*

  • sadece dublajlarla sınırlı olmayan apayrı bir biçemdir. önünüze yazarını ve başlığını bilmediğiniz iki metin konulduğunda, okuyup hangisinin çeviri olduğunu anlıyorsanız, o sonuca varmanızı etkileyen her türlü ibare, kelime ve seçimler "çeviri türkçesi" dediğimiz şeyi oluşturmakta.

    zaman zaman metnin "çeviri kokması" şeklinde isimlendirilse de, bu "koku" apayrı bir tartışma mevzuudur.
  • çoğu zaman, anormal bir durumla karşılaşılmadıkça normal hayatta kullanılmayan türkçe'dir. ama bir de şu vardır ki, iyi çevirinin çeviri olduğu anlaşılmaz.

    konuyu öyle bir şekilde açalım ki, aynı zamanda örnek de vermiş olalım* (akademik çeviri).
    kişi*, bir kitabı ya da diğer herhangi bir basılı eseri eline alıp onun sayfalarını karıştırmaya başlayınca, içerdiği bilgiler kişiye ne kadar mâkul* gelirse gelsin, o bilgilerin kişiyle aynı dili konuşan bir başka kişi tarafından üretilmediği ve yazıya dökülmediği derhal* anlaşılacaktır (haddinden fazla uzun cümleleri - şart koşulmadığı halde - bölmemekte ısrar eden, ama dilbilgisine de saygılı çevirmenin çevirisi). çünkü bir eserin çevirisi, sıklıkla*, eserin yazıldığı dilin özelliklerinden kalıntılar barındırırken, nadiren* çevrildiği dile tam olarak uyum sağlar (hatalı çeviri). gerçekte bu, her iki dilin özellikleriyle de yakından ilintilidir (çeviri olduğu bariz olan çeviri). "bir fındık kabuğunda", okunan çeviri, çeviri olduğunu okura sıklıkla hatırlatıyorsa, bu, çoğunlukla onun daha iyi çevrilmiş olabileceği olasılığını akla getirir (sana hiçbir şey demiyorum. (bkz: in a nutshell)).

    *** ben de çeviri yapan sözlük yazarı arkadaşlarım kadar iyi biliyorum ki, çeviriyle uğraşan, bu işten para kazanan herkes, ne kadar yetenekli olursa olsun, amatörlükten bir türlü sıyrılamamış kişi ve kuruluşlar yüzünden böyle çeviriler yapmaya itilebilir. bu her çevirmenin başına en az bir kere gelir (özellikle mot a mot çevirilerde).

    bazen de orijinal halinin her cümlesinden argo damlayan, ama türkçe'ye yumuşatılarak çevrilmesi gereken metinlerde karşılaşırız bu gibi durumlarla ("lanet olsun", "kahretsin" gibi). ancak bu, yukarıdakinin aksine, kuruluşun profesyonelliğiyle ilgilidir (bkz: american chopper), (bkz: discovery channel), (bkz: ntv), (bkz: zam istemek).
  • en çok öztürkçe kelime kullanma takıntısına mı deliriyorum, yoksa bağlaçlarla filan uzamış başı sonu belirsiz olmuş cümlelere mi epilepsi krizi geçiriyorum karar veremiyorum. verdirtmeyen. mujiklerin francala yemesinden bahsetmiyorum, o başka birşey.

    ama mesela şimdi okuduğum kitapta milyon tane şöyle şey var (uyduruyorum): onu bu yaşantıya yönelten itkileri sorgularken bu sözcükler ona bambaşka ve süreğen bir geçmişi anıştırıyordu. tanrılar aşkına nedir şimdi bu? yani türkçeyi muhafaza ve müdafaa etmeye kendini memur etmiş bir asker olabilirsin. ama dediğin anlaşılmıyor kanka. sana puanım sıfır. yok sana puanım. bir tek sen çevirmişsin kitabı, ispanyolca da bilmiyorum ve türkçesini de okuyamıyorum senin yüzünden.

    şimdi kitabın 128. sayfasında kalakaldım. cümle şu: bu beklenmedik tutum değişikliğinin nedeni anlatıcının, oldukça dikkatle kullandığı egemen olmak fiilinde aramalı, öyle ki, aktarıcı olma niteliği bu yüzden neredeyse güme gidiyordu -bu nitelik elbette önemliydi, çünkü o olmasaydı dışarıda neler olup bittiğini hiç öğrenemeyecektik-, evet, o bize bunları anlatmamış olsaydı, o olağanüstü olayları hiç mi hiç bilemeyecektik, oysa herkes bilir ki, ne tür olursa olsun bir olayın betimlenmesi, can alıcı ve uygun terimlerin kullanılmasıyla önem kazanır.

    evet, bu tek bir cümle ve ben, çevirmen aykut derman yüzünden sayfa 128'de geçirdiğim zamanı ispanyolca kursunda mı geçirseydim acaba da kitabı orijinalinden okusaydım, daha mı az yıpranırdım hesabı yapıyorum. yani ne olur, seni dava mı ediyorlar tek bir cümleyi alıp üç cümleyle çevirince? böyle virgüller yetmeyip de tirelere filan geçmenin, süreğen bir kabızlığın ne gereği var ki? hem kitabı çevireyim, hem okuyan anlasın, hem dünyanın en zengin dili olan türkçemizi canım pahasına koruyayım, hem de romanın cümle sayısı aynı kalsın. bu nasıl bir şey ki anlamıyorum ben.
  • mesaj alımına kapalı olan psikanalist olduğunu iddia eden arkadaşa sorulan sorulardır.

    1- tembelliği yenmenin bi formulü var mıdır?
  • (bkz: -yor olmak)
hesabın var mı? giriş yap