• 2002 yılında tekirdağ'da kurulmuş olan bir bağın adı. üzümlerini organik olarak yetiştiriyor ve bağ ile aynı isimle şarap üretiyorlar. 2009 rekolteli beş farklı kırmızı şarapları, 2010 rekolteli bir roze ve bir beyaz şarapları var. 24% syrah, 53.5% grenache, 19% mourvedre ile 2% cabernet sauvignon ve 1.5% merlot üzümlerinden ürettikleri 2009 elegance, haziran 2011'de uzmanlardan iyi-çok iyi arası bir puan almış.
  • kırmızıda prestige ve elegance ı süper olan, beyaz şarabı kendini deli gibi içiren harika marka.
    tekirdağdaki bağları da gidilip görülmeye değer. butik arapçılık anlayışıyla ilerlediği için markette bulamassınız mekanlarda içersiniz (örneğin bağdat caddesi kirpi, divan otelleri vs..) ama dilerseniz kendilerine sipariş edip adresinize gönderebilirler.
  • genel müdürlerinin telefon numarasını web sitesinde yayınlayacak kadar cesur şarap markası. genç ve iddialılar.
    şarapları da hiç fena değil.

    (bkz: http://www.barbarewines.com/tr/trcontactus.aspx)
  • rose şarabıyla yavaş yavaş şaraba alıştıran firma.
  • (bkz: gato barbieri)
  • türkiye'de yaşamadığım için sık sık şaraplarını alamasam da ülkemizde son yıllarda yükselen butik şarap üretimi trendini iyi yerinden yakalamış marka.

    ama ben esas barbare'nin bağ evinden bahsedeceğim. tekirdağ'da, istanbul'dan 2 saatte ulaşabildiğiniz 6 odalı huzur yuvası yaratmışlar. şarap tadımına gidince insan yemek konusunda pek beklentiye girmiyor ama öğle yemeği, akşam ve ertesi gün kahvaltısı gerçekten çok başarılı. şahsen 2 kg alıp dönmüşlüğüm var. yanında içilen çeşit çeşit güzel şarap da cabası.

    sevgilimle güzel, romantik haftasonu geçirelim ya da kışın kıçımız donuyor nerede evlenme teklif etsem diyenler bir düşünsün. arkadaş grubuyla da çok güzel oluyor tabi. (bkz: sap tesellisi)
  • tekirdağ, yazır köyü'ndeki bağevleri cennetten bir parça olan butik şarap markası. istanbul çıkışlı haftasonu kaçamağı için mükemmel.
    [http://www.barbarosbagevi.com/ http://www.barbarosbagevi.com/]
  • devletlumuz bu mükemmel bağın ortasından karayolu geçirerek işletmenin organik sertifikasini iç etmiştir.
  • bu ara çok popüler olan bağ. ınstagramda kimi görsem deli gibi buradan fotoğraf paylaşıyor. biz de isterdik bi haftasonu gidelim hem kafa dinleyelim hem pembemsi renkli kabarcıklı şaraplarından tadalım ama ankara'nın ayazındayız işte. bira şimdilik iyidir ya.
  • hani futbolda bi' laf var "kafasındakini sahaya yansıtamadı" diye. abuk subuk pas veren, güzel bir şut atıp kaleyi uzaktan yoklayıp gol atmaya çalışan ama beceremeyen futbolcular için söylenir. barbare bağ evleri de aynı o duyguyu bıraktı bende.

    ortam nefis, atmosfer şahane, huzur dolu keyifli bir ambians ancak gel gelelim o kadar amatörce hatalar ve eksikler yapılıyor ki bütün o büyülü gerçekliğe gölge düşürüyor.

    mekanın aslında 3 temel fonksiyonu var. çok çok iddialı bir iş. hem otel, hem bağ / şarap evi hem de restoran.. bu 3'ünü de layıkıyla yapamıyorsan 1'ini yap ama iyi yap canım kardeşim. benim naçizane önerim bu olur.

    kişi başı 400tl vererek mekanda 1 gece konaklama ve 3 öğün yemek elde ediyorsunuz. içebildiğiniz kadar şarap da yanınıza kâr kalıyor. check-in yaptıktan sonra kendi başınıza mekanı keşfedip olayı kavramanız lazım zira kimse en ufak bir açıklama yapmaya tenezzül etmiyor.

    öğle yemeğinde dondurulmuş köfte kıvamında yağı kurumuş tekirdağ köftesi, akşam yemeğinde ise iyi pişirildiği iddia edilen içi kıpkırmızı biftek var. aralarda isterseniz peynir tabağı ve toplam 3-5 dilim meyveden oluşan bir meyve tabağı. ha bu arada peynirleri kaçırdım diye üzülürseniz aynı peynirlerle kahvaltıda da karşılaşıyorsunuz. peynir tabağından kaçış yok. arada ne bir çerez ne bir şarküteri tabağı geliyor.

    servis / hizmet kalitesi o kadar zayıf ki mekanda resepsiyonda duran mekanın sahibi olduğunu tahmin ettiğim abimizden başka gülümseyen tek bir allah'ın kulu yok. herkes sanki zoraki iş yapıyor, aşırı bir somurtma, isteksizlik. bir şey istiyorsunuz suratınıza bakıyor, tamam, hemen getiriyorum, tabi ki gibi laflar duymanız olanaksız. bu kadar insan da nerden çıktı şimdi yaa off kim getirecek onca şeyi diyorlar vücut dilleriyle. sanki kasabadan 2 genci alıp kardeş şu tezgaha 2dakka bi bakıver diye koymuşsun gibi emanet ve sakil bir hâl var mütemadiyen.

    gün boyu yanınıza ne bir uğrayıp hâl hatır soran ne bir şey ister misiniz diyen ne ilgi alaka gösteren bir kimse yok. sizi kendi halinize bırakıyorlar. ufak bi' eğitim, bi' gezinti bi' workshop bişey? yo yo yo asla.

    ha bir de son olarak, servis ufak detaylarda gizlidir. bazı şeylerin varlığı çok hissedilmez ama yokluğu can sıkar. akşam yemeğinde et veriyorsun masada dümdüz yemekhane bıçağı var. ortada ne bir hardal ne ketçap hiç bir sos yok. kürdan diyorsun 15 dakika gelmiyor. bir masa tatlıya geçmiş diğer masa hala başlangıç yemeği bekliyor. odalarda tuvalet havalandırması uçak motoru gibi ses çıkartıyor ve daha onlarca şey.

    kısaca, başa dönüyorum: fikir güzel ama icraat çok sorunlu. gidip 1-2 saat uğrayıp bir şeyler içebilirsiniz. tüm günü burada geçireyim bir napa valley atmosferi yaşayayım diyorsanız sınıfta kalıyor.
hesabın var mı? giriş yap