• cannonball adderley quintet in chicago olarak da bilinen bu albüm için günlerce konuşup kafa şişirebilirim. belki boyumu aşan bir ifade olabilir, ancak tüm zamanların en iyi hard bop albümü budur. arada sırada giant steps'i de ön plana alırım, ancak bu albümden vazgeçemem. aynı türde eserler sunsalar da taban tabana zıt bir alto ve bir tenorun* ortak çalışması kesinlikle haz veriyor. düşününüz, aynı zamanda başarılı bir lisede müzik öğretmenliği yapan son derece 'efendi' olarak bilinen cannonball adderley ve diğer yanda eroini baz alarak yaydığı derin düşünceleri ve gerçekçi duygularıyla avant-garde'ın yaratıcısı; belki de tek savaşçı: john coltrane. kontrbassta otuz üç yaşında aramızdan ayrılan, ardında binden fazla kayıt bırakıp caz mavisi dünyanın kurşuni bir gökyüzüne sahip olmasının nedeni paul chambers, piyanoda caz ve blues arasındaki son köprü olarak adlandırabileceğimiz hard bop tarihinin mccoy tyner ve red garland'la birlikte en iyi isimlerinden wynton kelly ve bateride o dönemler pişmekte olan; gelecekte adından "kind of blue'nun ritmi" şeklinde bahsedilecek bir başka duayen: jimmy cobb.

    albüm bop'tan öte -direkt anlamıyla- hard başlar. sanki yüzyıllardır çalmayan cannonball & coltrane'in bir anda nefeslerinin tümünü o anki notaya harcadıklarını düşündüren limehouse blues'la; leziz bir caz standardıyla başlar. ikinci parça da bir caz standardıdır, ancak limehouse blues yorgunluğunun üzerine düşen en güzel gölgedir aynı zamanda. evet, stars fell on alabama yalnızlık yıldızlarının alabama'dan yansıyarak duygularınızı şekillendirmesidir. üçüncü parça wabash ise cannonball'ın wabash cannonball'a bir göndermesi olup, standartlaşmadığı için hayatım boyunca kıvanç duyacağım bir parça. çünkü insan bu denli nadide bir eserin farklı yorumlarına tahammül edemiyor.

    gelelim grand central'e. altı şarkılık bu albüm için 'ne dense boş' tanımını yapmamamın belki de tek nedeni grand central. küçük bir çocuğa cazı sevdiren, hayatımı baştan aşağı şekillendirmiş, bir dönem önüme gelene "selamlar, şimdi cannonball ve coltrane'den cazın daha doğrusu hard bop'ın tanımı, grand central gelecek. 3 şubat 1959 polygram records* çıkışlı albümün en nadide ve güzel parçası." dedikten sonra kulaklıklarımı takıp mutlu adımlarla uzaklaşmama neden olmuş ölümsüz eser. kelly'nin mükemmel piyano solosundan yakaladığım jack daniels tadı mı desem, aynı anda iki saksofonu üstlenip yorumlamayı mı denesem.. anlatılamıyor. john coltrane'in beste yeteneğini her zaman mükemmel bulmuşumdur, ancak bu şarkı için.. sanırım daha fazla söyleyebileceğim bir şey yok, evet yok.

    you're a weaver of dreams'le sakin moda geçerken bu parçanın bitiş parçası* için bir hazırlık olduğunu hissettiren efsane albüm, the sleeper'ın bitişiyle derin bir nefes alıp duygulandırır. evet, bir hard bop albümüyle duygulanacak kadar kafayı sıyırmış olabilirim ancak bu denli improvize soloların, nefis girişlerin ve can alıcı bitirişin ardından bir cazseverin hüzünlenmesine hak veriniz.
hesabın var mı? giriş yap