• içen, çeken, sürekli kafaları kıyak gezen, çaldıkları arabaları ve çıktıkları otostop yolculukları ile gezen, karşılarına çıkan herkes ile sevişen, doğanın kutsal ruhunda tanrı'yı arayan, şiirin iç organlarını kurcalayan, jazzın aradığı ney sesini doğuda bulan, üreten alabildiğine üretip dünyayı kasıp kavuran bir yaşam arzusu doğuran bir gurup arkadaş.
  • iş, dostlarınla geçireceğin keyifli zamanlar için ödemen gereken bedeldir. işte beat kuşağı da bedel ödemeden yaşamanın mümkün olabileceğini düşünen müptezellerin akımıdır. işsizliktir. hep yolda olmak hiç hancı olmamaktır beat kuşağı.

    neal cassady: azizlerin hayatının cazibesine kapılmış,papaz olma hayalleri kuruyordum ancak daha sonra şeytanın daha zevkli görünen yolunda kayboldum.
  • 1950’lerin başında amerika’da yaratım ışığını alevlendiren yazarlar dışında çok az sanatçı bu oluşumların kollektif olana etkisini algılayabildi ve süreç boyunca yaratımlarını canlı tutmayı başardı. zaman geçtikçe, toplumdaki aksaklıkların toplumun özünden ziyade, bireyin öze ulaşma çabasını zedeleyeceğini düşünerek kollektif oluşumlar yarattılar. soğuk savaş döneminde insani yanlarının yaratımlarını engellemesine fırsat sunmayı tercih etmek yerine,tüm enerjilerini toplumu değiştirmeye yönlendirdiler ve bir alt kültür yarattılar. greenwich village, san francisco ve paris’te kapitalizme, orta sınıf değerlerine, cinselliğe, spiritüalizme, eşitsizliğe karşı geldiler, bilinç açıcı uyuşturucuların kullanımını desteklediler. ancak bu isyanların özünde yatan müzik rock’n roll olmaktan ziyade jazz idi ve jazz müzik,sanatçıyı edebiyatta sıradışı yaratımlara ulaştıracak bilinmez kapıları araladı. pek çok açıdan baktığımızda 60’lar kuşağının özgürlükçü felsefesinin yaratıcıları beat jenerasyonudur.

    genel bir şekilde beat jenerasyonu kavramına baktığımızda, 1950’lerde yaratımlarının ışığında toplumu değiştirme gayesiyle aktivizme yönelen bir grup bohem gencin oluşturduğu alt kültürü görüyoruz. ancak şunu vurgulamak gerekli ki, bu alt kültür akımı yavaş ve kademeli bir şekilde değişimleri yaratma boyutunda ilerledi ve zaman geçtikçe toplumun özüne yansıttığı enerji de güçlenmeye başladı.1950’lerde bu ideolojiye katkıda bulunan, bu felsefi değerlerde yaşayan her genç beat olarak adlandırılamazdı; özüne baktığımızda bu hareket bir edebi akımdı. günümüzde ise beat jenerasyonu terimi yayılmış gruplardaki yazarları tanımlamak için kullanılıyorken, farklı kategorilerde yazarları tanımamıza imkan sunuyor. neal cassady, herbert huncke gibi isimler bu akımın ilham perileriydi diyebiliriz. bohem yaşantıları ve oluşturdukları,deneyimledikleri ideolojileri ile birlikte beat jenerasyonunun öncüleri oldular.

