• ilknokta'dan ön sipariş verdiğim ve an itibarıyla elime ulaşmış olan şükela kitap.
  • the name of the wind in devam kitabı.

    "bilge adamın korktuğu üç şey vardır : aysız gece , fırtınalı bir deniz ve yumuşak başlı birinin öfkesi " , diye gönderme yapmışlar kitabın arka yüzünde.

    kapak konusunda yine aşk romanı havası hakim.ruhsatsiz bir silah olarak kullanabileceğiniz veya arabanızın bayırda kaymasını engelliyecek kadar kalın bir kitap olarak basılmış.başta fiyat konusunda pahalı gibi gelsede,sonrasında üç kitapmış gibi düşünürseniz cüzdanınızdan çıkan para konusunda kendinizi ikna etmeniz daha kolay oluyor.üç çarpı üç eder size dokuz kitap...

    kitabın kendine has bir temposu var , aksikyonda aksiyon diye beklerken hevesinizi kursağınızda birakıyor ; tam ilginizi kaybetmeye başlıyacakken ağzınıza bir parmak bal çalıyor , ayrıca sonlara doğru ilk kitapa göre daha fazla tebessüm ettiriyor.ilk kitapdaki objelere ve kişilere de bolca selam gönderip "hıı ,demek bu bundanmış" dedirtiyor.ikinci kitap beklenenden erken basıldı ; üçüncü günün anlatıldığı kitapda en kısa sürede sahalardaki yerini alırsa takipcilerini sevindirecektir.özellikle trigun 'ı ...

    --- spoiler ---

    ikinci günde aysız geceyi ve fırtınalı denizi anlıyoruz da ; yumuşakbaşlı birinin öfkesi mevzusu havada kalıyor.ayrıca ilk kitabın sonunda ikinci güne ilişkin bilgiler veriyordu,hatta birazda üçüncü günden bahsediyordu diyebiliriz.ikinci günün sonunda ise bu tarz , ileriye dönük gönderme bulunmuyor.

    --- spoiler ---

    takip edilesi bir seri...
  • en az rüzgarın adı kadar sürükleyici ve muhteşem kitap. orijinal adı; the wise man's fear

    naçizane öneri; okurken bir yastıktan destek alınız.
  • yavaş yavaş sözlüğe kopyalamaya başladığım kitap.

    (bkz: azmetmek)
  • kitap değil, 1138 sayfalık tuğla. bunu metroda çıkarıp okuyayım dediğimde, kendimi bir metrelik tabancasını çıkartan tuckleberry gibi hissediyorum. patrick abimiz yazmış ha yazmış. kitabı görüp de oha çekmeyen kimse olmadı, istisnasız.

    ama sorun mu? hiç bile! üçüncü kitabı 2 bin 5 yüz sayfadan az yazan şerefsizdir patrick; buradan sesleniyorum sana!

    *

    bu arada kvothe'nin bir yerde ettiği bir laf, etik açıdan fena problemli geldi bana. protagonistimiz uç derecede yetenekli, egzantrik, karizmatik ve yaşına göre son derece olgun biri, malum. hataları oluyor, şanssızlıkları, beceriksizlikleri... bazen sosyopata kaçan bir sivriliği, vurdumduymazlığı var. ama özünde biliyoruz ki, iyi bir insan. kimsenin hakkını yemiyor, hak etmeyen kimse için bile isteye kötülük düşünmüyor. yani bir ahlaki duyarlılık, bir sağduyu kendisine her zaman hakim.

    ancak "herkesin iyiliği" bölümünde, simmon'a bir şey söyleyemiyor da, bize söylüyor. manyak hekim gibea'nın tıp uğruna binlerce kişiyi canlı canlı kesmiş olmasını meşrulaştırıyor. "ama o çalışmalar sayesinde sonraki yüzyıllarda, orada kesilen insanların en az on katı kurtuldu" diyor. okur okumaz kvothe'den de, patrick rothfuss'tan da bir anda soğudum a dostlar. bu ne kendini bilmezlik lan! bu nasıl bir faşistlik böyle! sen kimsin de, kimin hayatını kime kurban ediyorsun? yuh! tehlu belanızı versin ikinizin de!
  • anlatım şekli zaman zaman resmen destana dönüşen kitap. harry potter'dan beri bu kadar sürüklendiğimi hatırlamıyorum ki buna a song of ice and fire serisi de dahildir. ikisini kıyas etmek ne kadar doğrudur bilemeyeceğim. çünkü ikisi de fantastik edebiyat türünde eserler olmasına rağmen birbirlerinden oldukça farklıdırlar. asoiaf karakter zenginliği açısından hatta belki de kurgu açısından önde olabilir, ama bu kitabın anlatım şekli bence garip bir şekilde daha sürükleyicidir. fikir vermesi açısından:
    --- spoiler ---

    şairlerin kadınlar hakkında neler yazdıklarını duymuştum. kafiyeler kurarlar, övgüler düzerler ve yalanlar söylerlerdi. kıyıdaki denizcilerin kabarıp alçalan okyanus dalgalarına hülyalı gözlerle sessiz sedasız bakmalarını seyretmiştim. kralın renkleriyle göklerde dalgalanan bayraklar karşısında kalpleri köseleye dönmüş eski askerlerin gözlerinin dolu dolu olduğunu görmüştüm.
    sözlerimi iyi belleyin: bu adamlar aşk nedir bilmezler. onu şairlerin sözlerinde veya denizcilerin bakışlarında bulamazsınız. aşkı tanımak isterseniz müzik yapan bir kumpanyacının ellerine bakın. bir kumpanyacı aşk nedir bilir.
    --- spoiler ---
    okuyunuz, okutturunuz. ya da boşverin okutturmayın kimseye. üç kuruşluk zevkimiz var, o da bize kalsın.
  • belki de okuduğum en iyi kitap. konu ve betimlemeler çok iyi. yazar bi 3. yü yazamadı gitti. sanırım 3. kitap 2 den de büyük olacak
  • şu anda kitabın 267. sayfasındayım ama biraz sıkıldım sanki ilk kitap daha akıcı gibi.
  • fantastik edebiyat severler için adeta bir başucu kitabı.

    ne yazık ki patrick abimiz kaplumbağa hızında yazdığı için, üçüncü kitabını senelerdir bekliyoruz fakat bu durum, serinin ilk iki kitabını tekrar tekrar okumamıza engel olmuyor vesselam.

    ilk kitaptan daha akıcı, daha eğlenceli ve karakter gelişimi açısından daha tatmin edicidir bana göre. kvothenin isimlendirme dersi alma çabaları, ona ders veren elodin’in yaran metaforları, elodinin yapmaya çalıştığını kvothe’nin binlerce kilometre sonra anlaması. fakat en çarpıcı bulduğum kısımları, kvothe’nin felurianın yanında geçirdiği zamanlar ile ademredeki maceraları.

    bir de değinmeden edemeyeceğim:

    --- spoiler ---

    re'lar kvothe," he said seriously. "ı am trying to wake your sleeping mind to the subtle language the world is whispering. ı am trying to seduce you into understanding. ı am trying to teach you." he leaned forward until his face was almost touching mine. "quit grabbing at my tits.

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    ve binlerce kilometre sonra kvothe’nin elodini anlaması:

    ıt's the questions we can't answer that teach us the most. they teach us how to think. ıf you give a man an answer, all he gains is a little fact. but give him a question and he'll look for his own answers.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap