• gustave flaubert'in, ölümünden sonra yayımlanan romanı.

    iki ana karakterimiz var kitapta. bouvard; kıvırcık sarı saçlı, mavi gözlü, iri görünümlü bir adam. bir ticaret kurumunda yazıcı olarak çalışıyor. pécuchet; düz siyah saçlı, minyon tipte bir adam. denizcilik bakanlığı'nda yazıcı olarak çalışıyor. tanıştıklarında ikisi de 47 yaşında.

    bir gün şans eseri aynı banka oturup sohbet etmeye başlıyolar ve fikir birlikleri o denli oluyor ki o günden sonra sık sık görüşüyorlar. derken bouvard'a yüklü bir miras kalıyor ve bu parayı arkadaşı pécuchet ile hayallerini gerçekleştirme yolunda harcamaya karar veriyor. ikisi de işlerinden istifa edip, bir kır evi alıyorlar. burada maymun iştahları onlara ne yaptırırsa o yolda bir yaşam sürüyorlar.

    bir gün kimya ilgilerini çekiyor, bu alanda önemli kişilerin kitaplarını okuyup deneyler yapıyorlar. iştahları sönünce bu kez din ilgilerini çekiyor, ayinlere katılıp perhiz yapıyorlar. başka bir gün doktorculuk yapıyor, bir başkasında ise antikacı olup evi müzeye çeviriyorlar. bana kalırsa bu ikili tam budala. bir alanda birkaç okuma yaparak her şeyi bildiklerini zannedip, bulundukları yerdeki ahaliye ukalalık yapıyorlar. dolayısıyla aslında kimse tarafından ne sevgi ne saygı görüyorlar.

    kitabın arka kapağında flaubert'in bu kitabı yazma amacı için “öfkemi boşaltacağım bir planım var. çağdaşlarımın bende uyandırdığı tiksintiyi onların üzerine kusacağım.” denmiş. beklediğim bu değildi doğrusu. evet çağdaşlarından hoşlanmıyor belki ama kitapta doğru/iyi gösterdiği bir karakter de yok, herkesin olumsuz yönü varken kimse tam iyi değil. ben öfke kusarken bir iyi karakterle aksinin mümkün olduğunu göstermesini dilerdim ama bizim flaubert pek pozitif bir adam değil. bu kitabı yazabilmek için ise uzun bir okuma, araştırma sürecinden geçtiği belli. bahsettiği her alanda atıflar, kaynaklar, bilgiler paylaşmak için bol bol çalışmalar yapmış olmalı. çeviren isim tahsin yücel ise bir kez daha harika bir iş çıkarmış. bu kitabı başkasının çevirisinden okumayı hiç istemezdim.

    okurken pek keyif aldım mı? hayır. akıcı değildi, bilmediğim çok kişi vardı, dikkatim havalarda uçtu. flaubert'i sevdiğim için bitirmeye azmettim ama bir süre kendisinin eserlerini okumaya ara veriyorum. seni iyi hatırlamak istiyorum flaubert.
  • günümüz bilirbilmezleri, bu kitabın ana karakterlerinden çok daha pişkin çok daha cesur ve gerçekte de pek az bilgilidirler.
hesabın var mı? giriş yap