• (bkz: yapı bilgisi)
  • (bkz: mukavemet)
  • okula* yeni gelen, hiçbir şeyden haberi olmayan çömezleri karşılayan, orta holde toplayan ve ellerine "duş yapan", "yatan", "oturan" ve hatta "zıçan" adamları tutuşturup bunları çizmelerini de bina bilgisi kürsüsündekiler ister. tabi bütün yıl bööle gitmez. mimarlık öğrenimine yeni yeni ısınanlar için yapı bilgisi dersinden daha zevkli ve içaçıcı bir ders olduğu kesindir. kürsüdekiler de daha bir mimar havasındadır. daha kafadır. ne biliim... daha yakındırlar.
  • lise yıllarında iken sürekli yazı yazdığımız ders. dönemin sonlarına doğru 2.defterimde bitmişti. birde ağaç ve bina şekilleri çizerdik ki sormayın gitsin.
  • ödev için insanı türkiyenin bi ucundan diğer ucuna götürebilen ders...
  • bircok mimarlık ögrencisinin ilk sabahlamasının sebebi olan ders. yeni baslayan ögrenciler sabundan, kartondan 1/50 mobilya maketleri yapmak, her pozisyonda insanlar çizmek icin sabahlar ve mimarlık egitimi ile tanısırlar.
  • bu dersi balık bulanları hayretler içinde izlemekteyken, sonra aklıma arapça gramer versiyonundan (bkz: bizim oglan bina okur doner doner yine okur) bahsedilmiş olabileceği, ya da ilgili kişinin mimar sinan üniversitesi'nin önünden geçmemiş olabileceği kafama dank etti...

    dikkat ediniz, msü'de okumamış değil, önünden geçmemiş diye acayip bir vurgu yaptım burada ki, istanbul'da mimarlık okuyan herhangi biri msü'den arkadaş edindiği zaman, bina bilgisinin bu okul için nasıl kastırıcı bir ders olduğunu yakından bilirdi...

    bu ders asla balık falan değildir... balık olduğunu sanan öğrenciler varsa herhangi birşey öğrenmemişler ya da öğretilmemiş anlamına gelir... dersin kapsamı bile balıktan çok balina sürüsüne denk gelecek kadar yoğundur çünkü...

    zamanında 35lerlerle 45lerle vize almaya çalıştığım bu derse taparım... çünkü ders tasarımcı olmak isteyen mimarlar için alfabe ya da kutsal kitap niteliğindedir...

    mimarlık öğrencisinin insanla, binayla ilgili ilk mesleki dersidir hatta ana mesleki dersidir.. çünkü bu derste ergonomiyi, evi, okulu, ahırı, hastaneyi, efendime söyleyeyim, havalanını, uzay istasyonunu, sahil şeridini ya da nükleer santralı nasıl tasarlamanız gerektiğini öğrenirsiniz..

    proje dersleri, bina bilgisi ana bilim dalının alt açılımlarını oluşturur.. tasarımınızı nasıl yapacağınızı belirledikten sonra yapı bilgisi gibi yardımcı dallardan edindiğiniz bilgilere yönelirsiniz... mimar mühendis savaşları da işte tam bu noktada başlar zaten.. çünkü mimar olarak sizin için işin aslı tasarım yani bina iken, mühendis için ise mukavemet yani yapıdır...
  • tam üstteki tanıma ek bir özeliği vardır ki, bir öğrenci olarak önünüzdeki boş kağıda mal mal bakmaktansa nereden işe başlayacağınızı, nerden tutup adam edeceğinizi öğreten derstir bu, önem verilmelidir. önem verdiğiniz halde mimari projeye başladığınızda keşke bina bilgisi dersleri ile arasına yapıyla uğraştığım dönemler girmeseydi, "çok daha ciddiye almış olsaydım", kendi tashihim bitince keşke diğerlerininkini de pür dikkat dinlemiş olsaydım, belki çok daha geniş bir bakış açısına sahip olurdum dersiniz. ama zaten ciddiye alamamışsanız önünüzdeki yıllar size pek kolay gelmeyecektir. öyle önemli bir derstir bina bilgisi, balık diyenler utansın.
  • mimb 104 bina bilgisi (4+0+0) ec: 4
    yil / dönem 1. yil bahar dönemi
    dersin durumu zorunlu
    bölüm mimarlik
    ön sart yok
    ögretim yöntemi ders (28 ), tartisma, 2 saat/hafta
    ögretim üyesi prof.dr. gülay usta
    diger ögretim üyesi yrd.doç.dr. serbülent vural
    ögretim dili türkçe

    mekan, işlev, eylem gibi kavramların soyutlukla somutluk arasındaki o keskin çizgisinin ayrımını yapamayan bir yığın filozofun yorumlarından oluşan; aslında düşündüren ama ders hocası zorla ezberletmek istediği için düşünmek bile istemediğim bir ders. aslında her seferinde ya tamam geçerim bu dersi iyi geçti sınav dediğim halde sonuçlara bakınca beni afallayıp durup düşündüren bi ders.

    yani benim için takıntılı bir ders. fobi gibi :)
  • kurtuldum bu dersten sonunda.* her yıl 1-2 puan yüzünden kalbimi kırıyorlardı, sanırım benden bıkmış olmalılar geçiriverdiler bu kez. günüm güzel geçecekti ki olga gaikovich'in başına geleni gördükten sonra keyfim kaçtı. şimdi bütün gün guns germs and steel 'i anımsayıp, kendimce sosyolojik çıkarımlar yapıp ekonomik bunalımlar geçirdikten sonra mesaimi tamamlayıp kokuşmuş bir minibüsle evime döneceğim. kim bilir, belki de orospu çocuğu minibüsçü'nün haddinden yüksek ve gereksiz bir tümsekten pervasızca bir hızla geçtiği sırada şansım her zamanki gibi yaver gitmeyecek ve hiçbir güvenlik sağlamayan minicik dandik koltuktan öne doğru fırlayıp otomatik kapının demiriyle kafamı ortadan ikiye yaracağım. ya da belki karşıdan karşıya panik yapmadan, koşturmadan geçtiğim için sinirlenen minibüsçü arabayı üstüme sürüp beni ezebilir. kim bilir? hayatım pamuk ipliğine bile bağlı mı acaba diye düşünüyorum bazen. vay be bina bilgisi! senden kurtulmak nasıl bir şeymiş meğer...
hesabın var mı? giriş yap