• ilişki sonrasında bilinçli olsun olmasın, acıyı hafifletmek amacıyla sığınılan kapı.

    kızgınlık sonrası bir hışımla her şeyi yok saymak ya da yaşananları kötü bir çerçeve arkasından görmek anlaşılabilir belki ama bilinçli olarak yapmanın mantığı günü kurtarmaktan öte bir şey değil.

    bir gün deyip geçmemek lazım gerçi, "gün" kavramı kişiden kişiye değişir ister istemez. bir ağır işçiyle iş yükü ağır olmayan bir çalışanın, hatta çalışma mecburiyeti olmayanların o günü kurtarma çabası ya da mecburiyeti aynı derecede elzem olmasa gerek. bir tek gününü bile boşa harcama lüksü olmayanların unutma mekanizmasını hızlandıracak şeylerden medet umması kaçınılmaz..

    gene de yaşanmışa burun kıvırmak, hele ki bunu aslında hiç olmamış argümanlar üzerinden yapmak insanın çevresine diktiği demir çubuklar gibi.. hafıza zaten kolonyadan uçucu bir şey, gün gelip bir anıya uzanmak isteyip de kendini bir kafese kapattığını farkedince hissedilenler ne olur acaba? kaldı ki öyle bir durumda bunun ayırdında olma ihtimali de çok yüksek değil gibi sanki..

    gerçi bunu deneyimlemek için yeterli ömür olur mu o da muallâk..
    o güne kadar kim öle, kim kala..
  • içine değersiz bir şeyler katmakla da gerçekleşebilen eylem.
    hoş olmasa da, içine etmek deyişi bu mantıktan yola çıkarak türetilmiştir.
  • zaten değersiz olan ama insanın kendi kendine anlamlar yükleyerek değer kattığı şeyler için de yapılması gerekir.

    o değersiz şey yüklediğiniz anlamları taşıyamadıysa, yüklediklerinizi geri almanız gerekmektedir.
    tüm değeri aslında sadece o kendisine yüklenmiş olan anlamlarda saklı olan şey artık değersizleşmiştir, değersizleştirilmiştir.
    kendi bileceği iştir. kendine yeni anlamlar katacak birini bulması gerekir tekrar değer kazanması için.
    o da olmazsa ilelebet değersiz bir şey olarak kalacaktır. kendi kendine değer katacak kadar yetenekli değilse vay haline!

    istek üzerine gelen edit: bu değersizleştirmeyi en iyi yapan da (bkz: yengec burcu kadını)
  • ekonomi alanındaki tanımı genele uyarlanabilir.. herhangi bir metayı nicelik olarak arttırmak birim değeri düşürür.. sürümden kazanma mantığı bundan feyz alır.. günlük hayatte da geçerlidir.. hergün baklava yesen bir ay sonra öö dersin.. çok sevidiğin arkadaşınla aynı evde kalmaya başlarsan bi sürü sevmediğin yönünü görmeye başlarsın.. çalışırken boş zaman bulamazsın.. bulduğun her boşluğu değerlendirmek istersin.. tatildeyken bir sürü boş vaktin olur ama yapacak hiç bir şey bulamayıp sıkılırsın.. çok bilmiş atlarımız lafı bu kadar uzatmayıp "nerde çokluk orada bokluk" demeyi yeğlemişer.. fena da yapmamışlar..
  • çoğu şey için referans vermek zordur hani. ama konu değersizleştirmekse referans bolluğundan önümüzü göremez hale gelebiliriz.
    insanlar bu anlamda markalaşabilme kapasitesi taşıyorlar; bu türden insanlar görüş açımızı daraltıp bazı bazı bizleri umutsuzluğun zirvesine ışınlayabiliyorlar.
    "işte xx! kendisiii dostlukları değersizleştirmede bir markadır!
    iştee xy! kendisi kadar aşk kavramının altını oyana rastlanmamıştır!"
    çok ustaca bir süreçtir bu, sanki basamak basamak kurgulanmıştır her şey daha evvelinden. "oynayacağımm, yalan üzre şahane sözler edeceğim, tam güveni sağladıktan sonra ortada bırakacağım. yalnızlaştırarak. nihahahaa..."ezeli ve ebedi bi yankı gibi bu replik.
    halbuki "kendi özel dağınıklığında" bırakılmalı insan. tamam belki çok da sosyal normlara uyan bi tanımı yoktur belki varlığının ama kendi özel dağınıklığında sahicilik vardır. ne diye "sızarlar bahçe kapısından..."

    sizin o değer olarak gördüğünüz her şeyin sağlam sandığınız köklerini örseleyerek sizi de zayıf düşürüyorlar. sızıyorlar bir biçimde hayatınıza siz hiç istemeden. kendilerine bir konak bulmuş parazitlerken onlar, siz onları can sayacak kadar benimsiyorsunuz (misal arkadaşlık, aşk). ama o verdiğiniz değerler kümesi an geliyor başınızın üstünde patlayan bir ifrazat balonu oluyor. ve bom. özel sanılan, genelleşitrmelere sırtını vermeden zenginleştirip belki bi anlamda biricikleştirdiğiniz kutsallık bir anda buharlaşıyor. hani o kadar paylaşım? değerli bulmanın ve değerli bulunuyor(sanmanın)olmanın getirdiği güven hissi?
    sizin değer yargılarınızla örtüşmeden büyüyen, en sonunda suratınıza patlayan bir boşluk hissine dönüşüyor. ve güven'den boşluğa düşmenin acısı gerçekten dayanılmaz oluyor...
  • intimate relationship versiyonlarında ilişkinin bitimini ya da bitmeye yüz tuttuğunun en büyük göstergesi.. bir sebeple karşınızdakinden vaz geçmişseniz eğer ya da en azından vazgeçmeye kendinizi ikna etmeye çalışıyorsanız, yaptığı her hareketi, en kralından bir iyiyilik, en güzelinden bir hediye, en masumundan bir öpücük bile olsa bu hanenin altında kayda almaya başlıyorsunuz.. bir sonraki aşama için:

    (bkz: veda etmeyi bilmek)
  • 2010'larda doktorların, öğretmenlerin, tiyatrocuların başına gelen şey. tesadüften öte, bir politika sanırım.
  • "melankolideki kişi kovalamacanın bittiğini ve çoktan ele geçirildiğini hisseder. kendini önce bir av olarak, sonra bir yemek ve son olarak da leş ya da dışkı olarak görür. kıymetten düşme süreci mecazi olarak suçluluk duygusu diye anlatılır. suçluluk özgün olarak borçla aynı şeydi. melankolik yemek istemez, hak etmediğini söyleyebilir, asıl nedeni kendini yen(il)miş hissetmesidir." elias canetti - masse und macht

    (bkz: değersizleşmenin hızlanması)
hesabın var mı? giriş yap