• av hayvanlarının gözüne ışık tutulduğu an. donup kalırlar kendileri. son donup kalışlarıdır genelde. (bkz: dünyanın en vahşi hayvanı insan)
  • geri dönüşü olmayan,
    alışkanlıklar, ritüeller, tanıdıklar arası güven halinin bir daha da geri gelmeyeceği;
    heyecanlı, pek de canlı ama da soğukkanlı;
    yakaladığımda asla bırakmayacağım ve de bittiğim andır.
  • anın sonsuzluğunda, huzur, güven kavramlarının bile anlamını yitirdiği; olmak halidir.

    şöyle ki:
    birileri bir şey anlatır vıdı vıdı seni pek ilgilendirmez.
    birileri birilerini yargılar seni ilgilendirmez.
    birileri seni yargılar seni ilgilendirmez.
    korku? o nedir? dersin.
    ara ara minik egocuk yoklasa da eee insansın be kardeşim, yoksa işin ne dünyada?
    git siriusda aydınlık aydınlık takıl di mi?

    bir de bir anda, deniz içinde ayaklar kuma basarken, birden tüm deniz, tüm dağ, tüm tüm olmak halidir.
    ve tabii
    son olarak
    tanımlamaya çalışıldıkça saçmalama halinin tavana çarptığı da böyle cincin bir durumdur..
  • (bkz: epiphany)
  • şayet aydinlanma cagina sebep olmuşsa, uzun uzadıya aydınlatılmaya ihtiyacı olan; ama etkisi kısa sürmüş ve öznellikten kurtulamamışsa kendi haline bırakılan, "gecen gun ne ogrendim.." ile baslayan bir cumlede bahsi geçen durumdur..
  • (bkz: gregory house)
  • askerde tuttuğunuz 1-3 yada 3-5 nöbetidir.
    o nöbetlerden sonra hiç birşey eskisi gibi olmayacaktır.
  • hepimiz köleyiz. genel anlamda sistemin köleleriyiz zaten de, bireyselde anlamda da kölesi olduğumuz şeylere sahibiz (sahip olmak ilginç bir tanım oldu evet, bizi köleleştirenin sahibi olmak, olduğumuzu sanmak aslında).

    ve çocuklar büyütüyoruz. onların da birer köle olacağını bilerek büyütüyoruz hatta. ve çocukları mutlu etmeye uğraşıyoruz, mutlu köleler olsunlar diye elimizden geleni yapıyoruz.

    mutlu köleler olduklarında git gide daha içinden çıkılmaz bir sisteme gireceklerini neden göremiyoruz peki? kendilerini özgür zanneden başka başka bir sürü mutlu köleyle birlikte ellerinden geldikçe, iyi olduğunu düşündükleri bu durumu korumaya çalışacaklarını neden düşünemiyoruz?

    günümüzde özgür insan, daha doğru bir ifadeyle özgürlüğe en yakın insan, mutsuz insandır. çünkü etrafında mutlu mutlu gezenlerin aslında köle olduklarının farkındadır ve bu farkındalığının içinde de yalnızdır. özgürlük de yalnız olmayı gerektirir zaten; hem mutsuzluğu hem de yalnızlığı.

    bu yüzden, bu farkındalığı yaşayan çok az insan var, sonu belli çünkü.

    mutlu kölelerin mutluluğu ne kadar görünürde ve gerçek değilse, mutsuz özgürlerin musuzluğu da görünürde ve gerçek değildir.

    hiçbir şeyin gerçek olmadığı bir dünyada, nasıl nefes alabiliyoruz?

    (sabah sabah ancak bu kadar aydınlanabildim. düz insanım zaten; muhtemelen yanlış aydınlanmış bile olabilirim. en iyisi dinlemek. müzik iyi ki var, müzik bu köle dünyada bize özgürlüğü anlatan, hissettiren en kolay ve görkemli yollardan biri. sanatın her dalı böyle aslında. bir dakka ülem yoksa? al al al, işte yine aydınlandım)

    dinle
  • basit bir açıklamayla yaşanır. çünkü en basit cevap en doğru cevaptır. bütün yüklerinizden kurtulur. kuşlar gibi olursunuz.
  • [öyküde "aydınlanma anı" diye bir an var. bu, yalnızca benim kullandığım bir şey değil, terim olarak da geçiyor. "aydınlanma anı" öykünün omurgasını oluşturuyor.] tomris uyar - kitapla direniş

    [buna benzer çok güzel bir aydınlanma anı da katherine mansfield'ın "garden party"sinde vardır. çocuk, "hayat ne kar şey, değil mi?" der, kardeşine. "şey." ne olduğunu söyleyemez de... o "şey"lerdir işte öyküyü yapan.] tomris uyar - kitapla direniş

    (bkz: aydınlanma anları)
    (bkz: aydınlanma çağı)
hesabın var mı? giriş yap