• genç bir fransız yazarmış kendisi. kitaplarını okumadım ama twitter'da şu yazısına denk geldim. çok doğru bir gözlemle bakmış son günlerde fransa'da yaşananlara. hatta dünyaya.

    yazının türkçe çevirisi

    tanım: fransız roman yazarı.
  • işçi sınıfı kökenli bir queer imiş, fransa'nın en prestijli okullarında okumuş ve iki best seller kitap yazmış. romanları otobiyografik unsurlar içeriyor görünüyor.

    new yorker'a verdiği röportajdan:

    "when ı was a child—and ı don’t say it in order to talk about me but just because it’s the reality that ı know the best, and ı have the impression that ı am more honest in talking about my own past—people like my father, my mother, people around me in the village, very often hesitated, when it was time to vote, between voting for the far right or voting for the left. never for the mainstream right-wing parties, because they were the symbol of the dominant bourgeoisie. but they were always hesitating between the far right and the left, which was a way of saying, “who is going to support me? who is going to make me visible? who is going to fight for me?” and so, which vocabulary am ı going to use? am ı going to say, “ı am suffering because of migrants, or because of social inequalities and classism”?"
  • eylül ayıydı. pandeminin gölgesinde geçen aylar boyunca tiyatroyu çok özlemiş, müdavimi olduğum moda sahnesi’nde canlı bir performans olacağını öğrenince hemen bilet almıştım. oyunun adı: babamı kim öldürdü?
    onur ünsal’ın muazzam oyunculuğu ile büyülenmiş gibi izledim bu tek perdelik oyunu. çıkar çıkmaz ilk yaptığım ise oyunun yazarını araştırmak oldu. zira uzun süredir bu derece güçlü bir metne rastlamamıştım.
    edouard louis, 1992 doğumlu bir fransız. kaç nesildir işçi olan bir aileden üniversite eğitimi almış ilk kişi ve eşcinsel.
    şimdi ise tesadüfen kitabı elime geçti. 51 sayfalık bu kitap kurgudan ziyade bir gerçek yaşam hikayesi. anlatımı da o kadar yalın, o kadar direkt, o kadar samimi ki!
    ab üyesi ve daha 1992 doğumlu bir ülkenin vatandaşının hayatında ne zorluk olabilir ki diye düşünebiliriz. öyle değilmiş. hiç öyle değilmiş.
  • 1992 doğumlu fransız yazar. şu ana kadar eddy'nin sonu ve babamı kim öldürdü olmak üzere can yayınları tarafından türkçeye çevrilen iki romanı bulunuyor.

    otobiyografik ögeler taşıyan bu iki romanı the end of eddy ismi ile netflix tarafından diziye uyarlanacakmış.

    https://www.gazeteduvar.com.tr/…luyor-haber-1525276

    babamı kim öldürdü romanı ise, moda sahnesi tarafından tiyatroya uyarlanmış olup onur ünsal'ın çok başarılı tek kişilik performansıyla halen sahneleniyor.
  • fransız taşrasını -özellikle de kuzeyini- ve işçi sınıfını otobiyografik bir tarz içerisinde alışagelmedik bir gerçeklik ve queer bakış açısı ile anlatan yazar. fransız taşrası veya fabrikadaki işçi sınıfı ile bu sınıfın kültürel çatışması, şiddeti ilk defa romanlara, filmlere konu olmuyor; aksine. ancak bu kadar yalın, ağdasız şekilde ifadesi oldukça nadir. zaman zaman göçmen, mağrip, afrika veya asya kökenli yani baştan fransız toplumu içerisinde azınlığın temsil eden kesimden, büyüdükleri işçi sınıfı kültürünü, fakirliğini, çevresini anlatan romanlar, eserler çıkıyor ki bunlar da çoğunluk otobiyografik oluyor. ama édouard louis'yi ilginç kılan ise, aslında kendisinin fransa'da otobüslerde, izbe barlarda, market kasalarında, mahalle pazarlarında gördüğümüz beyaz, katolik, çokca şarap ve bira içen, sarhoş olup sokakta, ortalık yerde kavga eden, sigara içen, parası olduğunda domuz eti yiyen, ekseriyetle eğitimsiz, ki lise terk , o da meslek lisesi, konuşurken duyulan köylü/taşralı aksanının o hayran olunan fransızcanın melodisi ile uzaktan yakından ilgisi olmayan, hele hele bugünlerde neokapitalist macron'un görmeye (varolmasına) dayanamadığı işçi sınıfından fransızoğlu fransız olması. ve bir de tabii gay olmasıyla, yeni nesil bir genç bir birey olmasıyla her şey taçlanıyor. çünkü cidden artık hegemonyası süren her şey (best seller harikulade romanlar, filmler, sanat eserleri, şarkıları, müzikleri yani kültürle ilgili her şey) aşırı eski ve eski bir bağnazlığın simgesi.

    çeviriler gayet güzel ve doğru, konular ilginç ve farklı. şimdilik her şey yolunda édouard louis için.
  • şiddet pornosu ve istismar pornosu ile harmanlanmış kitaplarını anca gore'cular sevebilir.

    benim için ise iğrenç, sadece ilgi çekmek için bileklerini kesen ve okula façalı gelen liseli kız seviyesinde bir yazar.

    yukarda yazılanlar gibi, işçi sınıfının gözünden fransa'yı okuyabilmek için eddy'nin sonunu okudum ama, sadece yazarın başından geçen şiddet ve istismara dayanmış hikaye örgüsü. o kısımların midenizi bulandırması dışında başka hiçbir kısmı ilgi çekici ya da ufuk açıcı değil. tanım: shock valuekullanarak ilgi çekmeye çalışan bir ergen yazar.
  • moda sahnesindeki tiyatro oyunundan kaynaklı tanımış bulunduğum ve yaşını görünce oldukça şaşırdığım başarılı fransız yazar. ayrıca oyundaki performansı için onur ünsalın ismini zikretmeden geçmek olmaz. harika bir eseri harika bir performansla büyütmüştü.
  • édouard louis politik bir yazar.
    yazar burjuva çevrelerine davet edildiğinde: “kitabımı kendi küçük mahallemde yazdım, sonra da postaladım. kimseyi tanımıyordum. bir fotokopiciden kitabımın çıktılarını aldım. kitabın dört kopyası için arkadaşlarımdan 30 avro borç istedim. yayıncılara gönderdim, yayımlandı. burjuvaziye hiçbir şey borçlu değilim.” diyerek davetlere katılmıyormuş.
  • yazarın 2016'da yayımlanmış olan ikinci romanı şiddetin tarihi can yayınları tarafından türkçeye çevrilmiştir.
hesabın var mı? giriş yap