• ic olmayan..
    (bkz: external)
  • için dışı. içi kuşatan. maddenin yüzeyi, kabuk, zahir, görünen, görüntülenen. ve dolayısıyla süslenen, tezyin edilen. dolayısıyla aslı gibi olmayan, aldatan, kandıran, şaşırtan. acayip bir şey.
  • çocuklara göre silahla ateş ederken çıkan ses.

    +dış dış.
  • "kendimi kabuğu olmayan bir iç gibi hissediyorum. iç sadece içim. h'yi attım iç kaldım. eskiden de hiçtim, hatırlıyordum. hiçliktim eskiden. ne zaman h’yi atarak iç kaldığımı iyi hatırlıyorum. kabuğun içten ayrı olduğunu düşünmeye başlamıştım.bir gün kabuğum çatladı ve fakat içime bir şey olmadı. o zamandan beri kendimi sadece iç olarak duymaya başladım. artık kabuğa gereksinimim yoktu. için hem dış hem iç olduğunu anlamıştım artık. o gün yani artık içten ibaret olduğumu anladığım gün sokağa çıktım ve dışarıda devinen, arzunun müphem nesnesi olarak dolaşan içsiz kabuklar gördüm. içimi göremiyorlardı. içi kabukla görmeye alışmıştı gözleri. gözlerime baktım kabuğu yoktu. ellerim içti, ayaklarım, adımlarım içti. biçimi yoktu. bu yüzden beğenmiyorlardı. biçimsiz diyorlardı. sadece içim olunca biçimim olmuyordu."
    sadık yalsızuçanlar
    hiç
  • dışına çok önem veren veren, içine önem vermeye fırsat bulamaz çünkü dışına önem verdiği için hep onunla uğraşır. aklı, kalbi hep dışındadır.
    kendisinin dış görünümü de çok önemlidir, etrafının dış görünümü de. dıştaki evi ile uğraşırken, içteki evi ile uğraşamaz. çünkü meşguldür. dıştaki çocuklara yardım eder, içteki kalp çocuğunu beslemez, dıştaki insanların hayatına bakar, içteki kendi hayatına bakmaz, dıştakinin düşüncesini düşünür, içteki kendi düşüncesini düşünmez. içi harap bir haldeyken dışını düşünür ama içini düşünmez... hep dışıyla meşgul olan, nasıl manevi olarak gelişsin ki? hep dışa bakan nasıl iman, marifet, ahlak gibi konulara yönelsin ki?
hesabın var mı? giriş yap