• yahudi usulü amerikan rüyası çöküşünü çok etkileyici bir şekilde anlatmış philip roth romanı
  • pulitzer ödüllüdür ve ayrıntı tarafından bu ay basılmıştır.
  • phillip noyce tarafından 2016'da sinemaya uyarlanacak. başrollerde dakota fanning, jennifer connelly ve ewan mcgregor var.
  • ewan mcgregor'un hem oyuncusu hem yönetmeni olacağı sinema filmi.
  • ilk fragmanı düşen uyarlama film. 21 ekim'de vizyona girecek.

    https://www.youtube.com/watch?v=079zfch81l4
  • bu akşam sinemada izlediğim film. öncelikle kitabı okumadığımı belirtmem gerekiyor.

    --- spoiler ---

    dönem filmlerini, özellikle de 50'li ve 60'lı yıllar amerikasını izlemeyi her zaman sevmişimdir**. bu film de güzel bir atmosferde başlıyor. bir revolutionary road beklentisi yaratsa da ortalara doğru kızın kaybolmasının ardından gelişme safhasındaki olaylar açıklanmadan ilerledi ve film bittiğinde 'ee?' diye kalıverdim. ailenin trajedisini mi işleyelim, suça mı odaklanalım, yoksa dönemin politik atmosferini mi yansıtalım diye kararsız kalınmış, en sonunda çorba yapalım diyerek bu film oluvermiş sanki. örneğin, filmin başlarında kızımızda elektra sendromu olabileceğine dair bir işaret var. bunun üzerine gidilmemiş. kekemeliğinin psikolojik olduğunu söylüyor çocuk psikiyatrı. bu da yine boşluk olarak kalıyor. sonra psikiyatrın olayı nedir? kızı ne diye saklıyor, bunların ilişkisi ne, niye aileye durumu çıtlatmıyor? hepsi soru işareti.
    kendisini aşırı itici bulsam da dakota fanning iyi bir iş çıkarmış, hatta onun yanında ewan mcgregor ve jennifer connely biraz sönük kalmış diyebilirim.
    beklentisiz gitmeme rağmen 5/10 veriyorum, o da güzel oyunculukların hatrına.

    --- spoiler ---
  • kült bir roman olmasına rağmen beyaz perdede aynı etkiyi yapamamış bir eser. yapılan yorumlar ve 6.2'lik imdb puanıyla filminin çok da beğenilmediğini görüyorum. ewan mcgregor'un 2. yönetmenlik tecrübesi olmuş ayrıca bu yapım. türkiye'ye ise önümüzdeki hafta, yani kasımın 3. haftası vizyona girecek. tüm olmusuz yorumlara rağmen, ewan mcgregor'un hatrına sinemada seyretmeyi düşünüyorum.
  • etkileyici, anlamlı bir konusu da olsa, filmde birçok önemli kısmın atlanarak uyarlandığı hissini veren, amerika'nın yakın tarihiyle yüzleşme eserlerinden.
  • ewan mcgregor'ın yönetmenlikte döküldüğü film. oyunculuğu fena değil. senaryo vasat altı. romanı okumanız daha iyi olur. gerçi ben de okumadım. kitap 2 yıldır elimde olmasına rağmen baskının kalitesizliği (yazı fontunun küçük olması, kağıt kalitesinin kötü olması vs) yüzünden açıp da okuyamadım. neyse, roman meseleleri tabii ki daha iyi işliyor. philip roth neticede. adam 100 sayfaya dünyaları sığdıran bir yazar ama ne senarist, ne de mcgregor 2 saate bu dünyaları anlatabilmişler.

    spoiler

    amerika'nın 60'lı yıllarına orta gelirli bir aile üzerinden odaklanan film. ırkçılık, siyahların öldürülmesi, vietnam savaşı... bütün bunları protesto eden ahmak bir kızın bombalama olayına karışması anlatılıyor. ahmak diyorum, çünkü öyle. çocukluğundan beri garip olan kız ergenliğe girince ailesine "niye hiçbir şeyi protesto etmiyorsunuz? burjuva gibi yaşıyorsunuz," vs diyerek çemkirmeye başlar. kızını dövmeyen dizini döver atasözü bu filme cuk oturuyor. kızın "siyah senatör yok, siyahlar öldürülüyor, vietnam'da bebekler öldürülüyor," sözlerinde yanlış bir şey yok. yanlış olan kızın tutumu, ailesine sanki savaşa para yatırıyorlarmış gibi davranması, bir de amerika'da devrim yapılabileceğini sanması, savaş karşıtlığını ve protestoları yeterli bulmayıp devrim peşinde koşturması, daldan dala atlayan politik görüşleri. kız fena halde sinir bozucu.

