• kartal yuvası. hitler ikinci dünya savaşı sırasında dinlenmek için bu binayı kullanmıştır.
  • aynı zamanda bir commandos beyond the call of duty bölümü.
  • buckethead'in pearson's square albümünden 6:29'luk harika bir şarkı.
  • anna kavan romanı, çevirmeni roza hakmen.
    tavsiyem önce ice'ı okunsun, sonra yüceler yücesi kafka'nın yatağına girdiği bu romanı kartal yuvası.
    edebiyatın alışamadığım yönü işin magazin boyutu. bir yazarın uyuşturucu bağımlısı olması, evlilikleri ya da cinsel tercihi, intiharseverlerden mi yoksa keyfine bakanlardan mı olduğu gibi mevzulardan koşa koşa kaçıyorum; anna kavan'ı ise bir fotoğrafı var mıdır acaba diye başladığım bir araştırmalar zincirine malzeme etmeden duramadım. benzer bir hissiyat hermann broch'un der tod des vergil'inde de beni bulmuştu, az sayıda kelime ile uzay boşluğunda patlayan ve birbirini öpen yıldızlar ve devasa nebulalar, kozmik bir mucize. kartal yuvası'nda ise tüm kozmos yeryüzüne inmiş, bir beynin içine, cümleler oradan kaynayan bir suyun kabarcıkları gibi çıkıp çıkıp yok oluyor, buharlaşan su soğumadan, ateşe kaynaklık eden paranoyalar tükenmeden kelimeler tükeniyor. düşünce değil düşüncesizlik hakim bu romana, pek tabii de anlamsızlık.
  • diğer adıyla kehlsteinhaus, bormann'ın hitler'e 50. doğum günü hediyesidir. dağın tepesine inşa edilen bu eve ulaşmanın bir yolu kayaların içine yapılmış bir asansördür. asansör'ün yapımı esnasında meydana gelen kazalarda 13 işçi hayatını kaybetmiştir.
    hitler zaman zaman buraya gitse de, yükseklik korkusu nedeniyle iyi zaman geçirmediği bilinmektedir. elbette asansöre de binmemiş, köşke kadar arabayla gitmiştir ve bu yolculuğu da ziyadesiyle tehlikeli bulmuştur.
  • hitler'in 14 kez ziyaret ettigi ev gunumuzde restoran olarak hizmet vermektedir.

    kehlsteinhaus'a ulasmak icin arabayi belirli bir noktada park edip otobuse binmek gerekiyor. sonrasinda urkutucu bir tunelden gecip kocaman bir asansor vasitasiyla yukari cikiliyor.

    ev o kadar yuksekte ki, eylul ayinda bile daglarda biraz kar vardi ve asiri sis yuzunden o olaganustu manzaranin tadini cikarmak bir sure sonra imkansiz hale geldi. hofbrauhaus birasi yudumlayip uzaklara dalip gitmek, tertemiz havayi solumak, mumkunse de patikalarinda yurumek lazim.

    keske en azindan bir kismini restorana donusturmeselermis. benzer bir hayal kirikligini berlin'de hitler'in intihar ettigi siginagin artik araba park yerine donustugunu gordugumde hissetmistim. almanlar hitler'in izlerini daha az gorunur kilmaya calisiyor gibi geliyor bana. ikinci dunya savasi sirasinda yerle bir olan pek cok sarayi, kaleyi, katedrali hic usenmeden sifirdan insa edip turizme acan bir millet yoksa neden kehlsteinhaus gibi yerleri daha etkin bir sekilde degerlendirmesin?

    bu arada iceride mussolini'nin hediyesi oldugu dusunulen cok hos bir somine var; gormeden gitmemeli.
  • harika şaraplara sahip bir güney afrika markası.
hesabın var mı? giriş yap