• celil sadık’ın “uygarlığın ayak izleri” serisinin üçüncü kitabı olarak epsilon yayınevi tarafından yayımlanan kitabı.

    aşk ve sanatı birbirine yoğurup, güzel bir tabakta sunmuş yazar.
    meraklısının tekrar tekrar dönüp okuyacağı türden bir kitap.

    --- spoiler ---
    aşk deyince herkesin dinlemek istediği masal farklıdır, değil mi? kimi mutlu sonların, yüzü gülen aşıkların peşindedir, kimi de hem cenneti görmek ister hem de cehennemi. bu durum batı resim sanatına adını yazdıran ressamlar için de farklı değildi; iyi ya da kötü, hepsinin anlatacak bir hikayesi vardı. bazıları ilahi aşkları anlattı, bazıları mitolojinin efsanevi aşıklarını. birbirlerine tutkuyla bağlı çiftler gibi sadakate sırt çevirmişlerin suretleri de belirdi tuvallerde.
    --- spoiler ---

    kitapran bazı alıntılar da şöyle:

    - "...ve aşk, ölüm demektir!"

    -"...ve aşk, ölüm demektir!"

    -"...ve aşk, ölüm demektir!"
  • sanatın, tarih boyunca insanlığın ortak duygularını bu kadar anlaşılabilir ve hissedilebilir aktarılabilmesi beni her zaman çok etkiliyor ve sanata hayran bırakıyor. bu kitap da aşkın farklı duygu ve düşüncelerle resme nasıl yansıdığını bize gösteren mükemmel bir kitap. dilinin bu kadar sade ve anlaşılır olması okumayı daha zevkli hale getirmiş. kitabı okumak için sanat tarihi meraklısı ve resimle ilgili terimlere hakim olmanıza gerek yok. kitap iki parçadan oluşuyor giriş paragrafı şöyle;
    “aşk, hayat demektir. baharın gelmesi, yeşilin güçlenmesi, sarının ışıldaması, mavinin açılması, turuncunun ısıtması, dünyanın renklenmesi demektir. birine ya da bir şeye duyulan aşk, büyük bir motivasyon kaynağıdır. hepimiz içimizdeki gücü onunla tanırız. sınırlarımızı onunla aşarız. kendimizi yeniden keşfederiz. kadına, erkeğe, hayvana, sanata, doğaya ve tanrı'ya adayabiliriz kendimizi bu aşkla. içimizde sıkışıp kalmış ne varsa edvard munch gibi dışavurabilir, yüklerimizden kurtulup özgürleşebiliriz. van gogh kadar tutkulu, caravaggio kadar cesur, dali kadar yaratıcı hissedebiliriz. leonardo kadar meraklı, michelangelo kadar iradeli, raffaello kadar heyecanlı; frans hals figürleri kadar mutlu, edmund blair leighton'ınkiler kadar romantik; rené magritte kadar şaşırtıcı, jean honoré fragonard kadar sürprizlerle dolu olabiliriz. aşk, kendi özünüzle biri ya da bir şey arasında kurduğunuz denge, kimyasını çözmenin imkânsız olduğu bir uyum hâlidir. heyecanla başladığımız bir serüvendir. mutlu bir başlangıçtır…”

    kitabın ikinci bölümünde ise aşkın ayaklarımızı yerden kesen mutluluğunun, bizi çıkardığı yükseklerden nasıl da yere düşürebilecek felaketlere yol açacağından bahsediyor. kitabın bu bölümünün başlığıysa
    “…ve bazı küçük felaketler”
    “..insan yaş aldıkça "klişe" diyerek kestirilip atılmış deyişlerin gizlediği bilgeliği seçebilir hâle geliyor. bu kalıp cümlelerin içinde en sevdiklerimden biri de "her madalyonun iki yüzü" olduğunu söyler.hazırsanız, madalyonun arka yüzüne bakmanın, ilk bölümde yarım bıraktığımızı tamamlamanın zamanı geldi: ... ve aşk, ölüm demektir. kışın gelişi, grinin güçlenişi, sarının solgunluğu, mavinin en koyu tonu, siyahın yok edişidir. önce aydınlattığı hayatı ansızın karartandır. birine ya da bir şeye duyduğumuz aşk olanca yaşam enerjimizi ve motivasyonumuzu bir vampir gibi emebilir. içimizdeki gücü onunla yitiririz. sınırlarımıza hapsoluruz. kendimizi kaybederiz. kadından erkekten, hayvandan, sanattan, doğadan ve tanrı'dan ırak düşebiliriz. içimize attıklarımızın yüküyle ezilir, edvard munch gibi çığlık çığlığa bağırsak da deva bulamayabilir, mutsuzluğumuzu yurt belleriz. van gogh kadar deli, caravaggio kadar saldırgan, dali kadar megaloman olabiliriz. leonardo kadar kararsız, michelangelo kadar huysuz, raffaello kadar eksik hissedebiliriz. sevdiğimizi bu aşkla tüketmek, her şeyi yok etmek isteriz. goya'nın figürleri kadar mutsuz, franz von stuck'ın figürleri kadar karanlık olabiliriz. picasso kadar kırıcı, schiele kadar hoyrat, jacque louis david kadar katı olabiliriz. aşk sizinle biri ya da bir şey arasında oluşan muazzam bir dengesizlik, önü alınamaz bir uyumsuzluk hâlidir. ne zaman yere çakılacağınızı dahi kestiremediğiniz sonsuz bir düşüş, mutsuz bir sondur...”

    --- spoiler ---
    istek üzerine kitaptan birkaç görsel eklemek istedim.
    görsel

    --- spoiler ---
    görsel
hesabın var mı? giriş yap