*

  • ferit edgü'nün türkiye öykücülüğünde minimalist öykü geleneğini başlattığı öykülerinden oluşan kitabın ismi. hakkari'de bir mevsim romanıyla sıradışı vurgusunu edebiyata kazandıran ferit edgü, minicik öykülerinde de az lafla çok şey anlatma becerisini gösteriyor. türkiye öykücülüğünde oğuz atay'ın korkuyu beklerken'i ne kadar değerli ve sıradışıysa ferit edgü'nün doğu öyküleri de o kadar değerli ve sıradışıdır.
  • harika bir ferit edgü kitabı.

    kim ölmüş? dedi bir ses.
    kim öldürmüş? dedi bir başka ses.
    kaç kişi ölmüş? dedi bir üçüncü ses.
    ne zaman öldürmüşler? dedi tanımadık bir ses.
    öldüren de ölür, dedi tanıdık bir ses.
    üç de çocuk, dedi değişik bir ses.
    beş de kadın, dedi aynı ses.
    nereye gidiyoruz, diye sordu yaşlı bir ses.
    bilmez gibi konuşma, dedi genç bir ses.
    vallah bilmez, dedi son ses.

    çünkü onunla birlikte, gözünü kapamadan önce gördüğü dağın doruğu da öldü evin penceresi de öldü havlayan köpek de öldü çeşmenin akan suyu da öldü rüzgârda salınan kavaklar da öldü
    eriyen kar da öldü ve en son güneş öldü.-
  • ferit edgü'nün hakkâri'de bir mevsim 'in yönetmenliğini yapan onat kutlar'a ithaf ettiği öykü kitabı.

    ferit edgü ile bir tanıdığın "bırak orhan pamuk'un kar kitabını, doğuyu en iyi anlatan yazar ferit edgü'dür" demesiyle tanıştım.

    ilk tanışmam tabiki hakkâri'de bir mevsim ile oldu ki o kitap hakkında yazı yazmaya cesaret bile edemiyorum bir hadsizlik yaparım diye.

    doğu öyküleri ise hakkâri'de bir mevsim'deki kayıp yolcunun kısa notları gibi, aynı şiir devam ediyor.

    hakkâri'de bir mevsim'i özledikçe doğu öyküleri'ne de sığının.
  • margourite yourcenar'ın saf ve yıllanmış edebiyat parçalarını topladığı öykü kitabının ismi. hür yumer'in benzersiz çevirisiyle her okur yazar için tam bir kutsal metindir. kitabın ilk öyküsü "wang - fo nasıl kurtuldu" düzyazının şiire en çok yaklaştığı, aşkın ve derin bir hikayeyi anlatır. bu hikayeyi okuyup, yazarına, diline ve çevirisine hayran olmayan tek bir edebiyat severle karşılaşmadığımı da ayrıca belirteyim. bir akşam vakti boğazdan geçen gemilere karşı başka ülkeleri ve hayatları düşlemek gibi. olağanüstü.
  • "seni daha önceden tanımış olmayı bilsen ne kadar isterdim; fakat bir meyvenin son güzler için bekletilmiş olması daha doğru belki..."

    (bkz: marguerite yourcenar)
  • ferit edgü kitabı. 4 uzun, 17 minimal öyküden oluşan bir eser. hakkari'de bir mevsim kitabından sonra bu kitabı okumanız tavsiye edilir. zira hikâyenin özü o kitaptır, parçaları ise bu kitaptır.

    ferit edgü türk edebiyatının en yalın dilini kullanan yazarlardandir. her kitabı çok lezzetli.

    kitaptan pasajlar
    # ama onların yalnızlığıyla benim yalnızlığım aynı değildi.

    # -bu ne bu?
    -kar.
    -böyle kar hiç görmemiştim.
    -burda daha neler göreceksin.
    -neymiş göreceklerim?
    -kurt, köpek.
    -başka?
    -ayı, tilki.
    -başka?
    -işin rast giderse, bir insanoğlu.
    -bu karda mı?
    -bu karda, eğer yolunu bulabilirsen. ya da o, yolunu yitirmişse. artık bahtına...

