• aşık daimi'nin dedesine ait olarak bildirdiği ve özel bir bant kaydında hikayesini anlatarak okuduğu deyiş.

    (bkz: boz atlı hızır/@dewres)
  • kemal dinç ve drama ensemble çok çok güzel yorumlamış, mest oldum.

    http://www.youtube.com/…dgcmppj-eo&feature=youtu.be

    sabah seherinde kalktım kozan’dan
    gözüm korktu hızan oğlu hızandan
    kör olmuş kahyası, düşmüş izandan

    yürü sultan hızır car günün geldi
    yetiş pirim ali car sende kaldı

    avşar çayırında çıkardım şalvar
    çağırdım kamber'e hızır’a yalvar
    ilerisi çetin, daha çok yol var

    yürü sultan hızır car günün geldi
    yetiş pirim ali car sende kaldı

    atlar dizim dizim kardan çıkmıyor
    kamber cevab etmiş; daha gitmiyor
    çağırdım pirime gelip yetmiyor

    yürü sultan hızır car günün geldi
    yetiş pirim ali car sende kaldı

    kıratın gözünü duman bürüdü
    gözüm yaşı sel sel oldu yürüdü
    takatim dermanım gitti çürüdü

    yürü sultan hızır car günün geldi
    yetiş pirim ali car sende kaldı

    gediğin başından haydar baktım geriye
    ikisi kıra binmiş biri doruya
    birini benzettim merdan ali’ye

    yürü sultan hızır car günün geldi
    yetiş pirim ali car sende kaldı

    dağların başı da yavuzdur yavuz
    er odur ki daim gezer yalavuz
    boz atlı hızır bize olsun kılavuz

    yürü sultan hızır car günün geldi
    yetiş pirim ali car sende kaldı

    kul ahmet’im çok ağladı çok güldü
    boz atlı hızır bize kılavuz oldu
    car diyen kulların carına geldi

    yürü sultan hızır car günün geldi
    yetiş pirim ali car sende kaldı
  • "...yürü sultan hızır car günün geldi
    yetiş merdan ali car sende kaldı..."

    zülfü livaneli yorumu, http://www.youtube.com/watch?v=g9bdzfe0m14
  • feryal öney yorumu insanın olmayan alevi damarlarını kabartmıyor değil.
    http://www.youtube.com/…9ods&nr=1&feature=endscreen
  • ağlatıyor.

    (bkz: birini benzettim merdan ali’ye)
  • canan çal'ın yorumu ile tek kelimeyle muhteşem. özellikle o altyapı düzenlemesi...
  • şöyle bir iki kaynaktan derlediğim yazıları ekleyeyim dedim. gogılcığıma direkt sormak yerine ekşi'yi tercih edenler için amme hizmeti.

    hızır kimdir?

    hızır genel islam kültüründe, kuran’da adı verilmeden musa'nın yoldaşı olarak anılan ulu bir kişi olarak kabul edilir. hızır bir isim midir yoksa bir unvan mıdır? bir nebi midir, yoksa veli midir? ölümsüz müdür, yoksa fani midir? bu soruların cevabını kutsal metinlerde bulamıyoruz. musa peygamber döneminde yaşayan ve onun gibi bir peygamber olduğuna inanılan ve hızır aleyhüsselam olarak tanımlanan hızır'ın varlığı tüm islam âlemince kabul edilmiş ve dini motif haline gelmiştir.

    buradan hareketle hızır; hayat suyu (ab-ı hayat) içerek ölümsüzlüğe ulaşmış, allah katında bir tanrı elçisi yani peygamberdir. hızır'ın hüviyeti, yaşadığı yer ve zaman belli değildir. taberi tarihi ve daha birçok kaynak hızır isminin hızır aleyhüsselam’ın asıl ismi olmayıp künyesi olduğunu söyler.

    bir rivayete göre hz. muhammed; hızır denilmesini şöyle açıklamıştır: “hızır, otsuz kuru bir yere otururdu da ansızın o otsuz yer yeşillenerek onun ardı sıra dalgalanırdı” diye buyurmuştur.

    hızır denildiği zaman; darda, sıkıntıda, zorlukta, çaresizlikte kalanlara; çağırdıkları zaman hemen yetişen ve yardımcı olan, onların bütün sorunlarını çözen; yer, zaman, mekân, uzaklık, yakınlık gibi ölçülerin dışında olan; yardımcı ve kurtarıcı bir çeşit “melek” olarak tasvir edilir.

