*

  • türkçe'de norgunk yayıncılık tarafından anlamın mantığı olarak çevrilip, yayımlanmış gilles deleuze kitabı.
  • deleuze, anlamın mantığı'ında stoacı zaman anlayışını kendi felsefesine entegre etmiş ve nedenlerle sonuçlar alanını birbirinden radikal bir şekilde ayırarak, stoacıların yaptığı şekilde nedenlerin zamanını chronos, sonuçların zamanı olarak ise aîon olarak adlandırmıştır. iki ayrı zamanın veçhelerini belirlemeden önce, stoacıların nedenleri ve sonuçları birbirinden hangi biçimde ayırdıklarını incelememiz gerekir.

    deleuze'e göre filozof problemler icat edilen kişidir. her büyük filozof ortaya yeni bir problem koyar.

    aristo'ya göre sabit tözler ve ontolojik konumu belli olmayan şeyler vardır. sabit şeyleri öz (ousia) olarak adlandırır ve muğlak ve kendi başına bulunmayıp bir öze yüklenen kategoriler töze dayanır. bir kalemin özü ve bu özün başına gelen fakat öze dair olmayan olaylar bulunur. deleuze tam da bu tözsel olmayan ve uçucu bir karaktere sahip olay alanını başına geldiği tözlerden bağımızlaştırma hedefiyle stoacı bir zaman anlayışını kendi felsefesiyle harmanlar. bu bağlamda deleuze, lewis caroll'un, roman karakteri alice'in başına gelen olayları başına geldiği alice'ten bağımız olarak tahayyül etme girişiminde bulunduğunu iddia eder ve bu olayların yüzey fenomenleri olarak ortaya çıktığını söyler. peki yüzey ne demektir?

    deleuze'e göre yüzey, yani olayın bulunduğu alan ancak dil sayesinde, dil içerisinde ise ancak mastar ile ifade edilebilir: büyümek, küçülmek vs. alice'in büyümesinden bağımsız olarak büyümeyi kendi başına düşündüğümüzde, alice'in küçük ve büyük olduğu iki hal arasında, büyümek ve küçülmenin aynı zamana yerleştiği paradoksal bir alana düşeriz. zira alice'in büyümesi ve alice'in küçülmesi her ne kadar birbirlerinden farklı olsalar da, büyümek ile küçülmek başlarına geldikleri cisimler (corps) veya şey durumlarından (états des choses) bağımsız olarak ele alındıklarında aynı olayı ifade ederler. aslına bakılırsa, olayı, ideal oluşu ifade eden tek yer de bu paradoksal yüzeydir. deleuze bu olay alanını, uçuculuğu sebebiyle yüzey olarak adlandırır. yüzey, bütün şey durumlarında ve bunlara dair yargılarımızda indirgenemez ve bu yargılarla durumlara parazitik olarak sürekli yapışan bir bölge olarak bulunur. bu bulunmayı deleuze, varlıkla (être) değil varlık-ötesiyle (extra-être) tanımlar.

    diğer taraftan, yüzey fiziksel bir bölge değil, ancak topolojik bir bölge olabilir. bu doğrultuda, yalnızca farklı aşamalar ile ilişkisi açıklandığında bir bölge olarak kendine yer (topos) edinir. deleuze, her ne kadar sonradan eleştirecek olsa da, bu kitabında psikanalizi yüzeyin oluşumunun açıklanması için kullanır. metapsikolojik aşamalardan geçen çocuk, deleuze'ün özgün bir oedipe kompleksi okuması sonucu kendisini cinsel enerjisinden arındığı ve hadıma uğradığı aşamada yüzeyde buluverir. yine de bu yüzey, sadece cisimsel etkileşimlerin bulunduğu derinlikleri ve ondan sonra diğer dönüşüm aşamalarını iptal etmez. zaten deleuze'ün felsefesinin özgünlüğünü veren taraflardan biri de, onun neredeyse hiç bir zaman indirgeme gerçekleştirmeden düşünüyor olmasıdır.

    deleuze'ün psikanaliz okumasının belki de en özgün kısmı oedipe'i babayı öldürmek isteyip annese sahip olmak istemesinden dolayı oldukça kötücül duygularla tasvir eden freud ve cemaatine tümden karşı, yeni bir yorum getirmesidir. hatta bu açıdan hâlâ bu kitapta içinde bulunduğu lacancılıktan da bu vesileyle ayrılır: aslında çocuğun bu tavrı "iyi niyetli" (avec bonnes intentions) bir stratejidir sadece. burada iyi niyetli mecazından ziyade strateji kelimesi çok çok çok çok önemli bir bakış açısı değişimi yaratır. zira, metafiziğin de üzerine temelleneceği ve sonu kastrasyonla sonuçlanacak bu süreç yaralı anneyi iyileştirmek, babayı da uzaklardan, gittiği yerden, sonsuzdan geri getirme hamlesidir. aslında baba onda anneyi iyileştirecektir. tabi belirtmek gerekir ki, çocuk cinselliği bizim bildiğimiz anlamda değildir. çünkü zaten anlamın kurucu aşamaları olan anlamsız (non-sens) alanında bulunur. deleuze ve analitik felsefecilerin, özellikle wittgenstein'ın taban tabana zıt olmasının bir diğer sebebi de deleuze'ün anlamsıza, anlamı kurucu bir önem atfetmesidir. halbuki analitik ekole göre, özellikle de wittgenstein'da anlamsız mantıksal bir uzay içinde örülen dilsel gerçeklikle hiçbir şekilde örtüşmez ve ancak popper'cı bir dille ifade edersek batıl inanç gibi yanlışlanabilirliği bile kuşkulu olan yargılar olabilir. böyle olduğundaysa, üzerine konuşulmayan hakkında susmamız gerekir. oysa deleuze, kitabın dinamik oluşum (la génèse dynamique) kısmında anlamın, mantık uzayının ve öznenin arkasında yatan anlamsızlık bölgelerini kademe kademe fethetmeye girişir. dinamik jenezin sonu oedipus veya elektra kompleksiyle bu kompleksin nihai neticesi de başarısızlıkla yani kastrasyonla son bulur ve metafizik yüzey bu zorunlu başarısızlık hikayesinin, olmayan duaya amin demenin sonucunda oluşur bir yerde.

