• sınır tanımayan teknik death metal grubu theory in practice'in, teknik death metalin şu anki sınırlarını çizdiği kusursuz albümü. death - the sound of perseverance'tan sonra, bana müzikal anlamda şok yaşatan ilk albüm. tarifsiz bir müzikal deha ürünü. zor şeyler dinlemeyi sevenler için tam bir ziyafettir.
  • bastan soyleyeyim. binden fazla grup ve on binden fazla şarkı dinledim. ama böyle bir şeyin yanına yaklaşan başka hiç bir şey duymadım. böyle bir şey olamaz. bu müzik günümüzden yirmi yıl sonrasının müziği gibi. böyle bir şey duymadım, bundan sonra da duyacabileceğimi sanmıyorum. (bu grup dışında.) bu albüm hayatımda yaşadığım 3-4 müzikal şokun en büyüğünü bana yaşatan albüm. beni oturduğum koltuğa yapıştırmış, ağlamaklı yaparcasına hayrete düşürmüş bir “şey”.

    belli bir türe sokmak albümü sıradanlaştıracağından, “olabilecek en komplike metal müzik” desem yeterli sanırım. ama bu “spastic ink” ya da “spiral architect” tarzı bir deneysellik değil. burada deneysellik ya da farklı olma çabası falan yok. bu sadece bir dehanın hayalgücünün yansıması gibi.

    buradaki yaratının tarifi çok zor olsa da, bir şekilde tarif etmeyi deneyeceğim. aklın alabileceği en uç şekilde teknik, ağızları açık bırakan bir progresiflik, virtüözite düzeyinde müzisyenlik, hayal gördüren melodiler, kulağa batmayan, çok öne çıkmayan ve her dediği anlaşılan bir brutal vokal, isveç’in en iyi davulcusu olarak gösterilen bir davulcunun performansı, metal müzikte gitar kullanımının ulaşabileceği son nokta ve “bunu bir insan zekası nasıl yapabilir?” diye düşündürten şarkılar.

    ilk olarak bu albümdeki müzik, “hayatımda duyduğum icrası en zor metal müziği”. gitar çalan arkadaşların kulaktan şarkı çıkarabiliyorlarsa, bu albümün herhangi bir yerini açıp çalmayı bir denemelerini öneririm. eğlence dolu otuz, kırk saniye yaşayacaklar. tüm müziği tek başına yazan, tüm gitarları çalan (kendi kendine öğrenmiş) ve su katılmamış bir müzikal deha olarak gördüğüm peter lake’in muazzam yaratıcılığını ve hiç kimseye benzemeyen gitar çalışını yazıyla anlatmama imkan yok. benim için şu an itibariyle, metal müzik konusunda yeryüzündeki en üstün insan. tek diyebileceğim “akıl almaz”.

    müziği tarif etmeye çalışayım. atheist, death, cynic gibi grupları karıştırın, üzerine dimmu borgir’i biraz hatırlatan klavyeler koyun ve üstüne de malmsteen’in death metal çalan halini düşünün. sonra da bu karışımı öyle bir hale sokun ki bu bahsedilen grupların hiç biri aklınıza bile gelmesin. sololar insanı uçuran cinsten. hayatımda dinlediğim en yaratıcı sololar. her biri öyle. peter lake adeta bir klasik müzik orkestrası gibi gibi çalıyor. düşününce bile tüylerim ürperiyor.

    burada yaratılan müziği en iyi açıklayan kelime; “sürreal” olacaktır sanırım. çünkü bu, günümüz için gerçek olamayacak kadar üstün bir yaratım.

    ilk şarkı “colonizing the sun”daki ritm zenginliği, melodiler ve takibi oldukça zor müzikal yapı zaten dinleyiciyi saniyesinde şok ediyor. bu albüm ne olduğu anlaşılmayan sertlikte bir brutal death metal albümü değil. dediğim gibi; müzikal dersler içeren ve her anı şok eden bir yolculuk. her enstruman tek tek müzisyenlik ve özgünlük dersleri sunuyor. bu albümü metal müziği iyi bilen insanların bir kez dinlemesini çok isterim açıkçası. çünkü burada “sıradan” hiç bir şey yok. ama zaten bir kere dinleyerek albüm hakkında bir fikriniz oluşması da pek mümkün değil çünkü bu albümdeki tek bir şarkıdan sıradan bir metal grubu bir albüm yapabilir. ancak bu sizi korkutmasın. bu albümde amaçlanan “kimsenin anlayamayacağı” şeyler ya da “müzisyenlik gösterisi” yapmak değil. zaten albümü benzersiz kılan da bu. bu kadar zorluğun, kompleks yapının ve sınırları zorlayan teknik ve progresifliğin daha da önünde, çok çok başarılı düzenlemeler ve şarkı besteleme kabiliyeti var. burada gitar ya da davul solosu değil, yanlızca akılları zorlayan gerçek anlamda “şarkılar” dinliyorsunuz. zaten her şarkı içinde barındırdığı zenginlikle başlı başına müzikal birer yolculuk gibi.

