dur bakalım *
-
bir polis repliği.
-
bir anne baba repligi
bisii istersiniz .dur bakalim. denir ve kalir o is oyle.. -
(bkz: du bakalım nolcak)
-
ahmet güntan tarafından şairin savunması'nda tam da yerinde kullanılmış bir ifade. (bkz: mahkeme kitap)
-
demet tuncer in ilk solu çalışması. pek neşeli şarkının sözleri söyle:
lela lela lela dur bakalım orda
çek git uğraşma bak pabucun damda
say say say kazanova
say say say kazan
aldın verdin yendin bense hep elendim
ben hep ebe oldum sen de göğe erdin
mahçubiyetimle beslendin bilendin
hatırla şimdi bir en son gülen sendin
lela lela lela dur bakalım orda
çek git uğraşma bak pabucun damda
say say say kazanova
say say say kazan
fethedrken beni çocuklar gibi şendin
büyümekte ise bayağı bir direndin
şimdi biraz öfke ama hoşgörü de bende
şişe döndü durdu şimdi ucu sende
lela lela lela dur bakalım orda
çek git uğraşma bak pabucun damda
say say say kazanova
say say say kazan
işte küçük kurbağa
bu kafiye pek hoş geliyor kulağa
vah vah yalnız derede
bak o kuyruğun şimdi nerede
lela lela lela dur bakalım orda
çek git uğraşma bak pabucun damda
lela lela lela dur bakalım orda
çek git uğraşma bak pabucun damda
lela lela lela dur bakalım orda
çek git uğraşma bak pabucun damda -
(bkz: lela pala tute)
-
mine g. kırıkkanatin vatan gazetesinden kovulmadan önce yazdigi, yayimlanmayan son yazisi.
ön sözüyle beraber:
onuncu yazı
sevgili dostlarım ve okurlarım,
vatan gazetesi benim 9 yazımı sansürledi, ama 10 yazımı yayınlamadı. onuncu yazı sansüre mi kurban gitti, yoksa beni işten çıkarma telaşına mı, tam olarak bilemeyeceğim... ama gazeteler, işlerine (yani günün hassas çıkar dengelerine) gelmeyen yazarları kovma işlemini hafta sonlarına denk getirirler ki ilk tepki dalgası tatil rehavetiyle atlatılsın .
3 eylül cuma günü akşamı ise işime son verildiği malum mektupla açıklandı.
sizin anlayacağınız vatan gazetesi, kovulmamı hafta sonuna denk getirebilmek için bile hileye başvurmuştu.
bu hileye kurban giden "dur bakalım" başlıklı onuncu yazımı, vicdanı haftasonu tatili yapmayan muhteşem insanlara, okurlarıma adıyorum.
bugün basındaki muhalif seslerin susturulması, yarın türkiye'nin gömüleceği sessizliğin yanıltmaz işaretidir. ülkemizle birlikte anca beraber kanca beraber yuvarlandığımız uçurumda, tutunacağımız son şans dalı, bu referandumdan çıkacak "hayır"a bağlı, büyük ölçüde. sandıklara sahip çıkmak,çocuklarımızın geleceğine sahip çıkmak demek.
hepinize şükran dolu sevgilerimle.
mine g.kirikkanat
dur bakalim
yoksul çocuklarını fikri hür, vicdanı hür insanlar olarak yetiştiren çağdaş yaşam derneği’ni dağıttılar, türkan saylan’ın evini bastılar, ölümünü çabuklaştırdılar. prof. dr. mehmet haberal’ı, bu ülkeye üniversite kuran, bilim adamı yetiştiren pırıl pırıl insanları darbecilikle suçladılar.
dur bakalım, ekonomi istikrarlı, işler tıkır, paralar şıkır, dediniz. cumhuriyetin ilkelerini savunan yargıçları, savcıları sürdüler, süründürdüler, hileyle, iftirayla tutukladılar.
dur bakalım, belki suçludurlar, dediniz.
kanaltürk’ü batırıp sattırdılar, tuncay özkan’ı “bertaraf” ettiler, cumhuriyet mitinglerini düzenleyenleri, mitinglerde konuşanları ergenekoncu diye içeri tıktılar.
dur bakalım, onlar da o kadar bağırıp çağırmasaydı, dediniz ; biz sularına gideriz, haberini bile yapmayız, es geçeriz, ses çıkarmayız, dokunmazlar.
gencecik subayları çakma kanıtlarla içeri tıktılar, dürüst subayları intihara sürüklediler, pkk’ya karşı savaşan komutanları harcadılar, orduyu şamar oğlanına çevirdiler.
dur bakalım, ordu da çok oluyordu, zaten işimize de yaramıyordu, dediniz. çakma suç ihbarlarına itibar eder, çarşaf çarşaf yayınlarken; itham ve mağdur edilenlerin suçsuz olabileceklerini bile dile getirmediniz!
