• dincilerin derin inançsızlık boşluğu olarak tanımladığı, asrın getirdiği tededdütler ile de bu boşluğun hacminin günden güne arttığı, ateist insanların bir yanını hep eksik bıraktığından bahisle yerinin din inancından başka hiçbir kavram ile doldurulamayacağını iddia ettikleri büyük boşluktur.
    boşluk olduğu sanılan bu erdemli hoşluk, zırvalığın çölünde nefes alan dinci zihniyet tarafından maneviyattan uzak ateistler için üretilmiş bir içeriksizlik; hiçlik duygusudur, ki ateistlere dehşetli acılar hissettiren de bir yara olsa gerektir.

    çeşitli nedenler ile bir dinci ile sohbet edilmek zorunda kalındığında ve nihayetinde kaçınılmaz bir son olarak bu mukemmel sistem kendiliginden olmus olabilir mi durağına gelindiğinde gelecek sorular malumdur:

    - içindeki o inançsızlık boşluğu seni rahatsız etmiyor mu, o korkunç boşluğu neyle dolduruyorsun?

    bir kere ateist birinin maneviyatının olmadığı ve hiçlik içinde duygusuzca alemlerde bir o yana bir bu yana salındığı gibi ilkel bir fikri zihnimizde uyandırmaya çalışan bu gibi soruların anlamsızlığından, dincilerin içindeki boşluğu dolduran kavrama kolayca ulaşmak da olasıdır: gözleri ve aklı kör eden fanatik bir inanç!

    aklı olan ve bilimi rehber edinen hiçbir insanın içinde boşluk olmaz. kişisel erdemi doğrultusunda kendi içini herkes mutlak doldurur. dine inananın tanrı korkusundan yaptığı iyilikleri salt iyilik olması için yapan ateistin içindeki olsa olsa vicdani bir hoşluktur, boşluk değil.
  • ateistlerin içindeki korkunç boşluktan kastedilen, ölünce gerçekten yokolmak, gidenleri bir daha görememek ve yapılan bütün haksızlıkların cezasının olmaması ise, bunlar kabullenilmesi o kadar da zor şeyler değiller aslında eğer bunlara dayanamayacak insanlar varsa zaten bu insanların dinle de mutlu olması pek mümkün değildir
  • avasas in korkunc sortuna sığan boşluk ya da böylesi boşluklu düşüncelerdir.
  • tam aksine dinci kardeşlerimizin içinde olduğunu düşündüğüm boşluk. hayır zorunlu/zorunsuz her olası ibadeti yapmak, hatta dilden giyime arap davranmak yeterince maneviyat yaratamıyor olmalı ki adamlar yahudi pantheonu ve evanjelist melekleri'ne falan inanıyorlar, yoksa neden komplo teorisi sapığı olsunlar ki?
  • kastedilen şey ontolojik evsizliktir efendim. bunu tespit eden martin heidegger, modern dünyada salınan, kendini yalnız hisseden, hiçbir yerde kendini evini hissedemeyen bireyin, aidiyet mevhumunu dolduracak bir manevi değeri olamamasını anlatır. buna yabancılaşma da der bazıları. kentleşmenin sonucu olduğu iddiaları da vardır, kapitalizmin sonucu olduğu da dile getirilmiştir.

    ama asıl soru şudur bence:
    - bir yanılsama bir boşluğu doldurabilir mi?

    karl marx amcamız da konuya din ruhsuz dünyanın ruhudur deyişiyle değinmiştir.

    konu çeşitli feylezof amcalarımız tarafından ele alınmış ve bu süreç varoluşçuluk denilen felsefi akımın kurulmasına kadar ulaşmıştır. analitik akıl, modern zihin böyle bir boşluk yaratır ama onu doldurmanın seküler bir yolu vardır.

    şu yazarları bilmek ve okumak şiddetsizce önerilir:
    herbert marcuse
    jean-paul sartre
    michel foucault
    etienne balibar

    ve daha niceleri...

