• 2017 yapımı bir tony gatlif filmi.
  • galasını 2017 mayıs sonu cannes'da yapan bir bölümünde türkiyeli müzik grubu cümbüş cemaat'in de çalıp oynadığı tony gatlif'in son filmi.
    ilgili sahne

    fragmandan görüldüğü üzere önemli bir kısmı istanbul'da geçiyor.
  • müzikleriyle ön planda olan bir başka tony gatlif filmi.
  • filmekimi kapsamında izlediğim ve salonu 9/8 göbek atarak terkettiğim, anglo sakson deyimiyle tam bir feel good movie. hem gülümseten hem de hüzünlendiren bir film. tıpkı rebetiko gibi işte.
  • türkiye - yunanistan arasında geçen, ruhunda esen her rüzgara şarkı söylettiren deli kızın günlüğü gibi bir film. filmekiminde sıkılmadan izledim, eğlenceliydi.
    sanırım en çok etkilendiğim sahne sayılarını bilmediğimiz kimsenin de umursamadığı mültecilerin karaya vuran patlak bot ve can yeleklerinden olmuşmuş çöplüğü andıran yığınlardı.
    ekonomik kriz, mülteciler, aile, eğlence, deniz, müzik ve insan.
  • arasına sınır çekilen toprakların arada kalmış hikayeleri, ekonomik kriz, iflas edenler, karaya vuran mülteciler... hepsinin olduğu, hepsinin gerçekliğiyle ama gatlif diliyle, dansıyla, müziğiyle anlatıldığı bir tatlı film. istanbul da var, edirne'den yunanistan'a geçerken yürüdüğümüz "sınırlar arasındaki tarafsız bölge" de var. "istemem babacım" da var...

    bu zamanlarımızın filmi. acılığıyla değil de, lokumdaki öpücük izi gibi bir hisle akılda kalıyor. film sonrasında da illa ki bir rakı sofrası ve rembetiko...

    djam trailer

    ve soundtrack de halihazırda spotify'da yerini almış. izleyince arayacaksınız çünkü...
  • fransa, yunanistan, türkiye ortak yapımı, 2017 tarihli tony gatlif filmi. bu seneki filmekimi'nin gülü. djam, costas ferris'in ömürlük rembetiko'sundan sonra, rebetiko tadını verebilen bir film olmuş. gatlif, geronimo'da kaybettiği formuna yeniden kavuşmuş. filmi daha ilk dakikasında sevmemin sebebi, içerdiği temalara dair hassasiyet ve aşinalık mı, müzik mi, yoksa film hakikaten iyi mi? bakalım. (spoiler sevmeyenler bakmasın.)

    midilli-istanbul-edirne-kavala-midilli.
    filmin rotası. maşallah rotaya gel! midilli'de djam'ın amcası tipik bir mangas. mangas, kısaca grek bitirimi, kabadayısı, delikanlısı. yunan bir arkadaşım bana, sende mangaslık var, dediydi. unutamadığım iltifatlardan biridir. neticede söyleyen yunan, aramızda eyyamcılık türünden riyâkârlık filan da yok, var demek bir bildiği... midillili karizmatik amca da mangas, adamın dibi diyorlar ya şimdilerde (yani adam kalmadı, dibini sıyırıyoruz anlamında söylüyor olmalılar :), eskinin deyişiyle adam gibi adam. teknesi de kendi gibi, tekne gibi tekne. kendisinin ve teknesinin benzerini tanıdığım için, gatlif'in teferruatın ruhunu yakalayan yeteneğini kutluyorum. buna sevme yeteneği demeliyim belki de, bazı şeyleri fark edebilmek onları sevmeye bağlı zira.

    gelelim istanbul'a. vallahi yaşlar fora. perdeye yapışıyordum az kalsın. işte sevmek: belli ki gatlif istanbul'u seviyor. hâlâ istanbul tadı veren yerlerini, özgün mahallelerini, bedestenin güzelim kubbeli damlarında, bayezid'den, süleymaniye'den çarpan ezan seslerini şu şehrin havasını soluyup da ondan bir hisse almamışlardan katbekat iyi hissedip gösteriyor. görmeyen nasıl göstersin? sokağında, semtinde, kentinde inşaat ve betondan gayrısını görmemiş gözün bir kabahati yok tabii, peki gözü o görüntüye mahkûm edenlerin vebali?

