• san fransisco tiburon film festivali'nde en iyi film ödülüne layık görülmüş.

    http://www.habersahifesi.com/…dulu_buyuk_oyuna.html
  • kurgusunda sorunlar taşımasına ve senaryosu dağınık olmasına rağmen, bence ırak'ta olup biten hakkında güzel bir fikir veren, daha da iyisi, dini cemaatlerin, yaralı, kayıplar yaşamış insanları nasıl sömürdüğünü etkileyici biçimde anlatabilen bir film...

    daha ayrıntılı bir biçimde üzerine düşünülecek olursa, evet, başrol oyuncusu kızımız şive-ağız-lehçe her ne ise o, onu beceremiyor, farklı sahnelerde farklı şekilde konuşuyor (karşısındakinden bağımsız) ve başka sırıtan oyunculuklar da var...ayrıca, çok iddialı bir isim bu, insana her şeyi bir bir sayıp dökecek hissi veriyor, oysa tam aksine, mikro bir çalışma diyebiliriz, isim biraz irrite ediyor. ben, türkiye'de geçen ikinci yarıyı daha gerçekçi ve başarılı bulmakla birlikte, sırf üzerine bu kadar uğraşıldığı ve gerçekten tehlikeli bir duruma parmak bastığı için bile takdire şayan olduğunu düşünüyorum, izlenmesi kesinlikle kayıp değil, ama çok daha iyi olabilirdi.
  • "a step into the darkness" ismiyle gösterime girdiği los angeles güneydoğu avrupa film festivali' nde en iyi film ödülünü kazanmıştır.
  • 17 eylül'de türkiye'de vizyona girecek, amerika ve kanada da dvd'si çıkacak, türk sinemasının başarılaır arasındadır. hikayesi ırak'ta amerikan işgali sırasında ailesi amerikan askerleri tarafından katledilen cennet adlı bir türkmen kızının öfkeyle savruluşunu anlatır. afiş inde de görüleceği üzere sayısız festivale katılmış ve bir çok festivalde ödül almıştır. bize de genç oyuncuları tebrik edip, başarılarının devamını dilemek düşüyor.
  • bir kere şunu net söylebilirim ki bir daha avni özgürel'in senaryosunu yazdığı bir filme gitmem. rezil bir senaryo. film akmıyor. durağan. elbette ki bir filmin durağan olması filmi kötü yapmaz. ama buradaki durağanlık filmi mahvediyor. karakter dönüşümleri yetersiz, tesadüflere çok bel bağlanmış vb. konuşma dilinde de epey problem var. bir yörenin ağzının sadece ünlü daralması ile verilebeileciğini düşünmek gaflet. 'tutundım' dedirtmekle olmuyor malesef. buradan sonra ciddi spoiler var.

    --- spoiler ---
    filmin sonunda büyükelçiliklere yapılan intihar saldırılarında en ufak bir inandırcılık yok. hele hele iki kadını intihar saldırganı olmaya hazırlayan vaazları veren vaiz karakteri bana inandırıcılıktan tümden yoksun geldi. konusu ve özellikle finali itibariyle festivallere oynadığı açıkça belli bir film. bunu becerebildiğini söylemek ise festival seyircilerine hakarettir.
    --- spoiler ---

    sonuç olarak aşırı didaktizmi, kötü oyuncu yönetimi ile hayalkırıklığına uğradığım bir film oldu malesef.

    edit: filmin oyuncusu suzan genç altın koza'da umut vaad edenen iyi kadın oyuncu ödülünü almış ki filmin tek artısıdır kendisi. çünkü pek fazla konuşmuyor. konuşsa o da güme gidecekti büyük ihtimalle o senaryonu yüzünden.
  • en güçlü yanı konusu olan film. oyunculuklar ve çekimler zayıf kalmış. konunun çarpıcı gerçekliği izletiyor. bu yüzden pek çok festivalden ödül aldığını düşünüyorum. bir kadının canlı bomba haline gelene kadar yaşadıkları, bir insanın bunu nasıl yapabildiği sorusuna cevap veriyor. tabi ki bu büyük oyunda başrol amerika' nın. abi-kardeş için mutlu sonu vermeyişi de türk filmi klişelerini kırmak için yapılmış sanki. izlenmesinde fayda var kanımca.
  • --- spoiler ---

    avni özgürel'den beklenebilecek bir şekilde tecavüzcünün kürt olduğu film. aferin sana avni, fırsatı kaçırmamışsın.

    "hazır kuzey ırak'lı türkmen kadının dramını anlatıyorken kürte tecavüz ettireyim de tam olsun, çok da güzel iyi harika olsun tamam mı. iyi kürt vardır gibi de yapayım ama o da tecavüz sırasında ses çıkarmasın."

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---
    sinema da bir takım işi. sen istediğin kadar ödüllük performans sergile, bir kişi sırıtırsa olmuyor. suzan genç döktürmüş ama o radikal islamcı hücre imamı (artık ne demekse işte) ne kadar sahte bir tiptir. seyreden herkes kendisinden nefret etsin, kediler bile görürse tıslamaya başlasın diye uzun uzun yakın plan çekilmiş, ağzından salyalar çıkan iğğğrenç mi iğğğğrenç bir prototip. amerikalı'nın kafasındaki iranlı molla imajı soslanıp servis edilmiş. ne anlattığından çok nasıl anlattığı önemli ya, imam konuşurken biz acılı bir müzik duyuyoruz sadece. kızlar vecd ile kendilerinden geçiyor, imam da tükürükler saça saça, parmağını sallaya sallaya, tespihini şaklata şaklata esip kavuruyor ortalığı.

    oysa asıl korkutucu olan bu amca yerine kurtlar vadisindeki ömer baba kıvamında ehli namus gibi duran, sakin sakin konuşan, bilge ve nur yüzlü bir kişinin kızları canlı bomba olmaya inceden işleyerek ikna etmesi olurdu. bu imam kubilayı asan gürühun başını çeken gözü dönmüş sofu tipinin kötü bir taklidi sadece.
    --- spoiler ---

    2. bir spoiler ve filmin en can alıcı repliği

    --- spoiler ---
    -keşke beni kurtarmasaydınız da öleydim.
    -hiçkimse kimseyi ölümden kurtaramaz. ölüm ne erken gelir ne de geç kalır. tam vaktinde gelir hep.
    --- spoiler ---
  • senaristi avni özgürel'in aktardığına göre, sanırım ny times film eleştirmeni bir zat "büyük oyun" için, "the hurt locker'a karşı pencereden bakış" ifadesini kullanmış.

    bu, harikulade bir şey. her yönüyle...

    abd'ye madalyonun öteki yüzünü göstermek...
hesabın var mı? giriş yap