• (bkz: dahili)
  • hapsolmuş, (bkz: hapsolmak).
  • tersi durum için;
    (bkz: hariç)
  • (bkz: de)
    (bkz: da)
  • karışma. karışmış olma durumu. bir de "dâhil" var, "içeri" anlamına gelmekte.
  • bütün hayatın bu temel üzerinde kurgulandığını düşünüyorum, bazen.

    dahil olduklarımız, dahil olmadıklarımız, dahil olamadıklarımız; üç büyük kümemiz varmış gibi. amaç; ilk kümenin doluluğunu arttırmak her daim; dahil olmak iyidir çünkü dışarıda kalmaktansa, katılmak iyidir, her şeyin olabildiğince içinde olmak güvenlidir. ikinci amaç; üçüncü kümeyi olabildiğince boşaltmak, varsın ikinci kümeye geçsin onlar. “olamadım” demektense “olmadım” demeyi severiz nasılsa biz. her şey bizim kontrolümüzde, bizim istediğimiz, planladığımız gibi gidiyormuş hissiyatı var hem sonra, ki bu paha biçilemez. tamamen boşaltamıyorsak da istenmeyen kümeleri, olacaksa da kesişim kümelerinde olmak isteriz. kesişim alanları kalabalıktır ne de olsa, “sadece” kısımlarında yalnız kalma riski yüksek. yok, biz yalnızlığı da pek sevmeyiz.

    tamam, genel kurallar belli. evet, bunları çözdüm diyelim. ama insan bu; durmayı pek sevmez hani, tüm kapılardan içeri girmek istiyor, ve bu ilk kümeyi doldurmak için; en iyi okullara, en iyi notlara, en iyi işlere, en iyi evlere, en iyi arabalara, en iyi sevgililere, en iyi eşlere, en iyi dostlara, en iyi aileye, en iyi maaşlara, en iyi kitaplara, en iyi filmlere, en iyi müziklere, en iyi mobilyalara, en iyi kıyafetlere, en iyi ayakkabılara... (devam edemeyeceğim uzunlukta bir liste düşün işte sen) dahil olmaya çalışıyor. üstelik sırayla da değil bazen, aynı anda. sonra yer kalmıyor, göz gözü görmüyor, adım atacak halin olmuyor. ve kaçınılmaz olarak sen, özene bezene inşa ettiklerin dokunsan üzerine yıkılacak diye nefes bile alamaz hale geliyorsun. gerçekten dahil olmak istediklerini de kaçırıyorsun bu sırada, “bir şey” çıkageliyor; görmüyorsun, “biri” çıkageliyor; “yerim yok” diyorsun. oysa bu gelenler kendi yerlerini de, sana nefes aldıracak tertemiz alanlarını da, yanlarında alıp gelmiş oluyorlar, ama sen farketmiyorsun. sen dahil olduklarını düşmesinler diye sıkı sıkı tutmaya çalışırken, sana dahil olmaya gelenleri kaçırıyorsun...

    küme problemlerini çok sevmezdim zaten ben. hoş, havuz problemlerini de sevmezdim; amaç havuzu doldurmak mı boşaltmak mı anlamazdım. problemleri sevmezdim aslında ben. sorardım bazen; “bu neden böyle?”. “onu boşver, böyle bir soru görürsen izleyeceğin yol bu” derlerdi bana.çoktan formüle edilmiş, sorunsuz çözümler. sevmezdim ya, herhalde ondan şimdi de çözemiyorum bu dahil küme problemini. bu problemlerin bizi hayata hazırladığını çok geç anladım ben; hayatın mantığını kavrayayım derken ezberi kaçırdım...
  • hapsedilmiş "daha!"ya dahil denir. *
  • 'bile' anlamındaki "dahi"nin, "deha" anlamındaki "dahi" gibi telaffuz edilmesinde, dikte bilmeyen, bilmek "te" istemeyen ama sürekli yazmak isteyen ve yazan, yazısıyla rezil rüsva olup, hiç de rezil rüsva olmuş görünmeyen zavallı nesil kadar "a"sı uzun okunan bu "dahil"in de payı büyüktür.
    (l'örnek: "herkes onun arkasından güldü, sen dahil." işte, "sen daaaaahi onun arkasından güldün"ün arkasında bu koca kafalı "dahil" de var gibi... her başarısız okunuşun ve yazılışın arkasında çoğunlukla bir "yabancı" durur zaten. bu kah arap, kah iranlı, hah hayt da fransız ya da ingiliz olabilen "yabancı", salındıkça salınır ortalıkta. "hatalı yabancı" her daim sevilir, sevildikçe -olur olmaz- serpilir. "yabancıya ne gerek?" diye sorulacak olursa, o da doğru. çünkü yabancı da olmayan "sende'mi güldün?" ya da "dünyada'da" gibisinden yazılışlarda çaresizliğin diz boyu olduğunu gözlemlemek mümkün -bkz. cehaletten apostroflar eskittim-.)
  • içine veya arasına girme**, getiri, gelir anlamları olan arapça köklü sözcük.
    ayrıca tahıl da dahilden türetme bir sözcükmüş.

    'benim dahlim yok burada.' diyen hem dahil/katılmış* olmayı, hem karışmak anlamındaki müdaheleyi kastetmiş olur.

    (bkz: dahilek)
    (bkz: dahil olmak)
    (bkz: dahiliye/@ibisile)
    (bkz: duhul), müdahil, müdahele/@ibisile
hesabın var mı? giriş yap