• rafet el roman'in gencligin gozyasi albumunden futuristik bir parca.

    belki an gelecek bulutlar çekilecek
    yağmurlar yağmayacak rüzgar susacak
    her taraf taş toz toprak denizler kuruyacak
    yeşillikler solacak yavaş yavaş
    insanlar bir damla su için
    birbirine girecek düşünmeden
    etrafta kurtlar çoğalacak
    birde korku saracak yavaş yavaş
    ben o an bilemem nereye giderler
    bu düzen değişecek bu sistem bitecek
    biraz sevgi biraz sabır
    isterseniz yavaş yavaş
    o evim o parkım bahçemdeki o su
    her sabah açan o güneşim nerede
    kavuşmak zor olacak bird aha o maziye
    bu son mesaj sizlere geç kalmadan
  • efendim müziği yoyo trautmann denilen bir herife ait parça.
  • ''o evim o parkım bahçemdeki o su'' kısmını dikkatli dinlediginiz zaman ''bahcemdeee kim ossuurduu?'' seklinde soylendigini anlayabileceginiz sarkı.*
  • dinlerken çok pis tırstığım bir şarkıydı. (sene ortaokul)

    dinlerken çok pis tırstığım bir şarkı. (sene 2010)

    bir benzerini bulamadım nedense bu şarkının. yani bestesi, enstrumanları, sözleri ve verdiği mesajlar itibarıyla insanı derin bir suskunluğa itebiliyor. değişik birşey... senfonik galiba...
  • bilgisayarımda bulunan bir slayt gösterisini aklıma getiren şarkı. şarkı ile tümüyle örtüşüyor bu slayt. slayt gösterisini sunamam ama yazısını yazabilirim. slaytta konuyla alakalı resimler var. nisan 2002'de yapılmış. işin garibi rafet'in bu şarkıyı 7 yıl önce yapmış olması. değil 1995, 2000 yılında bile kuraklık aklımızın ucundan geçmezdi. 2002-2003 yıllarında durumun ciddiyetini ilk defa anladık. albümün yapım aşamasını, stüdyo aşamasını da ortaya koyarsak 1993'e kadar geri gidebiliriz. rafet el romanı'ı bu konuda tebrik etmek gerekir. ileri görüşlülüğü için. belki de almanya'da insanlar o yıllarda da bilinçliydi.

    bu da o mektubun ingilizcesi

    2070 yılında yazılmış bir mektup:

    yıl 2070
    50 yaşına henüz bastım ama görüntüm 85 yaşındaki bir insanınki gibi

    yeterince su içemediğim için böbrek sorunları yaşıyorum

    korkarım ki yaşamak için çok vaktim yok
    ben bu topluluktaki en yaşlı insanım...

    5 yaşında bir çocuk olduğum günleri hatırlıyorum

    o zamanlar her şey çok farklıydı

    parklarda pek çok ağaçlar evlerde güzel bahçeler vardı.
    ve ben yarım saat boyunca büyük bir zevkle duş alırdım

    bugünlerde ise cildimizi temizlemek için mineral yağlı havluları kullanıyoruz.

    eskiden kadınların güzel saçları vardı

    şimdi ise başımızı su kullanmadan temiz tutmamız gerektiği için traş etmek zorundayız....

    eskiden benim babam arabasını hortumdan akan su ile yıkardı

    şimdi ise
    benim oğlum suyun bu şekilde ziyan edilebileceğine bir türlü inanamıyor...

    sokaklarda posterlerde radyoda ve televizyonda "suyu duyarlı kullan" uyarıları olduğunu hatırlıyorum

    ama hiç kimse bu uyarıları önemsemedi
    suyun sonsuza dek var olacağını sandık...