    coşkun bir ırmak gibi anlatıyor gatlif: kadınlığı, erkekliği, suriyeli göçmenleri, can yeleklerinden, şişme botlardan oluşmuş tepeleri, yunan krizinde batan aileleri, ekmek teknelerini, tavernaları, efeleri, mangasları, izmir'in kavakları'nı, müziği, dansı, gençliği, arkadaşlığı, yakında mumla aramaktan korktuğumuz istanbullu zanaatkârları...

    belli ki istanbul'u sevdiği kadar ibrahim tatlıses'i de seviyor. geronimo'da da vardı tatlıses, djam hatun da söylüyor: kara üzüm habbesi. yalnız o ne söylemek, o nasıl hisleri fayrap etmek... istanköylü mancoros (mangasın bir üstü) ağbimiz antonis de tatlıses'i seviyor. keyfi yerindeyse bize eski iboları çalıyor. restoranın boş sandalyelerinden birine oturup grek tınılı ingilizcesiyle eskiden türk müziğini çok iyi bilip dinlediklerini, yeni neslin hiçbir şeyden anlamadığını gözleri dolarak anlatıyor. çok fena uzaklara dalıyor antonis, daldığı yerler türkiye, yarımada, değirmenbükü... yanımdaki mangas da dalıyor uzaklara, geçmiş ve gelecek uzaklara... dalgıçların arasında yaşıyorum, diye düşünüyorum, dalgıçların ve vurgun yemişlerin arasında...

    gatlif de dalıyor. dalmış yani belli. yoksa inciyi nereden bulacak?
    vurgunsuz inci kime nasip olacak?
  • tony gatlif filmlerinden müziği çıkartırsanız geriye ne kalır pek bilemiyorum. ancak djam bu kez benim için farklı. örneğin gadjo dilo olmasaydı, tuttu frutti yahut camera'yı bilemeyecektim. ancak djam'da aa bu şarkıyı da biliyorum, aa bunu da derken, acaba filmin ilerleyen dakikalarında bildiğim hangi şarkı karşıma çıkacak diye izledim, heycanlandım. ancak o keşif arzusundan da bağımsız, ortaya yine harika bir yol filmi çıkmış. kayıkçı ve doktor'un söylendiği sahnelerde tüylerim diken diken oldu.

    djam, biraz transilvanya biraz swing biraz gadjo dilo. bu filmlerden tanıdık, benzer sahnelere rastlamak mümkün, djam'da. tony gatlif'in her çalışmasına gerçekten bayılıyorum. teşekkürler sinema, teşekkürler müzik.
  • costas ferris'in rembetiko'sundan yıllar sonra, en az onun kadar müthiş mavi-kara renkte bir film daha geldi, djam.

    19 yaşındayken beyoğlu'nda bir cafe aman'da keşfettiğim rebetiko müziğinden hiç kopmadım, hayat boyu severek dinleyeceğim. rembetiko filmini de en beğendiğim on filmden biri sayarım, sayardım. zira djam'i onun yerine koydum artık.

    çingene yönetmen tony gatlif'den, ege güzeli midilli'den başlayıp güzellerin güzeli istanbul'da tadı damakta kalan bir tur atarak türk yunan sınırından kavala'ya uzanan, oradan da midilli'ye geri dönüp ege'ye açılan, her bir yanı büyüleyici rebetiko müziği ile bezeli, şahane bir yol filmi.

    türklerle yunanlıların ne kadar da kardeş olduklarını bir kez daha gözlerimin önüne serdi, gözlerimi buğulandırdı. içimi de coşkuyla doldurdu. var olsun bu filmi yapan herkes!
  • palto film günleri kapsamında izlediğim aşırı eğlenceli tony gatlif filmi. nedense bu filmini fatih akın’ın tarzına benzettim. başroldeki daphne patakia sen nasıl dev bir oyuncuymuşsun. tek kelimeyle dök tür müş. su gibi allam.kesinlikle büyük bir ödülü hakediyor.
hesabın var mı? giriş yap