• deneysel anlatım tarzıyla yeni nesil dünya sinemasının önde gelen isimlerinden biri olan taylandlı yönetmen.

    yer yer belgeselimsi bir havaya bürünen ilk uzun metrajlı filmi mysterious object at noon*(2000) ile dikkat çekti ilk olarak. bir taylandlı köylünün başlayıp, öncesinde ne olduğunu pek bilmeyen diğer bir köylünün ve sonra bir diğerinin (böyle gider) devam ettirdiği hikayeyi anlatan film, kendine haslığı ve samimiyetiyle festival çevrelerinde ilgi topladı.

    ikinci filmi blissfully yours*(2002), taylandlı bir kadın ile burmalı bir adamın, iki ülke arasındaki sınıra yakın bir ormanda yaşadıkları pek mutlu aşkı anlatıyordu. cannes'ın un certain regard bölümünden ödülle dönen film, village voice'un eleştirmenler anketinde 2002'nin genel gösterime çıkmamış en iyi filmi seçildi.

    cannes'da jüri ödülünü kazanan tropical malady*(2004), önceki iki filmi gibi avant-garde'a yakın duran eleştirmenlerce pek beğenildi. bir asker ile kasabalı bir gencin egzantrik aşkını, orman mitleriyle bağlantı kurarak işleyen film, birbirinden bağımsız da seyredilebilecek iki kısa filmden oluşuyormuş hissiyatı veren enteresan bir yapıya sahip.

    filmlerinde çoğunlukla, her zaman bir şey ifade ediyormuş gibi görünmeyebilecek uzun planlara yer veriyor. kendine haslığı, hiçbir yere konulamayan biçeminin başarısı ve içe işleyen anlatımının şiirselliği kanımca su götürmez. kimilerince neden sevilmeyeceği de bir o kadar anlaşılır. bir zaman ismini copy/paste yapmadan da yazabilmeyi ümit ediyorum, bir de o var.
  • pen ek ratanaruang'in favori adami, ismi kopipeyst yapilmadan yazilamayan yonetmen, diye biliniyor ke$an taraflarinda.. her $ey bir yana, gercek bir sokak insani. gercek bir "an adami" bu herif. bir sahne cekiyor, sen o sahnede karakterlerin ka$ kaldirmasini filan goruyorsun, adam rahat, adam hala kayitta, ka$lar iniyor, sigara geliyor, bi' $eyler bi' $eyler.. zeki demirkubuz'un tayland $ubesi.
  • "film is like a drug. it is a shelter when you cannot deal with reality" demiş.
  • ismini değiştirmedikçe hakkında fazla entry girilmeyecek yönetmen. bunun bi de araması var ki google'da evlere şenlik. neden yeşilçam usulü sen de ismini şöyle aşina olduğumuz bir şey yapmayasın. apichatpong'um.
  • ilginç kişilik.
  • loong boonmee raleuk chat. bu film 2010 senesinin en harika sinema olaylarından biriyken, bakın tay demiyorum, dünya sinemasının seviyesini ibretlik bir biçimde yükseltmiştir. ama her açıdan. şahsım adıma müteşekkir olduğum bu yönetmenin tecrübe ettirdiği bir şey var; şöyle ki büyük bir şey seyredip, buna şu yavşak 21. yüzyılın bir yaşayanı olarak tanıklık edip salonu terk ederken ağladığımı hatırlarım. 7. sanat bazen güzelliğiyle, estetiğiyle, bu estetiğin transandant yönüyle feci dayakçı oluyor. beyninizin beyin, küçük dünyanızın dünya olmadığını anımsıyorsunuz. o perdeye yansıyan bir evren oluyor ve o evreni içinizde sığdıracak yer bulamaz oluyorsunuz. apichatpong tuhaf bir deneyimdir.
  • bir filminin içinde genelde birkaç tane hikaye olur, hemen delik dondan fırlarcasına bir linear narrative, ana kahraman, ana tema, sosyal mesaj falan arayan zottirik sinema izleyicilerini anında ters köşeye yatırır. "çakma entellik yapıyooo :'(" ya da "çok sıkıldmmm :((" diye ağlatır. bi de filmlerini iyi bi ses sistemiyle izlemek lazımdır çünkü bi sahnede hep insanların ötesinde de bir yaşam olduğunu hissettiren bi arkaplan sesi vardır, güzel adamdır apichatpong, adını yaz deseler yazamasak da gitmesek de görmesek de o apitchapong bizim apitchatagong'umuzdur.
  • -ıt's like we are underground, in a cemetery....the sky is the earth...
    we are hibernating, sleeping all the time and we don't know it. we are dreaming that there is plenty of oxygen.
hesabın var mı? giriş yap