• dil polisi, bir dili karakamu'nun kendi kanunları çerçevesinde denetim altında tutan kişi ya da kurumlar için yapılmış bir benzetme.

    dil, aslâ kontrol edilemez çünkü yapısı gereği yaşar ve ne kadar itaat altına alınmaya kalkışılırsa, 'zamanla' kendi bildiğini okumaya devam eder. şuradan örnek vereyim: cümhuriyet'in ilk yıllarında kamutay şeklinde moğolca'dan bir kelime devşirildi. ve tbmm genel kurulu'nu tanımlıyordu. bunu o dönemde yazılan şiirlerden pankartlara değin birçok yerde görüyoruz bu kelimeyi. karakamu bir anlamda 'dil polisi' olarak görevini yerine getirmiş oluyor. ancak şimdilerde kamutay kelimesi yok olmuş durumda. bu; bir geriye dönüş olmaktan öte, dilin 'polis-tanımaz' yapısından kaynaklıdır.

    şu soru akla gelebilir: 'bir dili; başka dillerin etkisinden korumak için dil polisinden başka nemiz var?!… bunun cevabı, aydınlar var şeklinde olmalıydı ancak, bunun da artık imkansız olduğu ortada.

    ikinci konu agramatikalite zira, dil polisi tarafından en sevilmeyen kelime agramatikalite'den başkası değil. belirtildiği üzere agramatikalite, 'anlaşılmazlık derecesinde dilbilgisinden yoksunluk' geliyor. deleuze bu konuda uzun uzun yazmıştır, bunu övmüştür de. lawrance'ı özellikle yere göğe sığdıramaz deleuze amcamız.

    biraz uçuk olsa da, yine de bilinç akışı’na benzetilebilir. evet, maksat odur. merkezden uzaklaşmak…

    (bkz: bilinç akışı)
  • bir dili diğer dillerin etkisinden korumayı kendine görev edinmiş insanlar.

    bir dili diğer dillerden ayıracağı noktayı nasıl seçtiği ise meçhuldür, nitekim, dünya üzerinde konuşulan bütün dillerin kökeni, konuşma yeteneğini geliştiren ilk insanlara (veya adem ile havva'ya) dayanır. dilin saf, mükemmel bir halini belirlemek imkânsızdır. genellikle, gençken öğrenilen dili mükemmel görsek ve sonradan oluşan değişimi yozlaşma olarak nitelesek de, bu böyledir.

    730'lu yıllarda ilk yazılı örneklerini veren türkçe'nin bu ilk örneklerini saf olarak kabul edecek olsak, işimizin ne kadar zor olacağını merak edenlerin, o kadar eski örneklere gitmeye gerek kalmadan, sadece elli sene önce yazılmış metinleri okumaları tavsiye olunur.
  • (bkz: grammar nazi)
  • ılginç ve rahatsız edici bulduğum bir kavram ve uzantısında davranış biçimi.
    bu kavramın muhatabı olan otoriter güç sahibi askeri veyahut devlet kademelerinin öncelikli amacı toplumsal algı yönetimi, taraflarların belirlenmesi ve fikir ayrılıklarının daha belirgin gözlemi ya da değişen rejimin bir öncekinden ayrılması gibi sebebler olarak göze çarpıyor.
    benim açımdan daha fazla rahatsızlık yaratan nokta ise bireylerin bu tavırları benimsemesi. oldukça çirkin, anlamsız, ve zararlı bulduğum bu tutum karşısında kendimce sessiz bir protesto olarak bir çok yazımda imla ve noktalamaya fazla dikkat etmiyor hatta bazı zamanlarözellikle yazım yanlışlarına gidiyorum.

    bu konunun beni rahatsız etme gerekçesini de açıklamak isterim. "dil " yani ingilizlerin language dedikleri ve bizde belkide uygun bir karşılığı" lisan" kelimesi bir olguyu niteler. bu olgu düşünsel aktivitelerimizden başlayarak birey ve toplumu doğrudan etkileyen çok güçlü ve hatta mucizevi denebilecek bir sistem halinde tüm toplumlar ve tüm çağlar içerisinde yaşamış insanların sistemleştirdiği ve kullandığı yegane araçtır.
    bu bahisten üzere dil kavramının önemi vurgulanmıştır. dil, nihayetinde sistemleştirilmiş bir iletişim aracı olduğu için bu sistemin sınırlarına yani imla(gramer) kurallarına bağımlıdır. doğru bir dil kullanımı için bu kurallar şüphesiz büyük önem taşır.
    fakat, dil olgusunun asıl amacı kişiler ve toplumlar arasında iletişimi sağlamaktır. bir duyguyu, bir düşünce ya da kavramı muhatabına anlatabiliyorsa dil amacına ulaşmış bir araçtır. nihayetinde bu bir araçtır. iletişim kurmak için bir araç. anlatmak için bir araçtır. dilin yegane işlevi yegane görevi anlatmayı mümkün kılmaktır. kullanırken önemsenmesi gereken ilk nokta yalnız bu olmalıdır. fakat dil polisliğine soyunmuş bireylerin bu aracı olduğundan farklı bir konumda nitelediği aşikar. de da eki yanlış yazılmış, ki eki orda olmazmış şu olurmuş bu olmazmış. edebi bir yazının değeri belki de bu yanlışlardan kaçarak arttırılabilir. ama bizim için yani sözlük gibi günlük kullanım alanları için bu denli sert bir tepkisellik ortaya koymanın pratik karşılığında ne gibi yararlar görülebilir ki? dahası insanları yazmaktan yani iletişim kurmaktan da uzaklaştırabilir bu tutum.
hesabın var mı? giriş yap