    hızır'ın bazen yoksul bir kılığa girerek yardım dilendiği; bazen aksakallı, nur yüzlü bir ihtiyar kılığında, insanlara gelecekle ilgili haberler verdiği; bazen boz bir ata binerek dağlarda dolaştığı rivayet edilir. onun için halk dilinde (bozatlı hızır) diye çağrılır ve hakkında binlerce hikâye vardır. bu hikâyelerde hızır, insanın uyması gereken davranış biçimleri konusundaki öğütlerin bir anlatım aracı olarak kullanılmıştır.

    anadolu’daki alevilerde “bozatlı hızır” sözü oldukça yaygındır. insanlar çoğu yeminlerini ve adaklarını onun adıyla yaparlar. hızır aşkına istenen ve hızır aşkına verilen şeyler makbul ve muteberdir. isimlerin çoğu (hızır paşa[1] hariç) hızır adıyla anılır. (hızır dağı, hızır ocağı, hızır çeşmesi, hızır gölü, hızır yolu, ya hızır semahı, hızır servisi).

    kuran’da hz. musa ile hızır kıssası[2] olarak kabul edilen kehf suresinin 60–82 ayetlerindeki ifadelerde hızır, musa peygamberin arkadaşı olan ama onun bilmediği şeyleri bilen bir kişilik olarak anlatılmaktadır.

    halk arasında sürekli kullanılan bir söz vardır. “kul dara düşmeyince hızır yetişmezmiş.” bu sözden de çok iyi anlaşılacağı gibi hızır, dara düşünce sıkıntı yaşanırken kişilerin sığındığı manevi bir kapıdır. tasavvufta, erenlerin en ulusu olan kutb’a[3] “hızır-ı vakt yani vaktin hızır’ı” denir.

    alevilerde hızır

    hızır her ne kadar gerek alevi, gerek sünni çevrelerde islam ortak kültürünün bir değeri ise de biz burada aleviler tarafından kutsal bir kişilik olarak kabul edilen hızır’ı anlatmak istiyoruz. aleviler hızır’ın halen sağ ve gayb erenlerden[4] olduğunu kabul ederler. alevi inancında hızır olgusu önemli bir yer tutar ve günlük hayatımızda sürekli kullandığımız sözcüklerin başında yer alır. hızır makamlarının bulunduğu yerler genellikle alevi ve bektaşilere ait yerleşim bölgeleridir.

    hızır'ın uğradığı yerlerde dertlere derman, yaralara merhem, hastalara şifa olduğuna ve aynı zamanda uğurun ve kısmetin sembolü olduğuna inanılır. bu yüzden hızır inancının güçlü olduğu yerlerde, darda kalanlar, "yetiş ya hızır" derler.

    alevilerin hızır'a atfettiği özelliklerden bazıları şunlardır:

    *hızır’a misafir gözüyle bakılır.

    misafir gelir ki kısmeti bile

    misafir hızır’dır özrünü dile

    hatayim uğruyu tut ver gel ele

    mihman canlar bize safa geldiniz

    şah hatayi

    *mucize ve keramet sahibidir, darda kalanlara yardım eder.

    bir yavru yolladım da gurbet ellere

    emaneti de sana bozatlı hızır

    seni bekçi derler de bunca yerlere

    emaneti de sana bozatlı hızır

    bizden hakka haktan bize zulüm yok

    imanım var vadesize ölüm yok

    senden başka kanadım yok kolum yok

    emaneti de sana bozatlı hızır

    pir sultan abdalım da böyle olacak

    beklerim yolların da yavrum gelecek

    analı babalı da murat alacak

    emaneti de sana bozatlı hızır

    pir sultan abdal

    *hızır, uğradığı yerlere bolluk, bereket, zenginlik getirir.

    *kalbi temiz, iyiliksever ve allah'a inanan insanlara yardım eder.

    *hızır baht kapısıdır ve insanların şanslarının açılmasına yardım eder.

    *uğur ve kısmet sembolüdür. insanların şanslarının açılmasına yardım eder.

    *hızır’ın, bitkilerin yeşermesini, hayvanların üremesini, insanların kuvvetlenmesini sağladığına inanılır.

    cümle evliyalar mekânda hazır

    kapandı tekkeler gelmiyor nazır

    bize imdat eyle bozatlı hızır

    bu mümin kulların pek darda kaldı.

    kul hamza

    ulupınar’a geldik baktık geriye

    birisi kıra binmiş biri doruya

    biri benzer dede garkın ali`ye

    aman hızır aman car sende kaldı

    sefil ali

    uğrum sıra giden bozatlı hızır

    ayrılık derdinin dermanı nedir

    şu iki âleme olmuşsun nazır

    ayrılık derdinin dermanı nedir

    pir sultan abdal

    muhammed’i hazır bil ki

    canın hakk’a nazır bil ki

    her gördüğün hızır bil ki

    ali'ye selman[5] olasın

    şah hatayi

    [1] pir sultanı astıran hızır paşa için “onun asıl ismi hıdır’dır.” diye hızır ismini ona layık görmez bir çeşit düzeltme yaparlar.

    [2] kıssa: bir haberi nakletme, bir olayı hikâyeleştirerek anlatma demektir. kur’an kıssaları denildiğinde, kur’an-ı kerim’de anlatılan ibret ve öğüt veren hikâyeler anlaşılır.

    [3] kutb: tasavvufta, âlemde tanrı iradesini temsil eden ve erenlerin en ulusu olan; tanrı adına kâinatta tasarruf sahibi bulunan zata “kutb’ül-aktap” derler.

    [4] gayb erenleri: alevi inancına göre varlığına inanılan ama kim oldukları bilinmeyen erenler.

    [5] selman-ı farisi: kırklar meclisinde bulanlardandır. hz.ali’nin her zaman yanında ve yakınında olan bir kimsedir.

    kaynak

    “erenler hazreti hızır kayıp erenlerdendir. bizim inancımızda en büyük değer olan hazreti hasan ile hazreti hüseyin hastalanırlar. o gün muhammet mustafa’ya ziyarete gitmezler. peygamberimiz fatma ananın evine gider bakar ki fatma ana tedirgin ve telaşlı. fatma anaya sorar “kızım fatma nedir durum?” diye sorduğunda fatma ana der ki “ciğer parelerimiz amansız bir hastalığa yakalandılar hayati tehlikelerinden endişe ediyoruz. resullah “kızım fatma bir yetime sadaka ver” der. fatma ana der ki “ya allah'ın resulü evde sadaka verecek hiçbir şeyimiz yok” der. “öyle ise kızım fatma onlar şifa bulsun diye üç gün hızır orucu tutun” diye buyurur.

    hazreti ali ile hazreti fatma anamız niyetlenip orucu tutarlar. iftar saatine yakın kapı dövülür ve kapıya bir öksüz gelir. der ki “ya ehlibeyt ben öksüzüm karnım aç beni doyur” der. hazreti fatma anamız iftar için hazırladıkları yiyecekleri öksüze ikram eder. ikinci gün aynı saate yine kapı dövülür. o gün de bir esir gelir iftar için hazırlanan yemeği ona verirler. üçüncü gün bir yetim gelir yemeği ona ikram ederler ve sadece su ile iftar açarlar. dördüncü gün hazreti hüseyin ve hazreti hasan efendimiz şifa bulur. hazreti muhammed mustafa kızının evine gittiğinde buyurur ki “kızım fatma siz oruçlu iken üç gün ne kadar güzel bir şey yaptınız. siz oruçlu iken evinize gelen yetim, öksüz ve esir hazreti hızır’dır. siz hazreti hızır’ın karnını doyurdunuz. ciğerparelerimiz hazreti hızır’ın yüzü suyu hürmetine şifa buldular”.

    hızır, bolluk bereket getirir.

    hızır aleviler arasında bozatlı hızır diye anlatılır. zorda kalanların yardımına koşacak kurtarıcı kişidir. insanlara farklı kişiliklerde görünür. kim daha çok candan çağırmış ise öncelik candan çağıranındır. hızır evleri ziyaret ettiğinde o ev bolluk ve bereket getirir. elini vurduğu her şey kutsal sayılır. farklı kişiler kılığında dolaşarak insanları sınadığı bilinir. daha çok dilenci kılığında insanları sınadığı söylenir. bozatlı hızır deyimi en çok kullanılan deyimdir. üç gün oruç süresinde su içmeden oruç tutarsanız rüyanızda size su veren kadınla evlenirsiniz inancı yaygındır.

    alevilerde yeni doğan çocuğu annenin göğsüne koyduklarında, çocuğu emzirmeye başladığı andan itibaren, hızır korusun, büyütsün, kazadan, beladan saklasın, diye anne mırıldanmaya başlar.uyuturken büyütürken hep hızır’dan söz eder. sofrada yedirirken, elbise giydirirken hep dua eder, kapıdan uğurlarken, eve döndüğünde karşılarken, sarılıp öperken hep hızırın ismini zikir ederler. evin içinde dolaşırken, yemek pişirirken,sofra sererken, hep o gönüllerin güneşi olan hızırı anarlar.

    anadolu'da ki evlerin içinde bir kiler olur ve orda evin yiyecekleri saklanır. kışlık kavurma, yağ, peynir, çökelek, kurutulmuş tahıl ürünleri orda istif edilir ve bekletilir. kiler kutsanır, oraya hızır bereketini koymuştur. her ne zaman killerden bir lokma alınsa hızırın adı zikir edilmeden kaşık ve kepçe kullanılmaz.küçük çocukların kendi başına kilerden bir şey almamaları için uyarılır, derler ki ordan annenin haberi olmadan rızasız bir şey alırsan hızır görür ve cezalandırır. hızırın mühürü kilerdeki yiyeceklerin üstündedir, onun haberi olursa rüyanıza girer ve size darılır, ve yahut güzel şeyler yaparsanız sizi sevindırır diye daima çocuklara telkinlerde bulunurlar. bu telkin ve sayısız söylencelerle büyüyen alevi kızılbaş ailelerinin çocuklarının gönlünde hızır sevgisi mayalanır, kulaklarında kutsanmış bu hoş ses her zaman anıldıkça bir demet gelincik gibi yeşerir.

    hızır kültürü bütün orta doğu halkların söylencelerinde vardır. anadolu kızılbaş alevi bektaşilerin inanç ve kültüründe ise daha çok kutsanarak, bir başka anlamlandırılmıştır.

    merd-i meydan eylemektır iyi er

    gafil olma kardeş çerağın söner

    her gördügün hızır bilmektir hüner

    hızır ilyas şahı merdan alidır

    anadolu alevileri kendi inançlarında hızırı bir boz ata bindirerek,dağ taş, iniş yokuş, kar kış hep dolaştırmışlar. alevilerin söylencesinde, bu özlemin atlısı iki kardeştır. biri karalarda dolaşır ve dilekleri yerine getirir. diğeri deryalarda dolaşarak darda kalanlara yardım eder. anadolu alevileri üç gün oruca hızır ilyas orucu derler.

    hızır ayı gelince büyük bir istek ve arzu ile yüreklerdeki sevgi ve coşkuyla evlerin her tarafı temizlenebilir ve çevreye bir daha çeki düzen verilir. üç gün oruç tutulur. oruca akşamdan niyet edilerek ve dilek tutularak yatılır. bu dilek tutuş genelikle gençler arasında daha yaygın olur. rüyasına giren gençle evleneceğine inanılır. genç gelinlerin erkek veya kız çocuğu sahibi olup olmayacaklarına göre rüyalarında hızır'ın haber vereceğine inanırlar. gurbette veya uzakta bekledikleri birinden hayırlı bir haber verileceğine inanılarak bu üç günlük oruçta her akşam bu niyet ve dileklerle yatmadan önce aile büyüklerine niyaz edilir, duaları alınarak yatılır. ertesi gün kendi aralarında rüyalarını anlatıp yorum yaparlar.

    anadolu'nun kırsal alevi yerleşim birimlerinde, kısa bir süre önceye kadar, orucun üçüncü gününün sonunda, gavut denilen bir yemek pişirip kapı komşuyu çağırıp birlikte yerlerdi.

    bu yemek hızır orucunun son günü, saçta kavrulan buğdayın el değirmeninde öğütülen unundan yapılır. büyük bir sini veya temiz bir örtü üzerinde, ince bir elekten geçirerek ununu elerler. bu una el ayak değmeyecek bir yere konularak üzeri bir örtü ile örtülür. ertesi gün örtüler dikkatlice kaldırılarak, bir el izi veya belirti olup olmadığına bakılır ve o haneye hızır'ın uğrayıp uğramadığına işaret kabul edilir.

    pişen bu undaki yemeğin içine tereyağı varsa ayrıca yağın içine balda katarak ayrı bir tat verilerek, hızır yemeği diye her hanede bu yemek pişer ve aleviler biri birini ziyaret ederek bu lokmaları birlikte yerler. kurban adağı olanlar kurbanlarını seyitlerine tekbirleterek keserler. cem yaparlar.

    hızır günlerinde alevilerde inancın doruğu yaşanır. en büyük bayram günleri bu günlerdir ve insanlar sevinç ve mutluluktan bedenen, manevi haz alarakda ruhen doyuma ulaştıkları tek ay hızır ayıdır.

    aleviler ona, hızır peygamber, hızır nebi, hızır aleyhüsselam denilen isimlerle seslenirler. yaşadıkları coğrafyada yüzlerce mekanlara onun ismini vermişler ve o mekanları kutsamışlar. hızır çeşmesi, hızır dağı, hızır geçidi, hızır yaylası, hızır duvarı, gibi sayısız isimlerin verildikleri bu mekanlar insanlar tarafından beli dönem ve günlerde ziyaret edilir dualar edilerek dilek temenni ve istekler dile getirilir. hızır ayağının değdiği toprak canın mutluluğudur. bastığı toprak gül ve yasemin olmuştur. cihanda onun huyundan daha üstün bir güzellik yoktur.onun katında barınmayan bir gönül, gönül değildır.

    hızır halk efsanelerinde ak sakallı, nur yüzlü, gülen gözlü biri olarak, sırtında abası,elinde asası olan biri olarak tarif edilir.

    alevi kızılbaş inancında, kerem sahibi, olan odur.gamlı ve kederli günlerde en umutsuz anlarda dahi bütün kapılar kapansa da, ona giden kapıya yol bulunur ve o kapı açıktır. çünkü umutsuzların kapısıdır ve orada ebedi sönmeyen itikat çırası yaniyor.

    ikrar verip aşk kabesinde ki duraklarda duranları gören, orda kopan feryatları duyan hızır’dır. aşıkların, pirlerin dilinde o aşkın sakisidir. aşıklar mana aleminde onun elinden aşkın dolusunu içerler.

    açları doyurucusun

    haklıyı kayırıcısın

    kavgayı ayırıcısın

    yetiş ya boz atlı hızır. ( aşık ihsani )

    bizim martı seli mıstafa güzel söylemiş ^^
  • henüz feryal öney yorumundan iyisine denk gelmediğim türkü.
  • eylem eğin'in, özdemir müzik etiketiyle yayınlanan tekli çalışmasında yeniden yorumladığı parça.

    söz & müzik: aşık daimi (ismail aydın)
    düzenleme: altan turan

    serhat güldük imzalı klibi buradan izlemek mümkün.

    ayrıca (bkz: boz atlı hızır)
  • türkü aşık daimi'nin dedesinin amcası ahmet çelebiye ait, türküde kendisinden kul ahmet olarak bahsetmiş.

    alevi dedesi olan ahmet çelebi (erzincan) muhtemelen dedelik yapmak üzere gittiği köylerden dönerken başından geçenleri anlatıyor. yanında kamber ile seyahat etmesinden anlıyoruz bunu. dedeler taliperinin köylerine cem icra etmeye vs. gittiklerinde yanlarına bölgeyi iyi bilen birilerini alırlar (bkz: kamber)

    aşık daimi de türküyü dedesinden dinlemiş ve hatırladığı kadarıyla aktarmış.
    aşağıdaki adresteki türkünün altında hikayeyi açıklayan bir yorum var:

    "olay iki asır önce arguvan'ın bozan köyü'nden yola çıkan misafirlerin şimdiki hekimhan mezirme(ballıkaya) köyüne gitmeye çalışırken karakışta tipiye yakalanmalarını anlatan bir öyküdür... avşar çayı'nı geçerken coşkun suda ıslanan şalvarlarını çıkarırlar. bozarmut mevkii yüksektir. orayı aşmaya uğraşırlarken mezirme köylüleri meşaleli kafilelerle karşı çıkar ve donmak üzere iken kurtarırlar...."

    haritayı açıp türkü ile karşılaştırınca tam olarak oturuyor.

    yani sabah namazında çıkılan yer kozan değil bozan :)

    https://www.youtube.com/watch?v=zdjg16cihma
hesabın var mı? giriş yap