• sundance film festivalinde 2011 büyük jüri ödülünü like crazy isimli güzel filmle kazanan genç bir yönetmen.
  • (bkz: breathe in)
  • vasat üçlemesini tamamlamış yönetmen. geçmiş, şimdiki ve gelecek zamanlarda geçen romantik filmleri like crazy, breathe in ve equals'tan oluşan üçlemesini tamamladı. ne yazık ki bilhassa üç film de gözümde vasatı aşamıyor. hatta like crazy'nin neden çok sevildiğini de anlamış değilim. sevilen bu filminden sonra doremus çıtayı daha da düşürmüştü breathe in ve equals ile. bilhassa equals şimdilik kariyerinin en kötü filmi. bakalım toparlayıp yetenekli olduğunu kanıtlayacak mı? bekleyelim görelim.
  • yeteneksizlik ve bayiklik sikismis sonucunda drake doremus dogmus.
    bu rezil herif hangi aktriste hayran olsam
    o salak filmlerinde oynatip iki paralik ediyor.
    once felicity jones
    simdi de newness'ta laia costa.
    olm senin bana garezin mi var lan?
    hadi felicity ingilizdi, bilinen bi aktristti like crazy zamani
    amk laia costa nerden aklina geldi?
    allan ispanyolu daha dogru duzgun bi filmi var sadece.
    o rezil newness'ta filmin kotulugu yetmezmis gibi bi de kizi ne bicim sevistiriyosun.
    sana destek veren fonlari, para yatiran yapimcilari sikim.
  • bu derece yeteneksiz bir senarist ve vasat bir yönetmen olup halen filmlerine fon bulabilmesi, halen film yapabilmesi... yahu bu kadar vasat-altı filmden sonra bu adama tekmeyi basmaları gerekiyor. tv bile kabul etmez böylesini, zira altın çağını yaşıyor tv. filmlerinin hepsini izleyin, hepsi başka filmlerden araklanmış. mesela like crazy. birbirlerini seven genç çiftin uzak mesafe nedeniyle ilişkilerinin kopma noktasına gelmesini anlatıyor. gayet standart bir öykü. böyle onlarca bağımsız film çekildi. nedense sundance ahalisi çok beğendi film. sanki eşi benzeri çekilmemiş gibi davranıldı. halbuki vasatı aşamıyordu.

    doremus kariyerini romantik ilişkiler üzerine kurdu bu filmden sonra. geçmişte geçen bu filmi şimdiki zamanda geçen breathe in takip etti, ki son derece bayıktı. haydi, like crazy bir şekilde akıyordu senaryo vasat olsa da. breathe in akmıyordu, bayıktı, bu kez öykü de son derece demodeydi. şimdiyi anlattı, sırada gelecekte geçen filmi: equals. duyguların yasaklandığı bir gelecekte iki gencin birbirlerine âşık olmaları. aa bunu equilibrium işlememiş miydi ya da thx 1138 ya da herhangi başka bir distopya? kariyerinin en arak filmiydi bu. setleri bile orijinal değildi, elbiselerden sete her şey thx 1138'den araklanmıştı. üstüne nicholas hoult'ın sınırlı, kristen stewart'ın berbat oyunculukları... of ki of! geleceği bitirdi. ne anlatacak? ilişkilere devam edeyim deyip pek sevdiği anton yelchin'e adadığı newness'ı çekti hoult'la. yelchin bu tür filmleri çok seviyormuş, newness'ı o yüzden çekip ona adamış, yelchin olsam mezarımda ters dönerdim. tinder döneminde geçen film snl'de 10 dk'da işlenen bir öykü alıp saaaaakkkkıııızzzz gibi uzatmış da uzatmış. berbat ötesi bir filmdi. like crazy'i bu herif mi yaptırdı dedirtecek bayağılıkta.

    ve şimdi zoe. şimdiye bırakıp gene geleceğe ışınlanmış yeteneksiz doremus. fakat bu yeteneksizlikle nasıl oluyorsa gene iki büyük ismi, ewan mcgregor'la lea seydoux'yu filmine dahil edebilmiş. niye, neden, niçin kabul ediyorsunuz teklifini yahu? neticede eleştirilerin tamamı kötü. d'ler, f'ler, 1 yıldızlar... kaliteli eleştirmenlerden david ehrlich yerden yere vurdu filmi. denilenlere göre bu kez de spike jonze'nin her'ünü kopyalamış. başka oyuncuları da rezil etmeden sektörden şutlanası bir herif neticede. insan bunca kötü eleştiriden, berbat filmden sonra utanıp yönetmenliği bırakır, bu herif halen devam ediyor. ridley scott da niye halen yürütücü yapımcılığını üstleniyor anlamış değilim.
  • vasat romantizmini sevdiğim (bkz: like crazy)
hesabın var mı? giriş yap