*

  • can yayınlarından aralık 2004te cıkan burmese days cevirisinin adi.
  • (bkz: burmese days)
  • george orwell'in yazdığı, burma'daki ingiliz sömürgeciliğini eleştiren roman. sömürge yılları boyunca satışı hindistan ve burma'da yasaklanmış, okuyanlar yargılanmış.
  • yazarına olan saygımdan dolayı okumak için kendimi zorladığım ama akıcılığı olmadığı için yarıda bıraktığım roman.
  • şu an okumakta olduğum kitap, istisnasız en berbat george orwell imzalı eser
    hikayenin kahramanlarından birinin, çalılıklar içinde kaybolup yaşadığı yere gitmesi tam üç sayfa
  • ıngiliz somurgeciligini elestiren yapit.george orwell okumaya lisede felsefeden dönem ödevim olan hayvan ciftligini okuyarak başladım.sonrasında 1984 ve burma günlerini okudum.sanırım george orwellin bütün kitapları okunmaya değer.
  • george orwell’in kesinlikle okunması gereken bir kitabıdır. ingilizlerin sömürge için gittiği ülkelerde insanlara yaptığı muamele ve o insanların tepkisinin, kısaca sömürgelerin sosyolojik yapısının oldukça ustalıkla anlatıldığı kitaptır.
  • siyasi oyunların ne kadar çirkin, güç isteğinin ne kadar tehlikeli ve ahlaksız, kadın-erkek ilişkilerinin ne kadar sinir bozucu olabileceğini bizlere gösteren george orwell efsanesi.

    ingiliz sömürgesi altındaki burmada yaşayan flory isimli ingiliz bir adamın hikayesini anlatan ortaları biraz sıkıcı ancak sonlarına doğru akıcılığına kavuşan güzel bir kitap.
    flory; sabahları cin içerek uyanan, fahişeler, orman gezisi ve kulüpte sıkıcı sohbetler ile hayatını geçiren kötümser neredeyse hayattan vazgeçmiş bir adam. siyasi oyunlar ve ingiliz sömürge ırkçılığının içinde yaşama tutunmak için bir şeyler arıyor ve olaylar gelişiyor.
  • birmanya, bugünkü myanmar; insanların vücut renkleri sebebiyle küçük görüldüğü ve aşağılandığı; avrupalıların -sözde- kalkındırmak amacıyla yerleştiği bölgedir. orwell kitapta avrupalıların yerlilere nasıl kötü davrandıklarını, onları nasıl soyduklarını ustaca bir dille anlatır. avrupalıların gözünde yerliler 'vahşi' ve 'ilkel' bir topluluktan öteye geçmez. sınıf ayrımının bütün iğrençliğiyle gözler önüne serildiği kitapta en üzücü nokta yerlilerin kendilerini aşağılık ve çaresiz görmeleridir. yerlilerin en bilgililerinden bir doktorun dahi avrupalıların üstün olduklarını söylemesi şaşırtıcıdır.

    kitapta dikkat çeken şey çok sayıda 'aitlik' anlamına gelen kelimenin varlığıdır. bu kelimelerin dillerinde olması yerlilerin avrupalıları sahipleri olarak, kendilerinin de köle bir topluluk olduklarını kabul ettiklerini gösteriyor. o dönem bir beyaza karşı gelmek işlenebilecek en büyük suç sayılmaktadır. her yıl toplanan vergiler için küçük çaplı ayaklanmalar olsa bile bunlar kısa süren kargaşalardan öteye gitmemektedir. bu ayaklanmalarda hayatını kaybeden yerlilerin hiçbir önemi yoktur:

    "burma' da her yıl yaklaşık sekiz yüz kişi öldürülür; bunun hiçbir önemi yoktur; ama bir beyaz adamın öldürülmesi canavarlıktır, kutsal şeylere karşı işlenmiş bir suçtur."

    kitapta yazar, okurlarıyla başkahraman flory üzerinden konuşuyor. flory bir ingiliz, ancak ingilizlerin burmada bulunmalarını “hırsızlık” olarak nitelendiriyor. bu düşüncelerini yerli halktan yakın arkadaşı dr. veraswami ile yaptıkları uzun sohbetler esnasında da sık sık dile getiriyor. ancak ilginç olan şu ki flory ingiliz olmasına rağmen sömürgeciliği sert bir şekilde eleştirirken arkadaşı dr. veraswami’nin bunun tam tersi şekilde düşünüyor. ona göre yerliler, ingilizlerin kendilerine hayvan gibi davranmalarını hak ediyorlar, yerliler kendi devletlerini yönetecek akla ve yeteneğe sahip değiller bu nedenle ingilizlerin onları sömürmeleri şart. yani sömürgecilik bu sevimli yerlinin iliklerine kadar işlemiş durumda. bir yandan da devlet kademelerinde yükselmek isteyen, gözünü hırs bürümüş u po kyin’in “ölümlü dünyada bu kadarına ne gerek var” dedirtecek entrikaları gözler önüne seriliyor. kısacası bu kitapta aşktan tutun da kıskançlığa, nefrete kadar bütün duygular yer alıyor.

    kitap, sömürgelerdeki sosyal yaşam hakkında pek çok ilginç bilgi içeriyor. ırkçılık konusunu çok iyi işliyor. sömürgecilik bir yana yerliler arasındaki rekabeti de gözler önüne seriyor. yerliler arasında yükselmek isteyenlerin birbirlerine kurduğu tuzakları akıcı bir dille anlatılıyor.

    bizce orwell'in en iyi kitabı..
  • ''bir türlü adını koyamadığı bir acı çekmek en kötüsüydü. yalnızca sınıflandırılabilir hastalıklara yakalananlar ne kadar şanslıydı! yoksullar, hastalar, aşk acısı çekenler ne kadar şanslıydı! çünkü en azından öteki insanlar bunların sorunlarının ne olduğunu biliyor ve karın ağrılarını anlattıklarında duygudaş bir şekilde onları dinliyorlardı. ama sürgün acısı çekmeyen birisi bunu nasıl anlayabilirdi?''
hesabın var mı? giriş yap