    bu müzikle ilgileniyorsanız, biliyorsanız, zor dinlenen aşırı komplike ve üstün müzisyenlik barındıran şeyleri seviyorsanız ve de piramitin en tepesindeki noktayı merak ediyorsanız; bana ve kendinize bir iyilik yapın ve bu albümü bir şekilde edinin. edinin ve bana; “colonizing the sun”daki 1.57'de başlayan ve 3.14'e kadar devam eden müzikal “zafer”i, yine aynı şarkıda 4.47'de giren melodinin nasıl manyak bir beyinden çıkabileceğini, “the psychomantum litany”nin baştan sona nasıl yazılabileceğini, “shapeshifter”ın 1.03-2.32 arasının neden hayatımda duyduğum en “büyük” müzik olduğunu (yalvarıyorum bunu bir duyun..), “the clockwork that counts aeons”un insanı adeta ezen dehasını ve son olarak da bir albümdeki bütün soloların, eksiksiz nasıl olup da insanı yorgun bırakan bir zenginlikte ve kalıplara sığmaz olabileceğini bana anlatın. bu albümü bilen tek kişi olmak ve kimseyle bu albüm hakkında konuşamamak, bu yaratıyı paylaşamamak gerçekten üzücü.

    benim açımdan, metal müziğin yaratıcılık anlamında şu ana kadar ulaştığı sınır bu albüm. “progresif” kelimesini anlamsızlaştırırcasına komplike, “nasıl olabilir?” diye bağırtırcasına üstün bir yaratım. bu albümü henüz duymadıysanız, emin olun ki henüz metal müzik konusunda yapılabilecek her şeyi duymadınız.

    son söz; hayatımda dinlediğim en benzersiz albüm. yanına yaklaşanını bile duymadım. benim için müzikal bir tapınak.

    daha da ileri gideyim. yaklaşık sekiz yüz albümlük bir metal müzik arşivim var. “bir tane seç kalan tümünü çöpe atacağız” deseler, hangisini seçeceğim konusunda bir saniye bile düşünmem.
  • albümle aynı adı taşıyan ve mükemmel introlu theory in practice eseri.
    (bkz: sözlerini de vereyim tam olsun)

    sunstorms, spirits enters the solar domain
    deceased, off to a horizion in flames
    burning, ten thousand degrees are there to embrace
    unharmed, we drink from the lava ablaze
    worthless are the flesh cages now withering one astrological unit away
    severed from the flesh, leaving all earthly behind
    swarming to the afterlife, the astral projections searches and finds
    submerging in to the corona, sharing body with the solar entity
    diving into the lava ocean, rising again in solar purity
    ether bodies swarm, colonizing the sun
    here dwells all of those we thought of as gone
    solar colony, a haven for the deceased
    awaken to a new form of life in symbiosis with the stars
    colonizing the sun, finally released
    heat waves burning away the bitterness
    released from life's pain and distress
    solar flares, luminous from the sun they are bled
    northern lights, aurora borealis, a sign of the dead
    those thought of as gone, united as one
    colonizing the sun, finally realized
    a haven for the deceased
    awaken to a new form of life in symbiosis with the stars
    colonizing the sun, finally released
  • bu albümdeki replica dawn parçasının 2.16 da başlayan melodisi yeryüzündeki en sakat müzisyenlik sınırlarından biridir ve üzücü ki sadece 20. sn boyunca doğada görülmüştür.
  • koca teknik death metal camiasında bundan daha iyi albüm 2013 yılında dahi hala yapılamadı.
  • şu albümü remaster edip piyasaya sürücez 3 5 bin tl borç lazım dese bu adamlar gelip gözümü bile kırpmadan karşılıksız veririm yemin ediyorum. 2006 dan beri abartısız haftada en az 3 kere dinlemişimdir şu albümü baştan sona. nerdesin peter lake reyiz yap güzel bişeyler de sevindir garibanları üşüyoruz. bu kadar da zirvede bırakılmaz mı amk bu albüm nedir bunu yaptıktan sonra dünyadan kaybolunur mu?
hesabın var mı? giriş yap