codename dustsucker
-
bark psychosis'ten nihayet 10 yılı aşkın bir süre sonra yeni bir kayıt geldi. 10 yıl önce 10 yıl sonra ikileminde yitirilmeyecek cinsten bi albüm.simon reynolds onlar için post-rock terimini ortaya atmıştı. şimdi bark psychosis için yeni bir terim yok. ortalıkta dolanan bir sürü şeyden azar azar giyinmişler.
-
hex'ten çok farklı bir albüm ve tabi tracklisti:
1 from what is said to when it's read 5:29
2 the black meat 6:41
3 miss abuse 6:15
4 400 winters 5:48
5 dr. innocuous/ketamoid 1:04
6 burning the city 5:11
7 inqb8tr 7:57
8 shapeshifting 6:01
9 rose 5:50 -
pete beresford - vibraphone
colin bradley - guitar
anja buechele – vocals
rachel dreyer – piano, vocals, wood flute
shaun hyder – sindhi tamboura
lee harris – drums
alice kemp – bowed guitar
t.j. mackenzie – trumpet
david panos – bass
graham sutton– guitar,piano, melodica, bass, emulator,vocals -
yıllansa da asla eskimeyecek eskiyemeyecek bir albüm. kişisel tecrit zamanlarının gerçek klasiklerinden...
https://www.youtube.com/watch?v=xyequec45rw -
hits differently.
insan önyargılarının kurbanı olmayagörsün, kaçırdığı şeylerin haddi hesabı yok gerçekten.
geçmişe takılıp kalmak gibi insanların ilerleyemediği, farklılaşamadığı hayatın bütün noktalarında olmak gibi, müzik de buna benziyor, her sanatçının albümünün, bir önceki gibi olmasını istiyor, kıyaslamalarını buna göre yapıyorsun. hikayenin baş rolündeki hex'de bunun gibiydi benim için. hex'i hayatına bir şekilde dahil etmiş insanlar, artık bambaşka bir tarikatın üyesi olmuşlardı farkında olmadan zaten.
önyargılardan bahsetmişken, bu albümün ilk 10 saniyesi dünyanın en osuruk girişi olabilir. her başladığında kapata kapata yıllarca resmen dinlemedim bu albümü.
albümün ismi de ///codename: dustsucker, bence albümün dünyasıyla uyumlu değildir, bende futuristik, yer yer cyberpunk evreninin hacking dünyasını çağrıştıran bu albüm ismi, içine girince hiç de öyle olmadığını hissettirir, çünkü bu albüm hex'in gerçek ruhani devam albümüdür.
1 - from what ıs said to when ıt's read
tabii ki ilk vurulduğum şarkı, bir süre takılı kaldığımı hatırlıyorum bu şarkıda. aslında bu albümü bütün olarak çok fazla dinleyemediğimi de biliyorum. her seferinde albümdeki bir şarkı beni çekiyordu orada biraz vakit geçiriyordum. ilk 10 saniyesini atlatırsanız pişmanlık kuyusunda diplere doğru yol almanız olası.
can my life wait any longer
bir şeyleri gerçekleştirmek için illa da bir işarete gerek yok
2 - the black meat
klavyeye oldum olası mesafeli olsam da, burada tutturulan ton * bu dünyadan değil kesinlikle. trompetiyle gitarıyla adeta basit bir jazz eseriymiş gibi davranan
and i wonder
where you are now
yeah, take me down
love's gone
buram buram bir ayrılık şarkısı da değil de ne, bir ingiliz ancak bu soğukluğu bu kadar net anlatabilirdi, siyah et ise ancak çürümüş ve kokuşmuş bir etin bıraktığı nahoş hissin alegorisi olabilir.
3 - miss abuse
geçen sene spotify'in bana sene sonu dinlenen şarkılarda çıkardığı faturada en baştaki isim. aşırı muğlak bir şarkı olsa da zaten, sayın abuse da tanıdığım en enigma kadınlardan birisidir. şarkıya eşlik eden metronom, hex'deki pendulum man'i çağrıştırır. muh-te-şem mekanik tonda bir klavye solosu vardır. hatta sanırım sırf o kısmı için dinlemiş olabilirm bu şarkıyı.
ayrıca buse isimli arkadaşınıza yollanmayacak şarkılar listenizde olmalıdır.
eyes that shine
you act so young baby
you'd better act your age
4 - 400 winters
davullar güzel bir talk talk duruşudur, bu davulları sabaha kadar çal dinlersin. vibrafon'u da tortoise özelinde bilip sevmiş birisi olarak, bu şarkıya da çok güzel yakıştırdım, yumuşatıcı bir etkisi olmuş. ep olarak da çıkmış olan 400 winters, ismi üstündedir. sanki bundan önceki şarkılar o etkiyi yapmıyormuşçasına ingiltere'nin herhangi bir boş sokağı bu şarkıya fon olabilir.
loose rain
let us rest
5 - dr. innocuous / ketamoid
beyin yakan bir geçiş şarkısı, genelde radarımdan kaçar. 400 kış yaşayıp ortalığı ateşe vermeye bir geçiş olabilir. ketamoid = katemine mood?
6 - burning the city
biraz ilüstrasyon işlerinden anlasam bu şarkıya bir şeyler çiziktirirdim muhtemelen, güzel yorumlara açık.
one
two
three
three
three
.
.
güvende olduğunu bildiğiniz ama ulaşamadığınız o insan gibi.
i guess she's sticking around
where she can't be found
she can't be found
she's kinda sound *
7 - inqb8tr
albümün zayıf halkası olarak gördüğüm tek şarkısı, filler olmuş biraz, heyecansız
the past has gone
lift up your weary head
make a new start
yerinde de olmuş bence, hep yoğun nereye kadar dayanır insan
8 - shapeshifting
güzel kaotik efektler barından bir şarkı, rachel dreyer vokallerde. okumasını yapamadığım soyut bir şarkı.
9 - rose
ne diyebilirim ki bilmiyorum, taşıyıp taşıyıp en sonda yine vurmuştur.
vertraue mir * tekrarlarından oluşsa da, bu 50 dakika sonrasında artık ortada güven falan yoktur.
nick talbot'un da dediği gibi
trust is a hard thing to come by these days
ingilizin neşesi de hüznü de bütün diğer milletlerinkinden daha pis. bark psychosis'in de yarattığı sokaklar, duygu durumları da böyle. grubun gerçek kimliğini oluşturan hex'le birlikte grubun arketip seslerini oluşturur. ep'leri single'larında da çok güzel şarkılar vardır ama çok farklı karakterlerdedirler.
şu dünyada kaç senem var daha bilmiyorum, merak ettiğim hajime no ippo ve berserk'in sonunu görmek ise, bir de graham sutton'ın üçüncü bir bark psychosis albümü yapması var bir gün. 17 sene insanın hayatında benzer evrenleri oluşturmak için yeterli bir süre. belki bir gün.
daha fazlasını arayanlar bu grubun kuzeni, hood'un 90'lar albümlerine göz atabilir. yağmur altında saçak altında boğulanların diğer bir dünyasıdır o da.
(bkz: rustic houses forlorn valleys)
çok gelişigüzel yazdım, bu yazıyı bir daha okumayacağım.
ayrıca future gf, bana bu albümün plağını al.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap