*

  • ağıt söylemek
  • sağu yakmak.
  • sessiz de yapılabilen.
  • kültürümüze dair en samimi ve sanatsal işlerden biri. bazen kürt olmaktan çok gurur duyuyorum.
  • bazen medyada "ağıtçılar" vurgusu fazla yapılıyor... bazı cenazelerde/yörelerde rastlanan ve sadece 'ağlayıcılığa' dönmüş bir şey değildir ağıt yakmak.
    tarihsel/sosyal olay ve kahramanları adına aşıkların, şairlerin yazdığı/yaktığı gibi sıradan insanlarında sevdiğinin, değer verdiğinin peşinden yazdığı/söylediği örnekler çoktur.
  • ne vefat edene ne de geride kalan sağlara bir faydası olan gereksiz eylem. vefat eden kişinin ailesinin ve yakınlarının gerçek üzüntülerine elbette bir diyeceğim yok, herkes yaşadığı acıyı bilir sonuçta; lakin o halkanın dışında kalıp da yaygara kopartanların çoğu, kendi acılarını hatırlayıp/sergileyip ancak onlar adına ağıt yakarak yine kendilerini tatmin etme ya da "desinler"e oynama peşinde oluyor, o esnada da zaten üzüntülü olan insanları daha bir perişan ediyorlar, işin böyle acı ve ağır bir boyutu var.

    babam hayattayken, katıldığı cenazelerde hep bu konuda nasihat verir, ağıt yakmanın acıları depreştirmekten ve gaflete düşerek isyana sürüklenmekten başka bir işe yaramayacağını anlatmaya çalışırdı. kendisi de abimi, gencecik evladını kaybettiğinde, onu son yolculuğuna uğurlarken ve kışın soğuğunda, son gecesinde, onunla birlikte evde, yerde sabaha kadar yatarken ağıt yakmadı. elbette onu defnedip geldikten sonra da gözyaşları hiç eksik olmadı yüzünden, normal bir konuda bile konuşurken dolukur, tıkanırdı. lakin ağıt yaktığına ya da öyle bir eylemi çağrıştıracak bir tepkisine şahit olmadık. o vefat ettiğinde de aileden kimse onun hoşlanmadığı bu eylemi yapmak istemedi, hattâ ben kendimi kaybedip üzüntüyle bazı saçma sözler sarf ettiğimde, yeğenlerim beni toparlayacak, isyana düşmeme mani olacak nasihatlerde bulunarak dedelerinin öğütlerini tutmuş oldular. amma velakin, babamın onca nasihatini ve hassasiyetini bilseler de, diğer akrabalar, ağıt yakmayı tercih etmeyişimizi garip karşıladılar, "köyün ve ailenin büyüğü ölmüş, bunlar sessizce tesbih çekip kur'an okuyor, e ardından ağıt yakılmayacak mı" şaşkınlığına düştüler. ki cenaze evinde öyle bir şov yapamayacaklarına üzülenlerin çoğu, işleri düşmedikçe babamı aramayan, menfaatleri dışında yüzüne bakmaktan kaçınan kimselerdi. hayatımda pek çok dersi o günlerde aldığım gibi, bu konuda da insanların ikiyüzlülüklerini fark etmiş, ibret almış oldum...

    geçtiğimiz günlerde ise, yakın akrabamız, gencecik çocuklarını geride bırakarak âni bir ölümle vefat etti. çocuklar, annelerinin allah rızasına uygun yaşamaya çalıştığının bilincinde oldukları için, son yolculuğunun da o doğrultuda olmasını sağlamaya çalıştılar hep. onlar vakur ve sessiz bir şekilde ağlayarak defin işlemleri vs. için istişare ederlerken ve ayakta zor dururlarken, durmaya çalışırlarken, diğer akrabadan bazı kişiler, daha cenaze evine girer girmez kendilerini yere atıp dizlerini dövmeye, yüksek sesle sayıp dökmeye başladılar. onların bu abartılı ve kesinlikle samimiyetsiz davranışlarına rağmen saygımı bozmadan, babamın bizlere verdiği nasihatleri hatırlatmaya çalıştım, ama epeyce tepki aldım.

    göçüp gidenler allah'ın rahmetine kavuşmuş oluyorlar ama, biz geride kalanların derdi hep sahnede olmak, tribünlere oynamak maalesef!
  • ağıt yakarken insanların elleriyle göğüs kafesine vurması içgüdüsel bir davranışmış. timus bezini uyarıyormuşuz ve rahatlama sağladığı kanıtlanmış.
  • kanaatim ölüme ağıt yakılarak ölüye saygisizlik yapıldığı yönündedir.
hesabın var mı? giriş yap