, -ileride ikinci dünya savaşı sırasında çokça kullanılacak (örnek: türkistan lejyonu) bir yöntemle- almanlara esir düşen vatandaşlarından bir tugay kurma işine girişiyor. yeni kurulacak irlanda tugayı ile ingilizlere karşı savaşılacak ve böylece bağımsızlığa bir adım daha yaklaşılacaktır. fakat işler hesap ettiği gibi gitmez, casement en başta söz konusu esir irlandalılar tarafından kınanır. ardından irlanda'daki özerklik yanlılarınca da dışlanır. işlerin iyice sarpa sardığı noktada tekrar inisiyatif alarak yaşamının son dönemecine doğru bodoslama dalar.. sömürgelerdeki paralı katillerden, ölümcül tropik hastalıklardan kurtulan bu adam, bağımsızlık uğrunda yaptıkları nedeniyle ingiliz mahkemelerinden kurtulamaz. fakat davası için öyle bir duruş sergiler ki, infaz edilmeden önce celladı tarafından daha az acı çekmesi için ufak bir nasihat bile alır.

    --- spoiler ---

    tekrar okuyunca fark ettim ki, kelt rüyası'nın hakkını verecek bir entry yazmam imkansız. en iyisi okumanız ve kitapta anlatılanları hissetmeniz..
  • kitabın can alıcı noktalarından biri de, roger casement'ın idamının iptal edilmesi için oy toplayan aydınların arasına, karanlığın yüreği gibi bir roman yazabilmiş olan joseph conrad'in katılmamış olmasıdır. llosa bu kısımlarda conrad'in samimiyetsizliğini eleştirir ve kendisini yerden yere vurur.
  • the cranberries'in meşhur zombie'sinde geçen "1916'dan beri birbirlerini yiyorlar" sözlerinin ne anlama geldiğini ve ıra meselesinin ne olduğunu çok iyi anlatır.

    kraliçenin ölümü hasebiyle aklıma geldi; emperyalizm neydi?

    "ıt's the same old theme
    since 1916
    they're still fighting"

    mario vargas llosa'nın neden yaşayan en büyük romancı olduğunun kanıtı gibi bir şey. güçlü bir edebiyat zevki edinmiş okurlar için tam bir politik, tarihsel, atmosferik şenlik.
hesabın var mı? giriş yap