    şimdi ise
    tüm nehirler,göller,barajlar ve yeraltındaki su yatakları ya kurudu yada kirlendi...

    sanayi hemen hemen durma noktasına geldi ve işsizlik büyük oranlara ulaştı
    yegane iş alanı deniz suyunun tuzunu çıkarıp kullanabilir hale getiren fabrikalar.
    ve işçiler maaşlarının bir bölümünü içme suyu olarak alıyorlar.

    sokaklarda eli silahlı haydutların bir bidon su için insanlara saldırmaları çok yaygınlaştı...

    yiyeceklerin %80'i sentetik

    eskiden yetişkin bir insanın günde 8 bardak su içmesi tavsiye edilirdi
    şimdi ise
    benim sadece yarım bardak su içmeme müsaade ediliyor.

    biz şimdi bir kere giyilip atılan giysileri giymek zorundayız ve bu da çöp miktarını arttırıyor....

    biz şimdi kanalizasyon sistemi susuzluktan çalışmadığı için fosseptik kullanıyoruz...

    nüfusun dış görünümü korkunç:susuzluk nedeniyle kırışık sıska
    ultraviyole ışınları nedeniyle yaralarla dolu vücutlar...
    şimdi ozon tabakası kalmadığı için ışınlar çok daha kuvvetli...

    cilt kanseri mide bağırsak enfeksiyonları ve idrar sistemi sorunları ölümlerin ana sebepleri...

    cildin aşırı kuruması nedeniyle 20 yaşındaki bir genç 40 yaşında gibi görünüyor.

    bilim adamları araştırdılar
    ancak bu soruna bir çare bulamadılar

    su üretilemiyor ağaç ve sebze olmadığı için oksijen de azaldı ve bu yüzden yeni neslin zeka kapasitesi ciddi bir şekilde zarar görüyor...

    pek çok erkekte sperm oluşum morfolojisi değişti

    bunun sonucunda da bebekler kusurlu ,mutasyonla ve fiziksel sakatlıklarla doğuyorlar

    devlet soluduğumuz hava için bize para ödetiyor
    erişkin başına günde 137 metreküp soluyoruz...

    bu parayı ödeyemeyen insanlar güneş enerjisiyle çalışan büyük mekanik akciğerlerle havalandırılan bölgelerden kovuluyorlar.
    soluduğumuz hava kaliteli değil ama en azından nefes alabiliyoruz...

    ortalama insan ömrü 35 yıl...

    hala biraz yeşil alanı olan ,nehirleri akan, bölgeler silahlı askerler tarafından korunuyor...

    su
    altın ve elmastan çok daha değerli bir hazine haline geldi...

    yaşadığım yere nadiren yağmur yağdığı için hiç ağaç yok.

    bazen yağış beklerken asit yağmurları yağıyor.

    mevsimler ciddi bir şekilde 20.yüzyılın çevreye zarar veren sanayisi ,atomik deneyler ve çevreye yaydıkları kirlerden etkilendiler

    o zamanlar çevreyle ilgilenmemiz konusunda uyarıldık ama hiç kimse dikkate almadı

    oğlum benden gençliğimden söz etmemi istediği zaman ona yeşil tarlaların ,çiçeklerin güzelliğini, yağmuru ,nehirlerde yüzmenin ,balık avlamanın , içebildiğimiz kadar su içebilmenin ne büyük bir zevk olduğunu ve insanların ne kadar sağlıklı olduklarını anlatıyorum...

    o bana babacığım şimdi neden su yok? diye soruyor...

    işte o zaman boğazım düğümleniyor....

    kendimi suçlu hissetmekten bir türlü kurtaramıyorum çünkü ben de o yaşadığı çevreyi kirleterek tahrip olmasına sebep olan ,tüm uyarılara kulağını tıkayan nesle aitim...

    şimdi ise
    bizim çocuklarımız bunun bedelini ödüyorlar!...

    yeryüzünde, şimdi doğanın tahribatının dönüşü olmayan bir seviyeye ulaşmasından dolayı kısa süre içinde yaşamın mümkün olmayacağına kesinlikle inanıyorum...

    ne kadar çok isterdim geriye dönüp insanoğluna bunları anlatmayı...

    ... henüz daha dünya gezegenimizi kurtarmaya zamanımız varken...
  • rafet el roman'ın postakopaliptik ortamı işlediği, intro'su inceden another world'ün demosunu hatırlatan şarkı.
  • ağır kasvet içeren bir rafet el roman şarkısı.
hesabın var mı? giriş yap