• hakki devrim'in basindaki dil hatalarini inceledigi ko$esi.
  • fazla cekirdek citlemekten olur. tavsan boku ile zeytinyagi karistirilip surulurse iyi gelir.
  • (bkz: suz-i dil)
  • ayşe kilimci'nin yeni yazısının başlığı.

    iyi bir edebiyatçının ana dilinde eğitim konusuna nasıl yaklaşabileceğinin iyi bir örneği olmuş yazı.

    "derdimiz, küçük yaşta bile olsa, bir yabancı dilin öğretilmesi değildi, eğitim öğretimin anadil dışında yapılmasıydı…
    yeni bir dil öğrenmeye koyulan o dili anadiline çevirir dururmuş, marks böyle buyurur.
    vakta ki anadilini hiç anmadan öğrendiği bu yeni dili anadiline aktarmadan hep bu yeni dili kullanır, işte o zaman onu öğrenmiş demektir, yani kendi dilini tümden unuttuğunda… (o yüzden, attila ilhan şiirini fransızca söylemeye başladığını fark eder etmez, ülkesine dönmüştü)
    acaba bu hal, başka hayatları, ufukları, tutma hayalleri, eğreti kılık kıyafetleri, sana yabancı sesleri şarkıları, nidaları, ellerin ağzına öykünmeyi de çağırır mı? büyük olasılıkla öyle.
    üstelik dilsiz kalmak, bırakılmak ya da birkaç dil arasında beynamaz olmak, öfkeyi getiriyor peşisıra.
    giderek de düşman olmayı.
    üniversitede yabancı dilden en üst kurdaydık ama okulu bitirince sahada çalıştığımız zaman gördük ki, bu dil geçmiyor… ne ingilizce geçiyor ne de türkçe… muhataplarımız güney anadolu’ya akan kürt vatandaşlar olunca, onların dili de ‘tunne’ idi bizim dilimiz de…
    hiç unutmam, oğlum küçük, eve gecikmişim, ev iş arası elli kilometre, sabırsızlanırken, kucağında bebesiyle bir pamuk işçisi kadın girdi. geçmiş gün, derdini unuttum şimdi, ama, o avaz avaz kendi dilinde söylüyor, ben derin derin türkçe susuyorum, çünkü ne dediğini anlamıyorum. ha deyince çevirmen bulunmuyor o yıllar, bilen de susuyor zaten, dilini gizliyor.
    sağlık müdürü çevirmen oldu. personel gitti, biz üçümüz çevirmen marifetiyle anlaşıyoruz, ben kendi dilimden yazıklanıyorum, çevirmen yani müdür kadına ikisinin anadilinde çıkışıyor. müdür ne söylese kadın uysal uysal dinliyor, bana düşman gözlerle bakıyor… dil kardeşliği bu olsa gerek. kadın dört yaşındaki bebesini hala emziriyor, boş memesiyle, ben oğluma süt vermeye geciktim, acılar içindeyiz ikimiz de… dil yaresi bu işte…"

    yazının tamamı şurada.
  • hakkı devrim'in radikal'deki köşesinin bir alt bölümü. bir araya getirip toplu olarak okumak için birkaç konsol komutu kullanılabilir.

    https://docs.google.com/…_v6wqftsmqc62hkgvbogu/edit
  • her gün radyoda, levent dönmez'den keyifle dinlediğim program.
  • arapça'dan türkçe'ye geçmiş ve zaman içinde halkın kullanımıyla telaffuzları türkçeleşemeye başlayan kelimeleri, arapça telaffuzlarıyla söylenmesini tavsiye eden program. bu yönünü anlayamıyorum işte. ne olacak yani? türkçe konuşurken arapça asıllı kelimelere geldiğimizde arapça orijinalindeki gibi mi söyleyeceğiz? elbet bir değişim olacak. bu tüm dillerde de böyle. ingilizce'den "engagement" dilimize geçtiğinde ingiliz gibi "engagement" demiyoruz ki. "angajman" diyoruz.
  • levent dönmez'in tatlı diliyle günlük hayatta yanlış kullanılan kelimelerin gerçek anlamlarını verdiği program. kimilerinin şu programı dinlemeye çok ihtiyacı var.
  • ntv radyo'da ilk başladığında güzel bir program başlıyor diye heveslendirmişti lakin baymaya başladı. ben artık bu program başlayınca frekans değiştiriyorum. levent dönmez mi hazırlıyor yoksa sadece seslendiriyor mu bilmiyorum ama çok gereksiz kelimeler seçiyor. anlamı farklı kullanımı aynı bir kelime buluyor ve, 'bu kelimeyi bazılarımız şöyle telaffuz ediyor' diyor. halbuki ilgisi yok. o kelimeyi öyle telafuz eden yok. abimiz kendi kendine yanlış telafuzlar icat ediyor. biter yakında bu yayın.
hesabın var mı? giriş yap