    beat’in öncüleri olarak anılan şair isimlerden biri olan michael mcclure,beat jenrasyonunun oldukça spesifik isimleri özünde barındrığını ve bu isimlerin kerouac, ginsberg, burroughs olduğunu dile getirmiştir. bu isimlerin yanında, san fransico’da six gallery’de şiirlerini okumalarından ötürü six gallery şairleri olarak anılan bir grup beat şair vardır. ek olarak, allen ginsberg’in en ünlü şiiri olan howl’u okuduğu ilk an budur ve sonrasında müstehcenlik suçuyla mahkemeye çıkarılmıştır. ki benim naçizane fikrimi soracak olursanız, toplumun, hipokratların rahatsız olduğu en belirgin nokta, ginsberg’in yaratımlarının toplum ışığını aydınlatması konusundaki çekinceleriydi. tarihe baktığımızda yeniye, aydınlatıcı parıltıları taşıyana karşı duyulan korku,kitleleri sanatı durdurmaya, var edilen ideolojileri yok etme girişimlerinde bulunmaya yönlendirmiştir; ancak görüyoruz ki pek de başarılı olunamamıştır. edebi hareketin varisleri sayılabilecek yazarlar ve şairler tom waits, bob dylan gibi isimleri oldukça etkilemekle birlikte fotoğrafçı robert frank,ressam larry river ve bukowski gibi isimlerin de sanatsal ve ideolojik yaratımlarında ışık olmuştur.
    beat’in öncü isimlerinden kerouac oldukça büyüleyici bir noktaya parmak basmıştır. beat kavramını ingilizcede ‘’beatific’’ ve ‘’beautitude’’ olarak ifade edilen kutsal ve salt mutluluk anlamını özünde barındıran yüce mutluluk olarak tanımlamıştır. çift anlamlı bu kelime aynı zamanda beat ideolojisini benimseyen bireyin saf bir hassasiyet düzeyinde, toplumsal kurgulardan arınmış ve varoluşsal bunalımları sınırlarda deneyimlerken en yoğun haliyle bu deneyimleri var etme çabasını yansıtmayı başarmıştır.bununla birlikte yaşama karşı duyulan coşkuyu vahşi düzeylerde canlı tutmaya çabalayan, spiritüelliğin ve şiirsel güzelliğin içinde kaybolan bir jenerasyonu en pürüzsüz hali ile de tanımlamıştır.

    ne yazıkki, kitleler beat kavramını negatif algılamyı tercih etmiştir. beatnikler stereotipik olarak alaycı bir dil ile kendini anlatma çabasında boğulan yoksul,eğitimsiz ve yaşamda bir amaç uğruna çabalamayan bohem sanatçı tiplemesi olarak görülmüştür.

    beat jenerasyonu özünde bir edebi akım olmasına karşın, sanatın her dalını sıradışı sarsıntılarla kucaklarken, ilerleyen jenerasyonlardan günümüze kadar ulaşan, insanlık tarihine ve varoluşu anlamlandırma çabamızda, bize, yol gösteren bir çok figürü de var etmiştir. ve işte bu noktada, tanıyor olduğunuza emin olduğum pek çok sanatçı yaratımlarını dünyaya sunma heyecanını canlı kıldı ve var etme yolunda sıradışı adımlar attı.
  • frederic gros'un "yürümenin felsefesi" isimli kitabını okurken böyle bir oluşumun var olduğunu duydum ve üzerine yaptığım araştırmalar sonucunda bu kuşağa dahil olan yazarların kitaplarını okuma hevesi hemececik etkisi altına aldı beni. ki 60'lı yıllarda müzik üzerindeki etkisine dair wikipedia'da yer alan şu bilgi ile merakım giderek arttı ancak bu kuşakta eser veren sanatçılara dair çok fazla bilgi bulamadım maalesef. bu konuya ilgisi olan yazarlardan tavsiye niteliğinde bildirimler bekliyor olacağım.
  • "tuhaf insanlardan geçilmez los angeles, inanın bana. aralarında hayatlarında sabahın yedisinde karayoluna hiç çıkmamış ya da kart basmamış, hatta çalışmamış, çalışmayacak, çalışamayacak ve sıradan bir yaşam sürmektense ölmeyi yeğleyecek pek çokları var. bir anlamda aşikar olana savaş açan, akıntıya karışı yüzen, deliren; esrar, şarap, viski, sanat, intihar ve bildik denklemin dışında kalan herşeyle kafa bulan bu insanların her biri kendi tarzlarında birer dahi olarak görülebilir.
    çatlatlar dayanacak, savaş sürecek. teşekkür ederim."
  • 50'li yıllarda abd'de ortaya çıkan ve 60'lı yıllarda avrupa'ya kadar yayılan kültürel, edebi ve toplumsal hareket.

    (bkz: jack kerouac)
    (bkz: allen ginsberg)
    (bkz: william burroughs)
    (bkz: on the road)
    (bkz: the dharma bums)
  • bireyin toplumuyla yabancılaşmasındaki tek etmenin emeğin metalaşması olduğunu reddeden, yabancılaşmayı (bkz: hegel)ci görüşe uygun bir anlayışla yorumlayarak gerçek dışına düşmüşlerdir ve kaçınılmaz olarak amerika'nın düzenini eleştiriyoruz derken amerikan kapitalizmi tarafından kullanılmışlardır.
hesabın var mı? giriş yap