• bilmeyenler için baştan başlamak lazım. mahalle maçlarında diyelim o anda ortamda 12 kişi bulunur. ve maç için iki ayrı ve dengeli takım oluşturmak gerekir. en iyi top oynayan iki kişinin aynı takımda olması haksızlık olacağından sözkonusu iki kişi karşı takımlarda olmaya karar verirler. bu aşamadan sonrası ilginçtir. çünkü iki kişi kalan 10 kişiyi amele pazarından seçer gibi gibi sırayla seçerler. burada takım kaptanları şüphesiz iyi elemanları bir an önce kapmak ister. zaten bu işlem bu yüzden sırayla (bir o seçer, bir öbürü) olur, hak geçmesin diye. neyse efendim bu aşamada takımın ortasında toplaşan elemanlar yetenek derecelerine göre takım kaptanları tarafından sırayla takıma alınırlar. bu takım kaptanı için de kritik bir aşamadır çünkü elindeki imkanları iyi kullanmalı, dengeli bir takım oluşturmalıdır. ne diyorduk, mesela ilk alınan adamsanız belli ki yeteneğiniz kabul görmüş, iyi top oynadığınız tescillenmiş demektir. ikinci üçüncü de idare eder. dördüncü sırada iseniz yine de avunabilirsiniz. (10 kişi var biliyoruz ama bir o, bir öteki olduğu için ikiye bölüyoruz, dolayısıyla son adam artık beşinci adamdır) ama son sıraya kalmışsanız şundan emin olabilirsiniz: siz bir yeteneksizsiniz. ya da en azından böyle algılanıyorsunuz. çok çalışmanız lazım. top oynamaya başladığım ilk dönemlerde gerek mahalle maçlarında gerekse okuldaki maçlarda bu pozisyonda (beşinci) çok bulundum. ama biraz azmi olan biri çalışarak açığını kapatır ve sırayla dördüncü, üçüncü, ikinci pozisyona kadar yükselebilir. benim ikinci pozisyona kadar yükselmişliğim oldu zaman içinde. hatta kimi başka ortamlarda (koyunun olmadığı yerde keçiye abdurrahman çelebi derler misali) adam seçen pozisyonda bile bulundum. ama çoğu zaman haddimi bildim, ikinci üçüncü adam olmayı benimsedim, topumu da ona göre oynadım. neyse, iyi ki çalışmışım yoksa mazallah bu kafayla şimdi o ilk halimi feridun düzağaç gibi şarkılaştırırdım bile.
  • son sıraya kalmaktan daha kotu olan durum ise tamamen unutulmaktır. acınacak bir sekilde "ee ben hangi takımdayım" gibi bir soru yoneltmeniz kacınılmazdır. bu durumda muhtemelen "takımda yer kalmadı" seklinde bir cevapla karsılasırsınız. bu durumu yasayacagınızı tahmin edebiliyorsanız adam alımı baslamadan hemen once "ben kaleci olucam bu sefer" diyebilir ve ilk secilen adam olarak karizmayı saglamlastırabilirsiniz.
  • hiç yaşayamadığım durum. bu satırların yazarı hakem listesinin hep başında yer almış, mahallede talat tokat olarak nam salmış ve bayağı bir ağırlığı olmuştur. tarafsızlığından şüphe edilmediği gibi, gösterdiği kırmızı kartlara bile ziyadesiyle hürmet edilmiştir.
    (bkz: o tempora o mores)
  • bu sürecin en acıklı tezahürü ise topu var diye oyuna alındığı halde en son sırada seçilmektir.
  • - sen!
    - ben.
    - sen!
    - ben.
    - sen!
    - e ben?
    - sen.
    - e ula been?
    - sen gelme ulan ayı!
  • bir de bazen iyi adamlardan biri artistlik yapar diger iyi adama derki iste ne biliyim senle falanca adam alin hadi. kendini one koymak istemez, kalitesi bellidir zaten ve "beni hangi takima koyarsaniz koyun isterseniz son siradan alin fark yapmaz bana" der gibidir. hatta adamlar alinirken top sektirir, islem bitince de "kim kim" diye sorar.
  • kaleye geçmek
  • ilk seçilen adamlar için yapılan münakaşayı gördükten sonra,son sırada sizi almamak için yapılan mücadeleleri görünce,insanın içini burkan sahne.ama yine de moral bozulmaz,hemen kaleye geçilir,yorulan bir adam kaleye geçsin de bende kendimi göstereyim diye beklenir.fakat çok zordur,son sıralardan yukarılara çıkmak.hal böyle olunca benim gibi yıllarca yok cmymiş yok winning elevenmış,uğraşılır durulur.
hesabın var mı? giriş yap