• kusurlu isimli kurmaca belgeseli 25 mayıs itibariyle blutv üzerinden izlenebilen yönetmen. pek sevdiğim dilara topuklular da başrolde yer alıyor. ben oldukça başarılı buldum bu işi. kendisini yakinen takipteyim artık.
  • bir avuç burjuva türk kadınının yarım yamalak, ordan burdan duyduğu çakma feminist felsefelerle sorgulanmamış hayatlarındaki kadınlık travmasını "güzel" olmaya indirgedikleri sözde derin belgesel-film (?)in yönetmenidir kendisi. kusurlu filminden bahsediyorum elbette ki.

    sınıfsal, ırksal, sistemik sömürüyü ve sömürgeyi, şiddeti, fakirliği, trans kadın veya erkek cinayetlerini anlayan ve bunu feminizmin odak noktası yapan felsefe bilir kadınların veya topluma feminen görünen bireyin para ve konfordan uzaklaştığı anda beğenilme korkusundan öte, materyale dayanan, hayatlarını tehdit eden korkular, sıkıntılar yaşadıklarını. filmin bu noktaya en çok yaklaştığı karakter zeynep'tir. onun anektodu burun deliklerim çok mu büyük, kıçım çok mu küçük'ten çok uzaktır zaten.

    türkiye'de her gün öldürülen adları birkaç saniye hatırlanan tüm kadınlara, sınıfsal nedenlerden okuyamamış, "yönetici" olamamış ve "erkeğe sığınmış", çaresi olmayan tüm şiddet gören annelere ve onların çaresiz kızlarına ve bu insanların yaşamış oldukları ve yaşayacakları travmalara bir hakaret niteliğindedir bu film.

    edit: ajitasyon? duyar? kadınlığından da ırksal ve sınıfsal izdüşümleri var. burjuva kadınının kendisini kurban pozisyonuna getirmesini samimi bulmuyorum, bunu eleştiriyorum. film çekebilmek, okuyabilmek, kariyer yapmak bunlar sermaye ile oluyor. sermayesi olan kadın da kendi önceliklerini anlayıp olmayana, bir tık daha acı çekene yardım etmeli, onun davası için savaşmalı. ya da en azından anlamalı, anlamaya çaba sarf etmeli. kendi eko çemberimizin konforunda yaşamamız gerek bence. yoksa alttaki yazarın iddia ettiği gibi asla gerçek/yalan kadın gibi transfobik bir söylemde bulunmam. kadın gözükmek isteyen herkes kadındır.

    ben kadın olsun başarılı olsun kafasında değilim. kadın eziliyorsa ve bunu kabul ediyorsak (kadınlar birbirine destek olsun kafası burdan çıkıyor değil mi? sistem bizi eziyor çünkü) işçi kadının, fakir kadının daha çok ezildiğini kabul edicez. bunu kabul ettiğimizde de nasıl bu sistemde başarılı kadın oluruma değil nasıl bu sistemi daha adil hale getiririme bakıcaz. bu kadar basit.

    bütün bunları geçtim. bir şeyi beğenmemek artniyet mi? açık açık anlattım işte liberal feminizmi neden yetersiz bulduğumu. herkes her yaptığı iş, her beğendiği şey mükemmel olsun istiyor. çocuk muyuz kardeşim?
  • çektiği filmi götüyle izleyip gelip burda duyar kasan bir adet aptalı ortaya çıkarmış yönetmen. kadınlık tramvasını güzelliğe indirgememiş sayın at kafası bir de burdan bak demiş. istiyorlar ki çekilen her film, yazılan her yazı acıtasyonun dibine vursun, hep aynı şeyler konuşulsun. sen yazana kadar sınıfsal, ırksal, sistemik sömürüyü ve sömürgeyi, şiddeti, fakirliği, trans kadın veya erkek cinayetlerinde haberimiz yoktu zaten hatırlattığın iyi oldu. iki kitap okuyan gerçek feminizm bu değil en feminist benim diye sidik yarışına giriyor.
    filmde de bu var aslında. kadının en başında kadına olan düşmanlığı. şu coğrafyada kısa da olsa kadının anlatıldığı, kadının konuşulduğu bir film çekilip festivalleri geziyor; destek olup cesaret vereceği yerde dur bakim itin götüne nasıl sokarım derdinde hala. sen o sonuna kadar savunduğun inandığın değerlerden hiç bi bok anlamamışsın özür diliyorum yazar kardeş

    ayrıca film hakkında bi eleştirin varsa gider film başlığının altına yazarsın art niyetli gibi gelip burda ağlamazsın gerçek kadın dertleri bu değil :( diye.
hesabın var mı? giriş yap