• fransiz yazar,senarist,yonetmen breillat in 12 adet kitabi,9 adet uzun metrajli filmi bulunmaktadir.

    36 filletta
    romance x
    parfait l amour

    basari kazanmis filmlerinden bazilaridir.
  • (bkz: kusursuz aşk)
  • zor bir yonetmen oldugu bilinir. filmlerindeki cinsel iliski sahnelerinde gercekten cinsel birlesme istemistir. oyunculari ve set ekibi 'romance x'in cekimleri sirasinda seti terk etmek, kusmak gibi tepkiler vermislerdir. ayni filmde kadinin kocasini aldattigi adam aslinda bir porno yildizidir, bu nedenle de odun gibi bir oyunculuk sergilemistir (bkz: rocco siffredi).
  • (bkz: romance x)
  • 17 yaşındayken yazdığı kitap sakıncalı bulunup 18 yaşından küçüklere yasaklanmış, böyle yaman çelişkiyi insanoğlu tarihine kazandırmıştır kendisi.
  • (bkz: a ma soeur)
  • fransız sineması irdelenirken görmezden gelinemeyecek kişilerden birisidir.
  • ilk filmi 15 sene beyazperde görememiş, 17 yaşında yazdığı ilk romanı -l'homme facile- 18 yaşından küçüklere yasaklanmış yönetmen/yazar.
  • 13 temmuz 1948 doğumlu fransız kadın yönetmen.
    kendini david cronenberg gibi "bedenin sineması"nı yapan biri olarak görürmüş. a ma soeur ve romance x gibi filmlerinde 7 dakika gibi uzun sevişme sahneleri görmek olasıymış. catherine breillat cinsellik, yakınlık, cinsiyet çatışması ve kardeş rekabeti üstünde odaklanan filmler yapan bir yönetmen olarak tanınıyor. cinsellik ve şiddetin ayrıntılı resmedilmesi onun ayırıcı özelliği. bazı romanları çoksatar olmuş. porno yıldızı rocco siffredi'yi romance x ve anatomie de l’enfer filminde oynatmış.
  • bir arşiv değiş tokşu sonrası kendisinden haberdar olduğum yönetmen (yazarmış da aynı zamanda fakat okuma şansı bulamadım). merakla açtığım filmlerin hepsinin ortak bir noktası var cinsellik. kimileri bu ortak noktayı seks, seksin psikoloji hatta fizyolojisi olarak da değerlendirebilir.

    fakat önemli ve bence unutulan bir nokta, filmlerinin ki okuduğum eleştrilerde ya bir iki cümleyle değinilen ya da hiç değinilmeyen sonları. yönetmen kesinlikle ama kesinlikle gereksiz ve saçma sonlar yaratıyor filmleri için. onun mantığıyla yeryüzünde yaşayan her insan ya psikopat ya da katil olmalıydı. bu yüzden film boyunca "hmm ilginç bir bakış açısı" "hmm farklı bir yorum, olabilir ama" dediğiiniz tüm insan psikolojisi çözümlemeleri yerle bir oluyor gözümde.

    tabii ki bizlerin gütmesi gereken bir kaygı değil yönetmenin hangi psikolojinin hangi sonuçlar doğurduğuna dair olan önermesi. önemli bir nokta da değil belki film eleştrisinin analiz düzeyi yapmak için fakat yönetmenin iki iddiası var filmlerinde, (1) herkes bunları yaşıyor, (2) bu yaşananlar kesinlikle bunları doğurur. bence başlıbaşına temelsiz, dayanak noktası olmayan iki argüman.

    sonuç olarak, filmlerinin yapılış mantığı doğru olsa da çok iddialı önermelerle gelmesi beni çok soğuttu filmden. bir şeyler yazayım bitince dediğiniz film bittikten sonra kadın saçmalıyor deyip kapatıyorsunuz ekranı.

    ha şu da doğrudur, evet olumlu anlamda rahatsız edici bir filmdir. ama böyle filmlerin özelliği düşünülmeyeni düşünmek gösterilmeyini göstermektir onlar üzüerinden sonuca (genellemeye) giden bir denklem kurmak değildir.
hesabın var mı? giriş yap