• jazz tarhinin en önemli trompetcilerinden biridir...herbie hancock sextet'in degismez elemanı idi kendileri...1973'te herbie hancock sextet'ten ayrılıp kariyerine bir cok süper müzisyenle devam etti...edinilmeli we dinlenmeli...
  • özellikle 70'lerin ortasından sonlarına kadar çıkardığı jazz funk formatındaki beş albümü de birbirinden sağlam olan trompetçi (burada sunburst ve comin through albümlerine ayrı bir parantez açmak isterim). aynı dönemlerde idris muhammad ve pharoah sanders albümlerinde de çalmıştır. yine kendisiyle aynı dönemden başka bir efsane trompetçi tom browne'a fizik olarak çok benzer.
  • bu akşam babylon'da güya konseri vardı bunun. bir baktım sahnede ilhan erşahin, "önce klasik caz sonra fusion vs çalacağız," diyor. sonra eddie geldi, konserin ilk yarısının yarısından çoğunu trompetlerine "yav şu çaldığım alet de amma enteresan bir alet ha" der gibi bakarak geçirdi, baktı ilhan da boş bırakmıyor ortamı, eddie girmeyince kendi girip çalıyor, "oh negzel, ilhan çok çalsın, ben az çalayım, böylece trompetime hayran hayran bakmak için daha fazla vaktim olur ama niye ilk kez görmüş gibi uzun uzun bakıyorum emin değilim, uykusuzluktan olsa gerek, uçakta yanıma şişman bir kadın oturdu, yol boyunca uyuyamadım, bari ilhan'a söyleyeyim de söylesin, sonra niye durgun bu adam demesinler, bu sabah geldim istanbul'a, neden geldim istanbul'a, konser vermek için, şu çaldığım alet de amma enteresan ha" diyerek vaktini daha çok kenarda ses deneyip ilhan'la karşılıklı mahna mahna klibindeki pembe geyikler gibi bir sağa bir sola sallanarak geçirdi. hatta bir ara tüm dikkat ona yönlendi, ben bakıyorum kendisine, "niye çalmıyorsun hacı, tam sırası" tadında, dil çıkardı bana, ne ayıp. sanki kırk yıllık amcam da benimle şakalaşıyor. bir de yanına şişman kadın oturunca niye uyuyamamış, o kısmını anlayamadım, zaten espri ise bile kimse gülmedi.

    neyse ikinci yarıda baktı ben hala en öndeyim ve gözüm göbeğinde; enteresan bir göbeği var, nefesli çalgılar çalanların göbeği böyle yukarıda mı oluyor diye düşünmedim değil; daha çok çaldı, daha keyifli çaldı. yalnız fusion'ı cazla rock'ın karışımı değil, cazla rakının karışımı olarak icra etti(ler, davulcu da ikinci yarıda sahneye rakı ile çıktı). birisinin fusion'ın rakı ile ilgisi olmadığını ona anlatması gerek. ilk yarıda bir hoparlörün arkasında rakı bardağı, bir hoparlörün arkasında su bardağı duruyordu, ikinci yarıda duvar kenarına aldı bardağı ve seyirciye arkasını dönüp dönüp içti. bir ara yine trompetine hayran hayran bakarken "ıslatsam ne olur acaba lan," diyerek trompetini ıslattı, hiçbir anlam veremedim. trompet çalan birine sormak lazım. benim bildiğim nefesli çalgılar öyle ulu orta herkesin önünde, konser ortasında ıslatılmamalı, utanırlar bir kere. bir de ikinci yarıda hep denemelerini kenarda seyirciye doğru yaptı ve ben hepsini duydum, yani dinleyicinin kulağına kulağına, nıç nıç nıç, benim hassas kulaklarım var eddie amca, tüm sesleri seçebiliyorum, hem sahne ortasında sesi denemek vs. de caz müzisyenlerine has bir davranış sanırım. cazın bu rahatlığını sevmiyor değilim, kasıntı değiller, rahatlar. güzel bir şey bu. ilhan erşahin de dedi bugün, caz ciddi bir şey değil diye. caz eğlenceli bir şey ve adamlar eğleniyorlar, eminim çalarken bizden daha çok zevk alıyorlar.

    kaçıranlar üzülmesin, cuma akşamı eddie henderson, ilhan erşahin ve saz arkadaşları yine babylon'da olacak. bu sefer herbie zamanlarından beri çalmadığı bir sürprizler var gibi, bir kedi phantom parçasının yorumu harikaydı, kedim teşekkür ediyor. davetiye gönderirseniz cuma gecesini dinlemek istermiş kendisi.

    süper muhabir dj deliberte babylon'dan bildirdi, biraz da sen yan yan yan yan babylon!
  • (bkz: sunburst)
hesabın var mı? giriş yap