• filmlerde, dizilerde oluyor ya. ''bak kızım, bu kolye bana annemden kaldı. ona da annesinden kalmış. şimdi bu senin.onu sakla, sonra sen de kızına verirsin.''

    geçenlerde bir takıcıya girdim. bir yüzük gördüm, vuruldum. ilk görüşte aşık oldum ona. fiyatı da 10 liraydı. aldım hemen. böyle siyah bir taşı var, etrafı gümüş rengi bir çeper ile sarılmış, iki yanında da pırlanta gibi iki minik taş. tarihi bir yüzüğe benziyor. sanki osmanlı sultanları falan takarmış gibi.

    o an çok istedim.insanlar bana ''aa yüzüğün ne güzelmiş, nereden aldın?''diye sorduklarında
    '' aile yadigarı. büyük büyük annemden kaldı.'' diyeyim. çok istedim bunu, çok.

    sonra evde araştırmalara giriştim. ''anne ya, bizim hiç aile yadigarımız yok mu? böyle anneannemin annesinden falan kalma birşeyler?''
    annem biraz düşündü: ''köyde var birkaç tane bakır tabak çanak.'' dedi.

    yaa hayır yaa. kolye gibi, yüzük gibi, küpe gibi, broş falan o tip birşeyler. insanın üzerinde taşıyabileceği birşeyler olmalı.

    sonra düşünüp taşınıp şuna karar verdim. ''neden aile yadigarı geleneğini ben başlatmayayım?''
    evet.bundan sonra bu yüzüğümü çocuğuma vereceğim, o da kendi çocuğuna verecek. böyle nesiller boyu gidecek bu.

    10 liralık yüzükle olur mu bu iş, diye çemkirenler oldu bu fikrime. evet, olur. mühim olan manevi değeri.

    hatta özellikle aile yadigarı geleneğimizi başlattığım yüzüğüm ucuz olsun ki, satamasın çocuklarım, torunlarım.

    sonra da üçünkü kuşak torunum, arkadaşlarına desin ki:
    -bu yüzük var ya, büyük büyük annemden kaldı.

    -vuuv, çok değerlidir o zaman.

    -yok yaa, satamayalım diye ucuz birşey almış. böyle de psikopat bir büyük büyük annem varmış.
  • bizim ailemizde olmayandır.

    rahmetli anneannemden kalma birkaç bilezik ve küpe var elbette ama aile yadigarı deyince aklımda canlanan şey daha özel bir şey. maddi değerinden bağımsız olarak, ileride sıkışırsak satarız mantığıyla değil de kişinin zevkine göre alınmış bir şey.

    bunun konusu nerdeyse iki senedir sürmekte bizim evde. anneme açtım bu konuyu, dedim ki "şekerim benim kızım olursa ona "bu bizim ailemizin kadınlarına özel bir takı" diyebileceğim bir şey alalım". sağolsun kırmadı. bakındık epeyce. ben pırlanta kolye ya da elmas bir gerdanlık istedim. ne bileyim kızım olsa, anasına çekerse kuğu gibi boynu olur* gerdanlık güzel olurdu. ancak bulamadık keyfimize uyan bütçemize uymadı filan. ara ara açar bakarım ben bir şeyler, hala bulamadım.

    hımm, geçen gün güzel* bir diyalog yaşadığım için bu başlığa geldim, ancak tüm özeli dökmüş gibi olacağımı fark ettim şimdi. vazgeçtim, ama tarihimize not olsun diye silmeyeceğim.

    içini iyi tutanın kalbine göre verirmiş.
  • eski danteller, tulbentler,islemeli havlular, birkac bakir kap. kendimi biryelere birinlerine ait hissettiren seyler.
  • neredeyse bir yıldır parmağımdan çıkarmadığım anneanne yüzüğüm olup kendisi hayatta sahip olduğum en kıymetli şey. kaybettim sanıp yarım saat evde hıçkıra hıçkıra ağlayarak her deliği aramama sebep olan akik taşlı gümüş yüzük. oysa gözümün önündeymiş, bulamasam ne yapardım düşünemiyorum bile. ancak sahip olmak çok büyük yük, kesinlikle iyi korumak gerekiyor sonrasında böyle üzülmemek için.
  • filmlerde görüyordum hep böyle şeyleri, sonrasında gerçek hayatta da denk geldim. çok yıpratıcı oldu benim için. benim atalarım sanırım geçim sıkıntısından hiç böyle bir adet oluşturmamışlar. çok özendiğim için bu gidişe dur deme görevinin şahsıma verildiğini düşündüm ve bir süre bu konu üzerinde çalıştım. ulus'tan bayılarak aldığım bir müzik kutum var, üzerinde dikiş makinesi var hatta. çevirince müzik kutusu yılların yorgunluğuyla çığlık atıyor. aslında son derece mazimsi duruyordu ama finale çıktığı etapta ne yazık ki kaybetti.

    kpss'nin olmadığı, kendimi mutfak sanatının inceliklerine verdiğim kadim zamanlarda 986 rulo pasta tarifini sentezleyip tek bir tarif oluşturmuştum, son derece başarılı olmuştu. ara ara herkeslerden gizlice yapıyorum onu. işte bu tarifi gözüm gibi korudum hep, sonra bir gün dedim ki neden bu olmasın? ilerde gelinim bunu 8 nesildir süregelen aile yadigarı tarif olarak bilecek.

    "evet canım gelinim, işte bu da 8.kuşaktan büyük büyük anneannemin gizli tarifi. yalnızca bizim ailemizin kadınlarına özel.." eğer o zamanlar rulo pasta olup olmadığını sorgularsa da mecbur kraliyet ailesinden geldiğimiz sırrını afişe etmek zorunda kalacağım.
  • ing. heirloom
  • 1935 yılında 15 yaşında yetim bir kız iken atla kaçırmış dedem ananem naima'yı, mercan vadisindeki bir mezradan kendi köyü harsi'ye. yarı yolda attan inmiş. bakmış ağlıyor naima. cebinden bir çift küpe çıkarmış. ''bu annemin yadigarı, al bunlar senin, ölene kadar çıkarma'' demiş. almış takmış bizimki. silmiş yaşları. sürmüş atı dedemin peşinden. 3 sene sonra dersim katliamı olmuş. iki çocuk kucağında, arkalarında asker 3 gün vur emri. dağlara kaçmışlar. belindeki kuşağa kadar munzur'un sularına atmışlar yük etmesin diye. pes edip dönmüşler. konya'nın seydişehir'ine bağlı bir köye sürülmüşler. elde avuçta ne varsa hayatta kalmak için satmışlar. aç susuz kalmışlar. köyde süt, un karşılığında insanlara erişte kesermiş naima. dede ağaç keser, duvar örermiş. köye dönüş izni çıkana kadar 10 sene böyle yarı aç yarı tok geçmiş. izin çıkar çıkmaz tekrar köye. bu kez 4 çocuk. taş taş üstünde kalmayan yıllardır ekilip biçilmeyen toprağı adam etmek dedem ve kardeşine düşmüş. köy tekar yaşanır bir hale gelmiş fakat bu kez de -30 yıl sonra- dede kansere yakalanmış. 1 yıl içinde de ölmüş. naima kaç kez vermek istese de küpelere dokunmamış. naima öldüğünde 8 çocuğu 100'ün üzerinde torunu, torun çocuğu vardı. evinde öldüğü teyzeme ''küpelerimi öldükten sonra çıkar, ona yolla'' demiş. naima'nın gelin olduğu yaştaydım küpeler bana geldiğinde. aradan 25 yıl geçti. şimdi bir yeğenim var 7 yaşında. 15 olduğunda ben de ona vereceğim. böylece sürüp gidecek bu hikaye.

    nesneden ziyade hikayesi ile iz bırakan değerlerdir.
hesabın var mı? giriş yap