    #çok uzaklardan geliyordum ve birbirimizin dilini konuşmuyorduk.
    doğrusu, o sıralar pek önemsemiyordum bunu.
    ortak dilin, ortak sözcükler demek olmadığını biliyordum.

    #yalnız bu dağ başında değil, bu dağ başındaki inde yaşayan ayıda bile vardır utanç. ama kentte ya da köyde kimi insanoğlunda hiç mi hiç yoktur

    #- ...işte o zaman karakış.
    - peki o zaman ne yapacağız?
    - o zaman kendi içimize döneceğiz hocam.

    #"öyle anların var ki, sanki dünyada hiçbir şey yok. sanki kendin bile yoksun. nasıl başarıyorsun bunu?

    #bende burdan kaçmak istedim. ama bırakmadılar. sonunda, beni bırakmayanların
    - daha doğrusu buradan kaçamayanların - arasında buldum kendimi.

    #kitabı kapadım, okuduğumu anlamıyordum. (kendi kendiyle konuşan adam okuduğunu nasıl anlayabilir?)

    #sessizlik sanki bir nesneydi,ya da yoğun bir şeydi odayı dolduran.kulaklarımda değil,soluduğum havada,tenimde duyuyordum onu.

    #yıkılmış köy. öldürülmüş insanlar, atlar, köpekler.
    -bunlar tanrı'dan korkmaz mı? diye bağırdım.
    sesimin yankısı yok
    -burası ne biçim bir yer tanrım! diye ekledim.
    -tanrı'nın bu dağ başında işi ne? diye yanıtladı yanımdaki adını bilmedigim köylü. biz burda işimizi kendi aramızda görüyoruz.
    sustuk.
    sonra uzaktan bir köpek havladı.

    #-tanrı'nın olmadığı bu dağ başında sen ne arıyorsun? diye
    sordu tanıdık bir ses.
    hiçbir şey aramıyordum.
    orda, dağ başında, o dağ başında yaşayan ve ölen insanların
    arasındaydım, hepsi bu.
    böyle dedim.
    bana,
    -onlardan biriymiş gibi konuşma, dedi. sen, kendin niçin
    ordasın?
    -bilmiyorum, dedim. belki, sizlerden değil, artık onlardan biri olduğum için.

    #"öyleyse bu akşam ne yiyeceğiz?" dedim
    "her zamanki gibi ekmek ve otlu peynir," dedi.
  • marguerita yourcenar'ın insanı çocukluk zamanlarına götüren masal tonunda kitabı, üzerine söylenecek çok şey var ama şimdilik birkaç alıntı ile yetineceğim:

    "tanrı'nın kendini manzara resmi yapmakla sınırlamamış olması ne büyük talihsizliktir"

    "hesap yapmaya kalkışayım deme. hesap yapmak için çok geç kalmışsındır ya da çok acele etmiş olur insan. bu hep böyledir."

    "hep çiçeklerle, böceklerle, yıldızlarla paylaştığım şu bahara küsmüş değilim. her şeyin bir düş gibi gelip geçtiği bir dünyada küsmek, küfretmek yakışmaz insana. nesnelerin, varlıkların, yüreklerin dayanıksız olmalarından yakınmıyorum; yakınmıyorum çünkü güzelliklerinde, felaketlerin, bahtsızlıkların da payı var. beni kıran, eşsiz, tek olmaları. eskiden hayatın her anında bir esin bulmak gerektiğine inanırdım. bu inanç, gizli zevklerim içinde en güçlü olanıydı. oysa şimdi, sadece bir kereliğine verilen muhteşem bir ziyafete tek başına katılan bir ayrıcalıklı gibiyim. "
  • ferit edgü'nün türk edebiyatında 'minimalist öykü' geleneğinin arketipini oluşturduğu kitabıdır. 4 kısa ve 17 çok kısa öyküyle kar yağdırıp dolambaçta koyun saydırır.
hesabın var mı? giriş yap