• lohusalik doneminde yakalanilan ve halk arasinda albasti ya da al karasi olarak bilinen bir hastaliga yol actigina inanilan cin
  • siyah renklidir.
  • alkarisi yeni dogmus bebeklere musallat olan surati inanilmaz cirkin ve uzun siyah sacli bir cindir.kirmizi renk kiyafetler giyer ve ayaklari terstir.bobrek ve dalakla beslenir.
  • (bkz: lilith)
  • albastısı da denilir... islamıyetten önce lohusaları korurken ıslamıyetten sonra zarar vermesi gerçekten çok dusundurucu...

    ayrıca umay'la da alakalı...
  • al karısı; uzun boylu, uzun parmak ve tırnaklı, dağınık saçlı, yağlı vücutlu, el ve ayakları küçük, dişlek, bir dudağı yerde, bir dudağı gökte, bazen zenci suratlı, memelerini masallardaki devler gibi omuzlarına atabilen, tepesinde bir gözü olan, çok çirkin, al gömlek giyen bir yaratıktır.
    anadolu’da ahır, samanlık, değirmen, terkedilmiş virane yerlerde, su kuyusu, su kaynakları ve loğusa kadın ve kırklı çocuğun yalnız olduğu yerlerde bulunduğuna inanılır.

    al karısından korunmak için loğusa ve kırklı çocuğun bulunduğu yere süpürge, kuran-ı kerim, soğan, sarımsak, nazarlık asılır, yastığın altına iğne veya çuvaldız sokulur, kama, orak, bıçak vb. gibi kesici aletler konulur,bulundukları yere de ekmek ufağı ve su konulurmuş.

    yıllar sonra gelen edit: bir de saçım başım dağınık olunca annanem bana alkarısı gibi olduğumu söylerdi.
  • kız çocuk doğuran kadınlara musallat olduğu ve onları boğmaya çalıştığı rivayet edilen pagan inancı.
    dün bir karanlık sıktı boğazımı, elini açmaya çalıştım açamadım, ben de onun boğazına yapıştım sonra kayboldu ortadan. hacı anneme sordum "alkarısıdır" dedi.
    -her ne kadar kızım olsun istesem de- lan ben erkeğim!!! ne alaka? karı azdı.
  • çocukluk dönemimde anneannem'in anlattığı masallarda ismi en çok geçen doğaüstü varlıktı alkarısı. bizim sülalemizle de bir bağının olduğunu, bizim ailemizden hiç bir lohusa kadına al gelmeyeceğini çünkü yemin aldığımızı anlatırdı anneannem. anneannemin dedesinin dedesi zamanında bir alkarısı yakalamış ve esir etmiş. tam kırk yıl konakta hizmet görmüş bu alkarısı. kocaman memeleri varmış, tek başına bütün konağın işlerini çekip çevirirmiş. yemekleri yaparmış, temizlik, çamaşır, bağ bahçe işleri hepsini tek başına halledermiş. her gün bir kuzu kesermiş büyük dedem çünkü sadece taze ve kanlı ciğer yermiş bu kadın. dedemin esiri olduğu içinde başka lohusa kadınlara da gidip ciğerini sökemezmiş. bazen sabah namazına kalkınca konak ahalisi sokaktan geçen elinde kanlı bir ciğer olan başka alkarıları'nı görürlermiş. ancak onlar bizim eve hiç gelmezlermiş çünkü arkadaşları bizde esirmiş. tam kırk yıl sürmüş bu esaret. kırkıncı yılın sonunda alkarısı dedeme yalvarmış, " kırk yıldır hizmetindeyim, artık beni bırak. evime, bacılarımın yanına döneyim" diyerek ağlamış. dedem de benim kanımdan hiç bir lohusa'ya dokunmayacaksınız ne sen ne de bacıların şartı ile kabul etmiş. tutmuş bunu saçlarından bir su kaynağına gitmişler. "benim bacılarım bu suda yaşar demiş, şimdi beni suya at ve bekle. eğer su kan halini alırsa anlaki beni kabul etmediler ve öldürdüler . eğer suyun rengi değişmez ise aldılar beni tekrar aralarına" demiş. dedem atmış suya alkarısı'nı biraz sonra sudan daha yaşlı bir alkarısı çıkmış ve dedeme "kızımı bana geri getirdin, sana yemin vermiş ki sizden hiç bir kadına dokunmayacağız ben ve kızlarım, dünya durdukça bizden yana emin ol" dedikten sonra eklemiş " ama artık kızım bizim yanımızda kalamaz, insanlarla beraber yaşadı ve insan etinin tadını unuttu. artık bizim için o da bir insan sayılır" dedikten sonra suya atlamış ve biraz sonra suyun rengi kıpkırmızı olmuş. anlamış ki dedem öldürdüler bacıları al'ı. o günden beri bizim ailemizde lohusa kadınlara al gelmezmiş.