    (bu daha marksist literatürle ilgili olanı, anarşist literatürü daha sonra ele alacağım.)
  • her insan evladında mevcut olan varoluş temelli boşluktur. aklın dolduramadığını inanç doldurur ve fakat, "inanç" denince akan sular duruyor artık değil mi? hele bir de "inancıma saygı duyun" faslı var ki hani yeme de yanında yat! açıl susam açıl gibi bi şey oldu, her derde deva!

    sırtlarını zincirlerle döven, oralarına buralarına şişler sokan yani kendilerine alenen işkence eden bir takım insanlar, sorsanız bunu, inançları için yapıyor. ben mi yanlış biliyorum? şimdi ben, bu en hafif tabiriyle "acayip işe" saygı mı duymalıyım? bu insanlar çocuklarını da bedenlerine zamanı gelince zulmetsinler diye yetiştiriyorlar. o çocuklar da işkenceden geçirecekler kendilerini.

    peki şimdi iki dakika durup bir düşüneyim ben. yani şurada iki satır fikir beyan ettim, acaba birilerinin inancına yazarak saygısızlık mı ettim? öyle ya, acayip iş demişim, işkence ediyorlar demişim.. oysa ki onların inancı bu, isterlerse kendilerini döve döve öldürsünler, bana ne? benim vazifem saygı duymaktır bu inanca değil mi?

    örnek tek değil, daha neler var "bu benim inancım" diye ifa edilip bir de üstüne saygı bekleyen. ya saygı ne demektir bilmiyoruz, evet kelime anlamı olarak! ya da cümleten sevgi sopamız eksik kalmış.

    hiçbir şekilde canım halkım, aman da eğitimsiz bırakılmış halkım popstarlığı yapmayacağım! ya bu kaçıncı ey ahali? bu kaçıncı şeyhin ipliğinin pazara çıkışı, ve fakat yine şeyh kapılarında misal yarasa kanı içmek için günlerce beklemek? hiç mi duymadın len bunlar bildiğin sahtekar işte! o kadar mı salaksın ey halkım? "inancım" dediğin "şey" o kadar mı yemiş yutmuş kafanı? ya sakın "boşluk" dediğin bu olmasın??

    yoksa işine mi geliyor her tür gerzekliği yapıp "ama inancım o beniimm!!" demek? yani seni yönetip yönlendirenin mutlak tercihi her daim bu olmuştur, orası malum da, e be zekası rötarlı kardeşim, hani oy verirken gösterdiğin izanı niye domates salçasını yarasa kanı sanıp sürünürken göstermiyorsun? hıı? yoksa sen zurna mısın? (serbest çağırdı bi şeyler işte, panik yok)

    sen böylesin ya, işte senin en rezil alışkanlığın, en masum kaşıntın ya da en kusulası saçmalığın "ay ama inancı ölee onun saygı duymak lasım" diye mevlana'nın ruhuna kabus hediyesi olmuş ya, şimdi senin imanın da sorgulanır, itikatin de tırmalanır, dualarının çıktısı bile alınır bu gidişle. (bkz: milli iman teskilati)

    sorarlar çevrene bir vakit: "imanlıdır işallah??" diye, ha iki rekat düşün, ya derlerse ol vakit: "ne gezeerr?? daha şeyhin ayak suyunda okunmuş pirinç bekletip yemedi!!"

    yemedi di mi? ama e bu da birilerinin imanındandır belki, kim bilir? yani imanın tarifesi, inancın çizelgesi, itikatın linki mi var?

    ha saygısızlık yaptım, oh sefam olsun çok iyi yaptım. ben yıllarca bu aptallıklara maruz kalmadım mı? yıllarca benim "ya iki dakka aklınızı kullanın" inancıma, sayım sayım saygısızlık yapılmadı mı? gerzeklik milli sporumuz, övünç kaynağımız, en büyük değerimiz olmadı mı? ya hangi zeka sahibi millet "akıllı ol!" sözüne bile bu kadar aptallık yükleyebilir?.. var mıdır yani daha ötesi?

    vardır tabii: boşluk!
hesabın var mı? giriş yap