    metafizik yüzeyin uçuculuğu dışındaki önemli bir diğer özelliği, onun olay olarak değil, koşullayıcı bir alan olarak tarifinde rahatlıkla görülebilir. zira, nasıl ki, bedenlerin aktif ve pasif olarak etkileşime girdiği yer nedenlerin alanıysa ve bedenlerin başına gelen olayların bedenlerden bağımsız olarak dilde kendini ifade ettiği yer yüzeyin alanıysa, sürekli yüzeye gönderen şey durumları ve o şey durumlarına tekabül eden yargılar alanı da bütün gerçekliğiyle deneyimi ortaya koyar. burada, dikkat edilirse görülecektir ki, deleuze için yüzey her yargının gönderdiği ve hiç bir zaman tüketilemeyen transandantal bir alandır. fakat bu bölgenin diğer transandantal felsefelerden farkı, koşulun koşulladığı deneyimin silik bir kopyası olmaması, onunla doğa farkının bulunmasıdır. aynı zamanda bu nokta, deleuze üzerindeki bergson etkisini en derin haliyle görebileceğimiz yerdir. böylece, yüzey anlam olarak kendini mümkün yargılarda değil, oluşturulabilecek herhangi bir yargıda ifade eder. diğer taraftan, mümkün deneyimin değil, gerçekleşen her hangi bir deneyimin koşuludur.

    yüzeyde olaylar, başlarına geldikleri şey durumlarında bağımsız olarak bulunurlar (ama ex-ister olarak değil sub-sister olarak) yani aslında bulunmak yerine çevirideki gibi alttan alta olmak denebilir. her cisimin olayı cisiminden tamamen bağımsızlaştığı için saf fiil halinde ortaya koyulabilir ve bu fiillerin hepsi aslında birbirine gönderir. ölmek fiili ise olayın neredeyse paradigmatik bir örneğidir. (burada problematik bir bakış açısı mevcut, zira deleuze spinoza'cı damardan ilerlediğinden ileride ölümden bu kadar bahsetmez, hatta hiç bahsetmez, ileriki döneminde heidegger'in zıttına yerleşecek dirimselciliğini (vitalisme) leibniz'ci bir anlayışla yeniden geliştirecektir.)

    bahsedecek daha onlarca şey kaldı tabi, ama kitap kesinlikle okunmalı. hakan yücefer çevirisi müthiş bir çeviridir. piyasadaki onca rezil çevirinin yanında böyle güzel bir çalışma hak ettiği değeri görmelidir.
  • deleuze’ün kendi ifadesiyle, 'anlamın mantığı', “mantıksal ve psikanalitik bir roman denemesidir."

    deleuze’ün anlam kuramı anlamı sadece dilbilgisel veya mantıksal bir anlambilim düşüncesiyle çözümlemez. anlamın varlık ile ilişkisini varoluşsal açıdan ele alır ve ontolojisine inerek yol alır. dolayısıyla deleuze'cü anlam mantığı, anlambilime nazaran daha genel bir varlıkbilim yaklaşımıyla değerlendirir. kitabında anlam, şeylerin oluşuna eşit bir mesafeyle dışa karşı çözümlenir fakat anlam mantığı genel bir bakış olarak kalır. deleuze’e göre, felsefenin temelinde ontolojik bir tavır mevcuttur.
    deleuze "felsefe, ontoloji ile iç içe geçer, ama ontoloji de varlığın tek anlamlılığıyla iç içe geçer." diye bahseder. dolayısıyla anlamın mantığı, deleuze için genel olarak felsefenin çeşitli isimlerinden başka bir şey değildir. anlamın zamanı ve mekanı gibi alt başlıkları olan son derece mühim bir eserdir. anlam kuramı yine aynı alandaki diğer çalışmalara eleştirel bir bakışla onları aşarak devam etmiştir. deleuze'ye göre anlam
    cisimler ile sözcükler arasındaki ilişkileri düzenler, yani şeylerin üstünde bulunur. tabii okur onlarca soruyla baş başa kalıyor kitap boyu ve nesneler ile idealar arasında gidip geliyor. deleuze anlamın kuramını açıklarken matematik ve diferansiyel analiz gibi alanlardan faydalanır, özetle interdisipliner bir araştırma yaptığı aşikardır. varlık ile anlam ilişkisini hem nedensel hem de psikolojik olarak inceler, kitabı okumakta şüphesiz ki fayda olacaktır.

    edit: imla.
hesabın var mı? giriş yap