    bu masalı defalarca dinledim. şimdiler de ben anlatıyorum çocuklarıma. ama şimdi düşünüyorum da büyük dedem hovarda adammış sanırım. karısından da korktuğu için ikinci hanımı alamamış böyle bir masal uydurup getirmiş kadını eve. eski insanlar bambaşkaymış anlayacağınız.

    (bkz: lilith)
  • özellikle iç anadolu'da lohusaları ve yeni doğmuş bebeleri rahatsız ettiğine inanılan hayali yaratık.

    halk arasında; at binme meraklısı olduğu, hemen her gece bir ahıra girip at koşturduğu, at binmeden evvel memelerini toplayıp sırtına attığı söylenir.

    ayrıca elinin bereketli olduğuna dair söylentiler de vardır. kimi uyanıkların, atın sırtına son derece yapışkan bir madde olan karasakız sürerek, alkarası'nı yakaladıkları, ona zorla hamur yoğurtup ekmek yaptırdıkları sonra salıverdikleri, alkarası'nın yaptığı ekmeğin tükenmek bilmediği de nesilden nesile anlatılagelmiştir. alkarasının yaptığı ekmek nesilden nesile aktarılagelmiş midir, orasını bilemeyeceğim.
  • bir zamanlar benimde dedemin başına musallat olan cinmiş bu albastı karısı. bizim oralarda çarşamba karısı da derler. hikaye de şöyle.

    dede uzun zaman önce alkarısını yakalamış getirmiş eve ve yemin ettirerek tutsak edip evin işleriyle ilgilenmesini sağlamış. alkarısı gündüzleri ortada dolaşamadığı için geceleri yaparmış bu işleri. bu süre içinde tutsak olduğu için kimseye zarar da verememiş. kırk yıl boyunca dedemin hanesinin esiri olmuş. çünkü yemini sadece dedem onu serbest bırakırsa bozulacakmış. tüm bu yılların sonunda dedem alkarısını serbest bırakmaya karar vermiş ve bu kadının bedduası tuttuğu içinde şöyle demiş,

    - benim ya da hanem hakkında asla beddua etmeyeceksin!
    o da, tamam, demiş.

    ancak on adım gittikten sonra dönmüş ve demiş ki,

    - yedi sülalenden toz bereketi eksik olmasın!

    dedem ne yapmış bilmiyorum. bu kadın yüzünden bütün teyzelerim temizlik manyağı oldular. çünkü nedendir bilinmez ne zaman toz alsak on dakika içinde tekrar toz kaplanır her yer. bütün ailenin korkulu rüyasıdır.

    çarşamba karısı araştırırken lilith'e ulaştım. aslında eğlenceli bir hikaye ve bunu benim dedemin başına gelmiiiiş diye anlatmak zevkli. alkarısı yeni gelinleri ve lohusaları öldürmek ya da delirtmek için gelmemesi içinde yatak odalarına bir adet süpürge konur. alkarısından korunmak için doğum yapan kadın kırk gün kırk gece dışarı çıkmaz. ayrıca evde de yalnız bırakılmaz. yastığının altına bıçak, makas, demir para, iğne, çuvaldız, maşa gibi metal eşyalardan biri veya çörek otu, soğan, sarımsak kabuğu, süpürge konur. bu ruhu kandırıp, şaşırtmak için orta yere erkek elbiseleri de bırakılır. alkarısı kırmızı renkten korktuğundan lohusanın başına al tülbent örtülüp, yakasına kırmızı kurdela takılır ve gelinlerinde beline kırmızı kuşak bağlanır. ziyarete gelenlere kırmızı renkli şekerden yapılan lohusa şerbeti ikram edilir.
hesabın var mı? giriş yap