    ewan mcgregor ve senaristin ellerinde amerikan tarihi konulu bu film iyi bir filme evrilememiş ne yazık ki. john romano'nun senaryosu vasat altı. yahudi bir ailede doğup marksist olan bir genç kız fikri aslında bir amerikan filmi için oldukça güzel. yani marksizm her amerikan filminde karşılaştığımız bir ideoloji değil. pek yer verilmiyor. hele ki yahudi bir ailede doğup marksist olan bir karakter... fakat senarist bu fikri iyi işleyememiş. bir de kızı terörist haline getirip sonra alttan alta onun marksist olduğunu belirtmek de çok çiğdi. marksizm=terörizm oluyor. amerikan rüyası'nın (kırda güzel bir ev, para kazandıran bir iş, bir araba, eskiden güzellik kraliçesi olan bir eş = amerikan rüyası gibi görünüyor ama film bu rüyayı hemen parçalıyor) parçalandığı filmlerden american pastoral ama bu sahte rüyayı parçalarken 100 yıldır komunizmi boklayan o filmlerden olmaktan kurtulamıyor. hani komunizme eleştiri getirilse neyse de gerizekalı romano, "marksizm=terörizm" diyor. politik tarafı sıkıntılı filmin. zaten hiçbir şeyi derinlemesine işlememiş romano. ırkçılık ve vietnam savaşı'na şöyle bir değinilip geçiliyor. film bir babayla kızına odaklanıyor ama buradan da orijinal bir şey çıkarmıyor: babasına âşık, annesinin güzelliğini kıskanan bir evlat mı? freud'un "evlat, babasını öldürüp annesiyle birlikte olmak istiyor/kız annesini öldürüp babasıyla birlikte olmak istiyor"unu (ilki oedipal, ikincisi elektra kompleksi) artık filmlere taşımasak veya taşırken buna bu kadar önem atfetmesek? neticede 100 yıldır freud'un bu cümlesi filmlerde işleniyor. öte yandan yahudi aile deniyor ama yahudiliğe dair pek bir şey yok. halbuki yazar roth'un pek çok romanında yahudi mahalleleri, yahudi aileler, yahudilik, amerika'da yahudi olmak ve 2. dünya savaşı epey önemli yerlerde duruyor. ama bu filmde bunların hiçbiri iyi işlenmemiş.

    oyunculuklar eh işte. kimse parlamıyor. ama ewan'ın oyunculuğu yönetmenliğinden daha iyi. yönetmenliğe devam etmek istediğini söylemişti. ileride daha iyiye gider mi bilemem ama ilk işinde vasat altı kalmış. daha iyi bir senaryoyla yönetmenliğe geçmeliydi (bkz ben affleck ve gone baby gone). american pastoral'ın sıkıntıları büyük: karakterlerini umursatamıyor, derinleştiremiyor, öykünün politik ve sosyolojik taraflarının altını dolduramıyor (siyahiler katlediliyor-bunu 2 sahneyle uzaktan yansıt, vietnam savaşı var-bunu bir haber bülteniyle yansıt = kolaycılık), doğru dürüst bir atmosfer kuramıyor. neticede başarısız bir ilk film oluveriyor.

    spoiler
  • söylenenler doğru, çok daha etkili olabilirmiş ama şu haliyle de beni memnun etti. filmdeki konu bütünlüğü titretecek atlamaları fark etmemek mümkün değil. bu boşluklar da filmi kaçınılmaz olarak kırmış.

    şu sürekli dile getirilen "insanın yaşam amacı nedir" sorusuna, kangurunun nedir? cevabının üzerinde durulması da hoş olmuş.
hesabın var mı? giriş yap