özel yaşamların gözetlendiği, telefonların dinlendiği, mail’lerin okunduğu, resmi ya da mahrem tüm görüşmelerin kaydedildiği ve tehdit aracı olarak kullanıldığı ortaya çıktı.
dur bakalım dediniz, susmakla kalmayıp, susmak istemeyen maiyetinizi de susturdunuz.
ilhan selçuk, yalçın küçük ve daha pek çok gazeteci ya da yazar darbecilikle suçlandı, mustafa balbay 547 gündür tutuklu, ergun poyraz üç yıldır...
dur bakalım, onlar zaten bizden değiller dediniz, sizin dümeni iyice sularına kırdınız. hala, teyet geçer sanıyordunuz.
derken sıra size geldi, vergiler bindirildi, sırtınız iyice eğildi, yine de “hınk” deyip fazla ses etmediniz. hala dur bakalım, diyor, zaten suyuna gittiğiniz himmet buyurur, suyuna gittiğinize minnet gösterir, diye bekliyorsunuz.
anayasa referandumunda demokrasinin tüm kuralları çiğnendi, devletin tüm olanakları, beleş kömürden çeyrek altın dağıtımına, mühürden bültene psikolojik baskıya, “evet”e odaklandı.
muhalefete verilmeyen propaganda hakkından, muhalifler tehditle, darpla, polis zoruyla mahrum bırakılıyor.
durun bakalım, defter dürülecek de, hala “evet” mi çıkacak “hayır” mı diye bekliyorsunuz. bekleyin bakalım.
*
istanbul’dan bağdat’a mal götürecek kervana, olası eşkiya saldırısına karşı bir dudağı yerde, bir dudağı gökte, iri kıyım bir zenci koruma istihdam edilmiş. boyu kadar kılıç taşıyan zenci, heybetli bir babayiğitmiş.
yola düzülen kervan, az gitmiş, uz gitmiş, küçük asya’yı aşmış, bağdat’a yaklaşırken bir gece ıssızda, 40 haramilerin saldırısına uğramış.
haramiler, kervanı darmadağın etmişler, develeri kaçırmışlar, malları yağlamamışlar, heybetli korumayı da derdest edip teker teker üstüne çıkmışlar. bir harami, iki harami derken, 39 haraminin ırzına geçmesine gıkı çıkmayan heyula zenci, sıra kırkıncı haramiye gelince birdenbire “haayt!” diye nağralanarak doğrulmuş. çekmiş boyu kadar kılıcını, 40 haraminin 40’ının da kafasını uçurmuş.
kaçan develer toplanmış, dağılan mallar yüklenmiş, kervan yeniden yola düzülmüş. bağdat’a varıp mallarını satan kervancılar, oradan aldıklarını istanbul’a götürmek için yüklemişler.
heyula zenci koruma da kılıcını kuşanıp kervana doğru seğirtmiş ki, kervancı başı, “dur,” demiş. “bu sefere sen gelmiyorsun, işine son verdik.”
zenci şaşkın, “neden ağam?” diye sormuş. “ben sizi kırk haramiden kurtardım, malınızı korudum, görevimi layıkıyla yerine getirdim ya...”
kervancı başı, dudağını bükmüş: “getirdin getirmesine, amma velakin dönüşte seni götürecek 39 haramiyi nereden bulacağız?”*
*
ey sekiz yıldan beri susup susturup, türkiye’de olan bitenlere bakan kervancılar! acaba 39 haramiyi mi bulamadınız, yoksa 40’ıncıyı mı bekliyorsunuz?
mine g.kirikkanat
*melih aşık’tan dinlediğim bir fıkradır -
bir pınar altınok şarkısı. tiribünlerde çok ilgi görmüş, bir dünya varyasyounu yapılmıştır. (bkz: sık bakalım) lakin gel zaman git zaman şarkının aslı unutulmuş, varlığı bile hatırlanmaz olmuştur.
sözlerini de yazayım tam olsun.
heyecansız sakin yaklaş
aman tanrım bu ne telaş
hemen öyle sarmaş dolaş
olur mu dur bakalım
dur bakalım, dur bakalım
önce gel bir tanışalım
ne var ne yok anlaşalım
acelen ne dur bakalım
sor bakalım sor bakalım
bir de bana sor bakalım
canım seni istiyor mu
bir de bana sor bakalım
heveslere kanıp senle
birden bire kopmayalım
hayal kurup ümitlenme
biraz sakin ol bakalım
dur bakalım, dur bakalım
önce gel bir tanışalım
ne var ne yok anlaşalım
acelen ne dur bakalım
sor bakalım sor bakalım
bir de bana sor bakalım
canım seni istiyor mu
bir de bana sor bakalım
(bkz: copy paste değil alınteri) -
sık bakalım tezahurati bu sarkidan geliyormus. turkiye'de su sarkiyi bilen toplam 35 kisiyse, sik bakalim'i bilen bir 15 milyon var, o ilginc.
(bkz: https://www.youtube.com/watch?v=k3w4lrhgwca) -
gogol bordello grubunun lela palo tut şarkısına arajman yapılmıştır.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap