• özlem duygusunun en tavan yaptığı cümlelerin genelde başlama şekli..*

    misal: "biz eskiden bu duvarlara işerdik be oğlum.. şimdi baksana, her yer duvar.. ne anlamı kaldı ki..kaçırdınız asıl yaşanacak yılları!!aaha ah!"
  • özlem duygusunun en tavan yaptığı cümlelerin genelde başlama şekli...

    istanbulun eskilerinden bir abim anlatıyor

    biz eskiden dolmuşa bindiğimizde elimizdeki simidi yanımızdaki kişi ile çekinmeden paylaşırdık. kadın erkek farketmeden.
    o kişi de zaten hiç yadırgamadan teşekkür eder alırdı.
    sonra başkalaştırdılar bizi
    istanbul değişti
    bir baktık herkes değişti
    şimdi biri simit uzatırsa içinde acaba ne var diyorsun
    korkuyorsun
    daha sı da var...

    böyle işte
  • özlem duygusunun en tavan yaptığı cümlelerin genelde başlama şekli...

    başka bir istanbullu abim ise fenerbahçe - galatasaray rekabeti için şöyle demişti zamanında.

    galatasaraylı dostlarımız fenerbahçe maçına gelirken yanlarında rakılarını da getirirlerdi.
    maç öncesi fb-gs karşık oturur rakılarımızı içer sonra maça giderdik.
    bu muhabbetler sırasında ne dalgalar ne takılmalar olurdu ki bir tek kişi saygısız tek hareket yapmazdı
    biz maça bir eğlence bir keyif alma etkinliği olarak giderdik
    kim kazanırsa kazansın kimse saygısızlık yapmaz idi

    hatta ailecek gidip stadda rakı içtiğimiz dahi olmuştur
    rakımız bitince de toplar çıkışta çöpe atardık
    şimdiki gibi sahaya bir şeyler atmak kimsenin aklına dahi gelmezdi
    hem çok ayıptı...toplumdan dışlanırdınız

    şimdi ise başkalaştırdılar bizi
    yabancılaştırdılar
    o eski istanbul adabı değişti
    istanbul şimdi yabancıların şehri...
  • biz eskiden,
    misketlerimizi bölüşürdük mesela.. sadece birimizin olurdu topu, onunla oynanırdı patlayana kadar..
    facebook'tan dürtmez, gider ziline basardık.. mesajlaşmaz, kapının önünde konuşurduk..
    arkadaşlarla buluşacağımız zaman, kırk kere telefona sarılmaz, vaktinde saatinde kararlaştırdığımız yerde olurduk,
    gelmezse de beklerdik, geleceğinden emindik, insanlık haliydi kızmaz, gücenmezdik..
    her anımızı fotoğraflamaz, anı yaşar tadına doyardık..
    anne-babamız derslerimizle, çözdüğümüz soru sayısıyla, sınıftaki sıralamamızla ilgilenmez, edebimizle ilgilenirdi..
    diliyle söylemekle kalmaz, tavrıyla öğretirdi doğruyu, bakışıyla anlatırdı her duygusunu..
    eve gelip öğretmen şikayet edilmezdi, yoksa bi azar da babadan işitilirdi..
    o öğretmendi, sevgi, saygı ve hürmet göstermek gerekirdi..
    ve ne olursa olsun; maksat oynamaktı, kazanmak değil...
    ne oldu da kazandıklarını sanacakları bir yarışa girdi çocuklar? ...
  • (bkz: çocukluk): söğüt ağacından düdük, köknar ağacının kabuklarından araba yapardık.
    (bkz: öğrencilik): her öğlen elvan gazozuyla çeyrek ekmek arası patates kızartması yerdik.
    (bkz: medya): televizyon olmadığı için trt radyosundan çocuk tiyatroları dinlerdik.
    (bkz: gençlik): kızın biri yüzümüze baksa utancımızdan kıpkırmızı olurduk.
    (bkz: inanç): kandil geceleri camiye gider, çıkışta şerbet dağıtırdık.
    (bkz: özlem): bayram tebrik kartlarına bakıp istanbul'un hayalini kurar ama nasıl bir yer olduğunu bilmezdik.
    (bkz: haberleşme): cep telefonu ve e-posta olmadığı için memleketimize gurbetten mektup yazar, telgraf çekerdik.
    (bkz: aşk):asla kirli bir aşkın sahibi değildik. evlenmeden kimse el ele tutuşmaz, mesajlaşmaz ve evliliğe kadar yaşanması gereken her şeyi tüketmezdi.
    (bkz: ): yazları çobanlık yapar, kışları okula giderdik.
    (bkz: bilişim): 1988 yılında ilk kez bilgisayarla tanışıp, 1996 yılına kadar 1.44 mb disklere bilgi sığdırmaya çalışırdık.

    edit: eskiden her şey daha güzeldi ama biz de güzel insanlardık.
hesabın var mı? giriş yap